31 Aralık 2011 Cumartesi

SULTAN VELED VE MUSANIN ASASI

Bir gün ulu kişiler, Mevlana Hazretlerinin ziyaretine gitmişlerdi.
O gün, Mevlana bilgiler saçtığı sırada Musa’nın asasını atlatıyordu:

Musa’nın asası o dinsiz sihirbazların sapıklıklarının ve batıl (Aslı esası olmayan içi boş, göz bağlama) hayellerinin esir olup yetmiş deve yükü tutan ve dağları, sahraları dolduran sihir aletlerini celal sahibi Tanrı’nın inayetiyle öyle yuttu ki bunlardan hiçbir eser kalmadı.

Bunların hepsini yuttuğu halde asanın kendisinde ne bir şey arttı, ne de bir şey eksildi.

Ben şimdi bu benzeri olmayan olayı nasıl anlatayım ki halkın zihnine (Anlama, bilme, unutmama) girebilsin ve halk bunu anlayabilsin dedikten sonra zekâ ve ferasetiyle (Özü karamak) daima babasının teveccühüne mazhar (Doğru yola yönlendirmesine) olan Sultan Veled baş koyduktan sonra:

“ Bu tıpkı şuna benzer:
Birinin büyük ve yüce bir sarayı olsa ve son derecede de bir gece karanlığı içinde bulunsa, birdenbire o sarayın içine bir mum getirseler.

O mumun ışığı o kadar karanlığı öyle bir yutup yok eder ki hiçbir şey kalmaz ve bu kadar karanlığı yutmaktan kendisinde ne bir şey artar, ne bir şey eksilir” diye anlattı.

ŞİİR:
“ Musa’nın asası, bu kadar sihirbazlıkları bir lokma yapıp yuttu.
Bu dünya gece ile kaplıydı, sabah onu yutup yok etti.

Sabahın nuru, bu yutmaktan ne eksildi, ne de arttı.
O yine eskiden olduğu gibi kaldı “
(Mesnevi 5. Cilt 376/1663-64)

Bunun üzerine Mevlana, hemen kalkıp Sultan Veled’i kucakladı, yüzünü gözünü öptü, dualar etti ve:

“ Aferin Bahaeddin!
Aferin!
Çok güzel hareket ettin, çok güzel söyledin, çok nadir bir inci deldin” buyurdular.

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Bilinmeyenin bir şeyin bilinen üzerinden anlatılmasıyla anlaşılır kılındığını öğrendik.
2.    Zekâ ve öngörü sahiplerinin halka ışık görevi yaparak herkesin görmesini sağladığını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Hakikat peşinde olan, tarafsızlığı elde etmiş olan, ruh sağlığının önemini anlayıp kavramış olan, Tanrı mesajlarını Peygamberin izinde giderek gerçek olduğunu anlamış olan büyükler bulunduğu yeri aydınlatır.

Yaren,
Kral çıplak diye anlatılan bu.
Hakikati söylediğin vakit herkesin yalanlarla hayellerle sakladığı, yok saydığı, görmezlikten geldiği gerçeklerin birden görünür olmasıyla herkes sanki uykudan uyanırcasına hakikati olduğu gibi görür.

Kişinin karanlıkta kalmaması gerekir.
Uykudan uyanması gerekir.
Gözünü açması gerekir.

Her ne kadar gözün olsa da görmek için ışık gerekir.
Göreceğin ile gözün arasında perde olmaması gerekir.

Işık yoksa her şey sanı olarak kalır.
Perde varsa her şey sanı olarak kalır.

Büyüklerimizin öncelikle çok önemsediği bu iki konu (Işık ile perde) çok işlenmiş olup, olmazsa olmaz şartlardan biri olmuştur. 

Işık için bilen, temiz, doğruyu söyleyen kişi gereklidir.
Perdenin kalkması için Tanrı inancı gereklidir.
                                 *
RAVLİ

Popüler Yayınlar