20 Aralık 2011 Salı

HÜSAMEDDİN ÇELEBİ VE YAĞMUR DUASI

Konya şehrinde bir müddet su kıtlığı oldu.
Yağmur hiç yağmadı.
Çukurdaki sular çekilip kaybolmuştu.

Şehrin bilginleri, şeyhleri ve emirleri bütün halkla birlikte su istemek için şehirden dışarı yağmur duasına çıktılar, kurbanlar kestiler, ağlayıp sızladılar.

Fakat duaları kabul olmadı ve icabet hedefine yaklaşmadı (Karşılığı olmadı).
Sıcak ve güneş, kaynayan cehennem gibi dünyayı yakıyordu.
Bitkiler tamamen kurumuştu.

Devrin aydın gönüllülerinden bir cemaat, bunun hal çaresini, Çelebi Hazretlerine gidip onun Mesih’in nefesi gibi olan nefesini ve duasını istemekte gördüler ve:

“ Belki de böylece onun duası Tanrı’nın yanında kabul edilir de, Tanrı bir yağmur verir” dediler.
Hepsi çelebi Hazretlerine gelip çaresiz kaldıklarını ve ıstıraplarını anlattılar.

Çelebi Hüsameddin:
“ Siz işinize gidiniz.
Ben Sultan Hazretlerinden sizin dileğinizin kabulü için ricada bulunurum” dedi ve kalkıp arkadaşlarla birlikte güzel türbeye geldi, gösteriş olsun değil, fakat candan bir niyazla namaz kıldı.

Mübarek başını açarak yağmur talebinde bulundu.
Dostlar, yağmur gibi gözyaşı akıtıp âmin” diyor ve feryatta bulunuyorlardı.

Derhal iri-iri bulutlar toplanıp gökte göründü ve şiddetli bir yağmur yağmaya başladı.

ŞİİR:
“ Bu dua arasında çabucak, su taşıyan bir fil gibi(Gökte) hoş bir bulut peyda oldu.

Tulumdan boşanan gözyaşı gibi yağmaya başladı.
Çukurlar ve mağaraları kapladı.”

O kadar yağdı ki hepsi aciz kaldılar ve bütün şehirliler yeniden kul ve mürit oldular.
İtikatları bir iken bin oldu.

Fakat bu olay, mana âleminden nasibi olmayan imansız ruhlarda ancak inkârı, bedbahtlığı ve körlüğü artırır.
“ Tanrı onların kalplerini mühürlemiştir.
Gözleri ve kulakları önünde de bir perde vardır”
(Bakara suresi 7)

ŞİİR:
“ Onun mührünün bastığı damgayı hiçbir şey silip yok edemez.

Dünyada bulunan bütün zerreler anahtar olsalar da yine kapı onun celal ve yüceliğinden başka hiçbir şeyle açılmaz”

Böylece tam yirmi gün, bir yağıp bir açılıyordu.
Bütün sahralar, ovalar, bağlar suya kandı.

Seller haddi aştı.
Herkes korktu, feryat ederek aman dilemek üzere Çelebi Hazretlerine geldi ve hayli yalvarıp, şu şiiri söyledi:

“ Şu zamanda, halkın imdadına koşacak,
Senden başka kimse yoktur.”

Çelebi Hazretleri:
“ Siz gam yemeyiniz.
Ben, suyu başka tarafa çevirmesi için hibeler veren Tanrı’nın Subaşısına söyleyeyim” dedi.

Hemen o sırada bulutlar dağıldı, ağlayan dünya gülmeye ve bu çamurlu yerlerden çeşitli gül bahçeleri belirmeye başladı.
Türlü hububat sonsuz dereceyi buldu.
O yıl, çok bolluk olup, nimet çoğaldı.

                                         ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ Şark İslam Klasikleri 29
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***

Neler öğrendik:
1.    Tanrı katında duası kabul olunanın yağmur duası etmesi gerektiğini öğrendik.
2.    Tanrı’dan yağmur isteyenin günahsız olması gerektiğini öğrendik.
3.    Kuraklık olduğu zaman tövbe istiğfar ederek, namaz kılarak, dua ederek Tanrıdan yağmur istenmesi sünnet olduğunu, Peygamberimizin de bizzat kendisinin dua ederek yağmur duası ettiğini öğrendik.
4.    Çelebi Hazretleri’nin Mevlana Hazretlerinden ricada bulunarak yağmur istediğini arz ettiğini öğrendik.
5.    Günahsız temiz olanların duasını Tanrı kendi isteği olarak kabul edip yerine getirdiğini öğrendik.
6.    Tanrı erlerinin ağlayışına Tanrı’dan muhakkak olumlu cevap geldiğini öğrendik.
7.    Duanın ve duası kabul olan kişilerin kuvvetini halkın faydası adına yaptıklarını küçümsemek, yok saymak, değersizleştirmek için tesadüfen veya doğa olayı diye yorumlayanların kalplerinin mühürlü, gözleri önünde perde olduğundan göremediklerini, kulakları sadece kendi isteği dışındakileri duymamaya kararlı olanların anlayamayacağını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Bunun gibi Mevleviler ve diğer Tanrı erleri tarafından sayısız yağmur duaları yapılmış topraklar suya doymuş, Tanrının bereketi toprakta kendini göstermiştir.

Kendi yaşamımızdan ve hatıramızdan örnek olması ve yukarıda anlatılanın doğru olduğunu anlatmak için arz ediyorum:

Afyonkarahisarda Hacı Ali dede’nin (Nur içinde yatsın) yaşadığı tarihte böyle kuraklık olduğunda dedeme gelip Hıdırlık tepesinde cemaatle dua etmesini isterlermiş.

Dedem duaya gittiği zaman Hıdırlık tepesinden tekkeye gelinceye kadar sırılsıklam olup hastalanır, narin vücudu hasta yatarmış.

Bu anıyı babam Müftü Fehmi Bayraşa (Nur içinde yatsın) (Daha bir yaşındayken öksüz kalmış) akrabalarından duyduğu şekilde bize anlatmıştır.

Yaren,
Yağmur duası için kuraklık olması, yağmur duasına gidenlerin tövbe ederek ve Tanrı’dan affedilmesini dileyerek, namaz kılarak, eren ve evliyalardan aracı olması için ricada bulunarak ve bunları ağlayarak yapılması gerektiğini öğrendik, anladık.
                               *
RAVLİ

Popüler Yayınlar