27 Aralık 2011 Salı

HÜSAMEDDİN ÇELEBİ VE TANRIYA DÖNMESİ

Mevlana’nın ölümünden sonra, Hüsameddin Çelebi Hazretleri halifelik şartını gerektiği ve istediği gibi mükemmel bir şekilde yerine getirdi.

Arkadaşları ve topluluğu gözetmede, kutupların haleflerini (yetişmişlerin yerini alacak çocukları) korumada sonsuz bir gayret gösterdi.

O sultan, yüce himmetine (Gayret, emek, çalışma, çabalama) ve son derecedeki gayretlerine yaraşır bir şekilde, hizmet ve sohbet kemerini beline bağlayıp hadden aşırı hizmetlerde bulundu.

Her yıl vakıfların gelirlerinden, büyüklerin yaptığı nezirlerden (Adak ve bağış) ve her taraftan gelen hediyelerden para, eşya, elbise vesaireyi derecelerinin değerine göre bütün arkadaşlara dağıttı.

Gezgin dostların ve komşuların iyi amel sahipleri için sofrayı hazır tutardı.
Öyle ki, Türbenin imamına, hafızlara, müezzine, mesnevi hana ( Mesneviyi anlatan, öğreten), şeyyadlara (Ustalar), guyendeler (İlahi okuyanlar), ve huzur hizmetçilerine” ..Onlara daima ve sonu gelmez mükafat vardır”
(İnşikak suresi 25)
Ayetinde buyrulduğu gibi alıkoymak ve kesmemeksizin her birine ayrı tayınlarını (Maaştan başka verilen yiyecek, erzak) verdi.

Husisiyle (Özellikle) arkadaşları ile birlikte Sultan Veled’in tahsisatını, Kira ve Melike Hatunların hissesini, gevşeklik ve usanç göstermeden tam ve mükemmel bir şekilde götürüyorlardı.

Cuma namazından sonra Sema etmek, Kuran okunmasından sonra Mesnevi okunması âdetini ve gelen gidene riayet ve hizmeti yerine getirirdi.

Beş yüze yakın ferece giyen zengin dost, üç yüze yakın engin bilgili arif, bu kadar değerli kâtipler ve mahir okul hocaları Çelebi Hazretlerinin hizmetinde bulunur, geceleyin kapıyı çalan ruhanilerin zevklerine, ilahi pırıltıların şevklerine gömülürlerdi.

Bir gün ulu arkadaşlarla birlikte Hümam’ın bağına gitmişlerdi.
Büyük bir kalabalık vardı.

Birdenbire, bir derviş gelip:
“ Tertemiz olan Türbe’nin yeşil kubbesinin âlemi düştü ve büyük bir çatlak hâsıl oldu “ diye kötü bir haber verdi.

Bunun üzerine Çelebi Hazretleri, bir ah! Çekip kendinden geçti ve birkaç defa ellerini mübarek dizlerine vurup ağladı.

Dostlar da hep birden gözlerinden Tufan seli gibi yaşlar akıtıp feryat ettiler.
Bir müddet sonra Çelebi:
“ Şeyhin göçtüğü tarihe bakın” dedi.

Hesap ettiler.
Şeyh öleli tam on yıl olmuştu.
On birinci yılda da Hüsameddin Çelebi öldü.

Derhal Çelebi Hazretlerinin mübarek yüzünde bir değişiklik belirdi ve vücuduna bir titreme geldi.
(Yanında bulunanlara):
“ Beni eve götürün, zira bizim de ömür kadehimiz dolmağa başladı ve göç zamanımız yaklaştı;
Artık bundan kurtulma imkânı yoktur.

Dost, vuslatın elde edildiği müjdesini verince, değil ayaklarımızla, başımızın üzerinde sürünerek koşa-koşa gitmemiz gerekir “ dedi ve şu beyitleri okudu:

“ Ten suretine de, de (Söyle) gitsin, ben kimim?
Mademki ben bakiyim,
O halde suretin gitmesi ile bir şey eksik olmaz.

Mademki Tanrı,
“ Eğer siz sadıksanız, ölümü isteyiniz” buyurdu.
( Bakara 94)

O halde ben de sadık olduğum için bunun üzerine canımı feda ederim “
(Mesnevi 3. cilt 224/3934, 3936)

Çelebi Hazretlerini bir hayvana bindirip eve götürdüler.
Birkaç gün yatakta yattıktan sonra tam bir sevinç içinde Tanrı’nın rahmet ve inayetine kavuştu.

O, 22 Şaban 683 H/4 Kasım    /284 Çarşamba günü öldü.

Derler ki:
Düşen âlemi yeniden yeşil türbenin tepesine taktıkları gün takma işi tam bittiği anda Çelebi Hazretleri de, aziz Tanrı’ya dönüp gitti.

 Şüphesiz biz Tanrı’ya aidiz, yine Tanrı’ya döneceğiz”
Ve onun ayrılığı ile acı duymadayız.

ŞİİR:
“ Tekrar şehrine dönen ve dehrin (Ruhunun cesetle birlikte öldüğüne inanmak şüphesinden)   dağınıklığından birlik tarafına gelen kimse raci (dönen) olur.”
(Mesnevi 1. cilt 241/3935)

“ Tanrı “ Şüphesiz biz, Tanrı’ya aidiz ve Tanrı’ya döneceğiz “ dedi.
Bunu dönüşü bir sürünün dönüp eve gitmesi gibi olur.”
(Mesnevi 3.cilt 64/1118)

                                         ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki M.E. B. yay. 489
                                         ***
Neler öğrendik:
1.    Hüsameddin Çelebi’nin şeyhlik görevini istenilenden daha güzel yaptığını öğrendik.
2.    Ölüm istenmese bile doğal bir olay olduğunu öğrendik.
3.    Tanrı hükmünün işleyişinde aksama olmadığını öğrendik.
4.    Dünyada olgunlaşmasını tamamlayan dervişlerin ahret âlemindeki olgunlaşma sürecine geçtiğini öğrendik.
5.    Ölüm ile hayatın bitmediğini, ruhun hapis olduğu bedenden kurtulduğunu öğrendik.

İşte böyle yaren,

Ölümle her şeyin bitmediğini, bu âlemden diğer âleme göç olduğunu, bir ev değiştirmek gibi olduğunu öğrendik.

Ölüm sonrası yaşama bu dünyada yaşarken hazırlık yapmamız için ölümü tanımamız, kabul etmemiz ve sevmemiz istendiğini öğrendik.

Ölüm sonrası hesaba çekileceğimizi bilerek bu dünyada kendimiz kendimizi dini ölçülere göre hesaba çekmemiz gerektiğini öğrendik.
                                                   *
Ölümden ve Tanrı’ya hesap vermekten korkanlar:

Ruhun cesetle öldüğüne inanmaya çalışırlar.
Dünyanın sonsuz olduğuna, insanların ruhunun diğer bir canlıya geçerek devam ettiğini ve bunun olgunlaşana kadar devam ettiği yalanına kendilerini inandırmaya çalışırlar.

İster inan, ister inanma, ister kabul et, ister kabul etme Tanrı hükmü açıkça belirtilmiş ve hükmü sürmektedir ve sürecektir.

Ne kendini kandır, nede senin kandırdığının seni kandırmasına ortam sağla.
Yani kendi yalanına kendin inanma hatasına düşme.
                                                      *
İşte böyle yaren,

Gerçekten kaçamayacağımızı,
Açıkça gördüğümüz ölümü yok sayamayacağımızı,
Benim başıma gelmez diye ayrıcalık olacağına inanmamız,
İnanmadığımız halde inanmış gibi gözüktüğümüz bu büyük yalandan kurtulmalıyız.

Hakikat belli.
Gerçekleşecek olan bellidir.
Tercih fırsatını dünyada doğru kullanamadıysan sonucuna katlanman bellidir.
Bana ne, ben istemiyorum gibi isteklerinin gücü olmadığı bellidir.
                                                          *
Yaren,
Hepimiz elbette ki ölümden korkuyoruz ama Tanrı’dan daha fazla korkarsak ölüm korkusunun bizi esir etmesinden kurtulacağımızı,
Tercihlerimizi hakikate göre yaparsan daha iyi duruma geleceğimizi bilmeliyiz.

Ölümü sevmiyorsak bile ölüme kendimizi alıştırmak zorundayız.
Peygamberimiz her gün ölümü hatırlayınız mesajını iyi anlamalıyız.

“ Ölmeden önce ölünüz “ hadisi bize büyük zaman kazandırdığının farkında olmalıyız.

Tanrı hepimize hayırlı ölümler versin.
Ahret âleminde bizi karşılayanların, mezarımızı nuruyla aydınlatanların olması dua ve dileğiyle,
                                 *
RAVLİ

Popüler Yayınlar