19 Aralık 2011 Pazartesi

ÇELEBİ HÜSAMEDDİN VE MEVLANA’NIN YERİNE HALİFE OLMASI


Mevlana Hazretleri bu ölümlü âlemden göçtüğü ve öteki dünyaya dönmeğe hazırlandığı vakit, zamanının büyükleri ve mekânın şeyhleri hep birlikte Mevlana Hazretlerinden:

“ Sizden sonra hilafet kime verilecek, bu makam kime nasip olacak, yerinize kim kaim olacak” diye sordular.

Mevlana Hazretleri:
“ Çelebi Hüsameddin bizim halifemiz olur” dedi.
Nihayet üç defa tekrar ettiler.
O da her defasında aynı cevabı verdi.

Mevlana Hazretleri “ Gerçeklik makamında çok kudretli bir padişah yanında “

(Kamer suresi 54-55: Takva sahipleri cennetlerde ve ırmakların kenarlarında, güçlü ve Yüce Allah’ın huzurunda hak meclisindedirler)

Tanrı’nın yanına ulaştığı vakit, Çelebi Hazretleri şeyhlik postuna oturdu.
On yıl kadar halifelik yaptı, hizmetlerde bulundu.

Takva ve dindarlık şartlarını gözetmede, vakarı korumakta Kerrubileri (Allah’a yakın en büyük melekler) geçti.

ŞİİR:
“ O, yağmurlardan daha temiz bir nefes,
Gidişte meleklerden daha çok anlayışlı bir insan ister.”

Şeriat işlerinin inceliklerini korumada ve Muhammed’in hakikatinin yoluna uymada büyük bir gayret gösterdi.

İstiğrak halinde (Kendinden geçip dünyayı unuttuğu, Tanrısal hayale daldığı zaman) şu şiiri okurdu:

“ Eğer sen, bir bekçisinin kalbini kırmasaydın,
Sana bütün dünyanın kapalı kilitlerini açardım”

O derecede Tanrı’dan korkardı ki Mevlana’nın türbesini ziyarete geldiği vakit abdest alacak suyunu şehirden beraber getirir, o suyla abdest alır ve o sudan içerdi.

Türbe için vakfın parası ile alınan sudan içmez, abdest almazdı.

Derler ki:
O zamanda mübarek türbenin vakıfları hayli çoktu ve hepsi de mamur ve bolluk içinde idi.

Hüsameddin Çelebi, vakıfların bütün gelirlerini arkadaşlara taksim etmişti.

Herkes kendi hissesine istediği gibi tasarruf ediyordu.
Fakat Hüsameddin Çelebi elini ve gönlünü bu vakıflardan sakınır ve derdi:

ŞİİR:
“ Sirkeli çorbaya elini uzatmadığı için,
Mesihin elinden dünya derman buldu.”

(Hazreti İsa’nın elini sürdüğü hastaların derhal iyileşmesinden kinaye olarak)
                                        *
NEFES
Tanrı erlerinin, Allah adamlarının ayet okuyarak bir kimseye hâsıl olan sevabı vermesidir.

Ayet okunurken veya dua edilirken nefes sahibi kişiden ihtiyacı olan kişiye nur aktarılır.

Bu aktarılma baştaki gözle görülmez.
Ruhtan ruha olan bir geçiştir.

Etkisi yavaş-yavaş başlar ve gittikçe yoğun tesir eder.
İstenilen amaç fazlasıyla olur.

Nefes sahibi ayete yüklenmiş olan nuru o kişinin nefsinde bozdurmadan ruhuna yerleştirir.
 
Nefes alan gittikçe iyileşir, rahatlaşır ama bunun o nefesten meydana geldiğini anlamaz, unutur.

Nefesin kıymetini ve etkisini bilen olgun ve uygun kişiden kendisine okumasını ister.

Mesiha nefes: Hazreti İsa gibi nefesinde hayat bulunan, nefesi şifa veren, nefesi tesirli olana denir.
                                           *

                                         ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***

Neler öğrendik:
1.    Tanrı’nın temiz ve anlayışlı, kalp kırmayan istediğini öğrendik.
2.    Bir yeri korumak ve gözetmekle görevli kişinin kalbini kırmazsak dünyadaki kapalı kilitleri açıldığını öğrendik.
3.    Bir amaca göre verilmiş olan mal ve parayı kontrolümüzde iken, bu kuralı yok sayıp kendi kafamıza ve çıkarımıza göre amaç dışı kullanmamamız gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Hacı Ali dedem Afyon Mevlevi hanesinin Ahçıbaşısı (Şeyhten sonra gelen en itibarlı ve tekkenin eğitim ve yönetilmesinde yetkili dede) tüm imkânlar elinde iken fakir bir hayat sürmüş ve bizlere mal, mülk, para bırakmamış ancak büyük manevi miras bırakmıştır.

Babam Müftü Fehmi Bayraşa’dan naklediyorum:

Cumhuriyetin ilk yıllarında tekke ve zaviyeler kapatılmış olup mal ve paralarına da el konmuştu.

Görevli memura Afyon Mevlevi tekkesinin ne var ne yok hiçbiri saklanmadan veriliyor.

Devlet görevli memur:
Sizin geçiminiz bu vakıflar üzerindendi.
Şimdi hepiniz birden bire fakirleştiniz, birkaç tapuyu alın da fakirlikle boğuşmayın diyor.

Şeyh:
“ Devletin bu mallara bizden daha çok ihtiyacı var ki bu kararı aldı, mallara el koydu.

Bizi düşünme Allah kerimdir.
Biz kendi çaremize bakarız “ diyor ve hepsini veriyorlar.

Sonra bu mallar satılıp parası hazineye girdi.

Kimi şikâyetçi oldu, kimi şükretti.
Tanrı böyle imtihan etti.

Babam Müftülük yaparken hazineden gelen maaşla bizleri geçindirdi, sonra ben maaşla geçindim ve emekli aylığı alarak geçiniyorum.

Yani yaren, alınan bir zaman sonra veriliyor.
Allah devletimize milletimize zeval (Sona erdirme) vermesin.
Âmin.

Hak etmediğimiz halde devletimizin hediyesi olan emekli maaşıyla geçiniyorum.
                                 *
RAVLİ

Popüler Yayınlar