26 Aralık 2011 Pazartesi

HÜSAMEDDİN ÇELEBİ VE BAHÇIVAN

Hacı mübarek Haydari’nin çok candan dostu olup son derece sevgisinden ötürü Hüsameddin Çelebi’ye bahçıvanlık eden ve bu sanatta yed-i Beyza gibi mahareti (Mucize gibi işler yapan) bulunan Şeyh Muhammed, bir gün şöyle anlattı:

Çelebi Hazretlerinden incinip bağından kaçmış, başka bir bağın ortasına çekilip oturmuştum.
Niyetim, bir daha onun yanına gitmemekti.

Birdenbire uzaktan, Mevlana’nın omzunda balta bulunan bir şahısla birlikte geldiğini gördüm.

Ben Mevlana’nın heybetinden korkup kendimden geçtiğim sırada, Mevlana, omzunda balta bulunan adama:
“ Bizim Hüsameddin’i darılttığı için. Onun başını vur” diye işaret ediyordu.
Ben de bunu gözlerimle görüyordum.

O adam, hiç çekinmeden baltayı boynuma vurdu, başım yere düştü.
Ben de yokluk âlemine gittim.

Bir müddet sonra Mevlana Hazretlerinin, mübarek eli ile başımı alıp boynumun üzerine koyduğunu gördüm ve:
“ Tanrı’nın adı ile Tanrı’dan ve Tanrı’ya “dediğini duydum ve o anda dirildim.

Sevincimden kalkıp ayaklarına kapanarak feryatlar ettim.
Başımı secdeden kaldırdıktan sonra yanımda kimseyi görmedimse de benden hayli kan aktığını, fakat baltanın darbesinden üzerimde hiçbir iz kalmadığını görerek tam bir istekle koşa-koşa bostana gelip işimle meşgul oldum.

Sonra Çelebi Hazretleri gelip gönlümü aldı ve bana:
“ İşte böyle Şeyh Muhammed!
Hüdavendigar (Mevlana)    senin terbiyeni vermeden, boynunu vurmadan tam Müslüman olmadın ve itaatsizlikten el çekmedin.

Eğer ben şefaat (Aracı) etmeseydim, senin daima kayıpta olan ölü olacaktın “ buyurdular.

Ben, yalvarıp yakardım; tövbeler edip farace giydim (Derviş olmak), Çelebinin halis kulu ve müridi oldum.

Bu olay Mevlana’nın (Tanrı onun aziz olan sırrını kutlasın) ölümünden dört yıl geçtikten sonra gerçekleşmiştir.

ŞİİR:
“ Can veren, öldürse de haklıdır.
Çünkü o, Tanrı’nın vekili ve onun eli de Tanrı’nın elidir.

Tanrı’nın eli öldürür de, diriltir de.
Diriltmek ne demek, ebedi hayata kavuşturur”

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Şeyh Muhammed’in yaptığı güzel işlere güvenerek itaat etmek yerine benliğini güçlendirerek isyankâr davrandığını öğrendik.
2.    Şeyh Muhammed’in hatasını düzeltme yerine kaçmayı tercih ettiğini öğrendik.
3.    Şeyh Muhammed’in Mevlana ve dostlarıyla bağ kurduktan sonra kendi başına onlardan ayrılabileceğini, kopabileceğini sandığını öğrendik.
4.    Şeyh Muhammed’in Mevlana ve dostlarının onu kendi haline bırakmayacağını, sahiplenildiğini bilmediğini öğrendik.
5.    Gayb âleminden Mevlana Hazretlerinin cellât ile geldiğini, boynunu vurduğunu (Bu vücudun üstünde yanlış düşünceye sahip başın olmaması gerektiği) ve kanını akıtarak (Nefsini azdıracak kuvvetin vücuttan alınması) Şeyh Muhammed’de uygunluk oluşturulduğunu öğrendik.
6.    Bu olayın bir düşünce, akıl ve hayal karışımından olmadığını, gerçekten olduğunu ve Hüsameddin Çelebi’nin bu işten haberli olduğunu ve affedilmesi için aracı olduğunu öğrendik.
7.     Şeyh Muhammed’in hatasını anlayarak böyle güzel bir topluluğa hizmet ekmekten kaçmanın doğru olmadığını anladığını öğrendik.
8.    Şeyh Muhammed nereye kaçarsa kaçsın Mevlana’nın onu bulacağını ve boynunu vurdurup kanını akıtacağını öğrendiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Hizmet odaklı düşünceden çıkmanın, kaçmanın yarar sağlamayacağını bu yaşanmış gerçek hikâyeden öğrendik anladık.
Kendini Tanrı ile ve Tanrı dostları arasına sokmamalısın.
Onlar seni aralarına alırlarsa o başkadır.
Yani, ben bilirim, ben söyledim, ben yaptım, benim düşüncem, benim söylediğim, ben yaptığım gibi ifadelerle ben ve ben merkezli düşünceden kendini sıyırarak özünle yaratan Cenab-ı Hak ve dostları arasına girme.
Bahsettiğimiz benlik ait olduğun toplum tarafından senin önünde oluşan, sana hükmeden yapay kişiliğindir.
Senden yararlanmak için ödüller verilerek, teşvik edilerek, örnekler gösterilerek sana benimsetilen yapay kişiliğini bırak anlamında diyoruz.

Kendini olayların, sözlerin, davranışların, görev ve sorumluluğun olmadığı işlere sokmamalısın ( Burnunu sokma), bulandırırsın, sulandırırsız, değersiz hale getirirsin.

Her meselede tabii ki kendine ait görüş ve düşüncen, bilgi birikimin, geçmişte yaşanmışın olacaktır, bunlar sorulmadan söz etmemelisin.
  
Bu toplam bilgiler sana aittir ve kolayca ve hemen paylaşılmaması lazımdır.

Bir meselede kendi görüşünü söyleyebilirsin ancak, görüşünün doğru olduğunda zorlama yapar, duymak istediğin gibi söylenmesini ister ve beklersen çözümlenmesi gereken problem bulanır, işin nereden başlayacağı karışır, kimlerin ve zamanın rolü bulanıklaşır.

Diğer bir anlatımla işe başlamadan önce engel olacak olan bozuk yapay kişilik davranışlarının oluşturacağı kendinin kendine ördüğün duvarı kendinin yıkması gerekir.

Enerjini, dikkatini, zamanını boş yere harcamadan, yani boşa yorulmadan başlamak için psikolojik hazırlık yapmak lazımdır.

Ben ve sen içeren ifadeler; işinde dikkatini toplamada zorluk çeken bir kişi ile işin varsa o işin olmaz.
Çünkü karşındakinin egosunu kabartmış olursun.
Ya sonraya konuyu erteler, ya da başka alana şutlar.

Sende o kişiye küfrederek ya o işten vazgeçersin ya da mecburi yaparsın.

Düşünme bozukluğun varsa, hep ben bilirim.
Ben hep haklı çıkarım.
Ben dememiş miydim diyen birisi isen işlerin bir türlü düzene girmez.

Adeta kendin kendini, yakın çevren seni uğursuz, beceriksiz ilan eder ve mesafe koyarlarken suçlamayı da ihmal etmezsin.

Ey yaren yapılması gerekeni bilirsin ama daha iyi bilenler her zaman vardır.

Sen o konuyu bileni bul, ön hazırlık yap.
Bu durumda parça bilgileri söylemek yanlıştır, kendini bilmiyor hükmüne sok ki sana yardım edilsin.

Yetkili uygun kişiyi bul ve sade bir anlatımla konunu anlat ve yönlendirmesiyle hareket et.

Konuyu arz ettikten sonra yapılan yönlendirmeye gönül hoşluğuyla uymalısın ve sonuçlarını kabul etmelisin.

İşinin acele olması için şartları zorlarsan tabii ki iyi bir sonuç alamazsın.
Hemen olsun, benim olsun beklentisinde olan ruh hastasıdır.

Beklemek sıkıntı veriyorsa veya konun sıkıntılı bir iş ise beklerken başka bir uğraşı ile oyalanabilirsin.

Netice olara etkili ve yetkili kişiye ulaşarak sade bir dille sorununu anlat.
Yönlendirmesine göre hareket et.
Sonucu gönül hoşluğu ile kabul et.

Bilgili akıllıya git der, akıllı da bilgiliye git der, ikisi buluşunca razı olmak karışımıyla davranış ve düşünüş olur.

Yaren, elbette ki  nasibin sana gelecektir.
Kaderini elbette yaşayacaksın.
Niye geciktiresin, niye acı bir hale sokasın.
Sevinçli yaşamaktan niye uzaklaşasın.

Gönlün aydın ve rahat olsun.
Yüksek yerlerde kalıcı olsun,
Derecen yüce olsun,
Yaşamın hoş olsun,
Gidişin doğru olsun,
İbadetin beğenilmiş olsun,
Duan kabul edilmiş olsun.
Âmin.
                                           ***
RAVLİ

Popüler Yayınlar