14 Aralık 2011 Çarşamba

ŞEYH SELAHADDİN VE NAMAZ


Yine bir gün Mevlana Şems-i Tebrizi, Mevlana’nın ve şeyh Selahaddin’in ve diğer birtakım büyüklerin huzurunda:
“ Yarabbi
Sen onların sırlarını kutla”

Peygamber (Selam onun üzerine olsun) den:
“ Namaz ancak okumakla ve kalp huzuru ile olur “ hadisini rivayet etti ve buyurdu ki:

“ Bazı insanlar, kalp huzuru bulunca namaz kılmaktan müstağni (Doygun, çekingen, nazlı, lüzumlu ve gerekli bulmayan) olduklarını sanırlar ve:

Maksat hâsıl (Ulaştıktan) olduktan sonra ona ulaşmak için bir vesile (Bahane, sebep) aramak çirkindir” derler.

Onlarda bu veliliğin ve gönül huzurunun tamamıyla elde edildiğini farz edelim.

Fakat bütün bu olgunluklarına rağmen, zahiri (Görünen) namazı terk etmeleri, onlar için bir noksandır.

Biz ondan:
“ Sende hâsıl olan bu olgunluk, Peygamberde de hâsıl oldu mu, olmadı mı? Diye sorarız.

Eğer “olmadı” derse onun boynunu vurup öldürmek lazımdır.
Eğer,“ Evet hâsıl olmuştur “ derse bu takdirle biz ona:

“ Nur veren bir kandil ve eşi olmayan bir müjdeci olan bu kerim Tanrı elçisine, niçin uymuyorsunuz” deriz.

                                        *
Yine bir gün Mevlana Şems-i Tebrizi Hazretleri buyurdu ki:
Burada Tanrı velilerinden birisi bulunsa ve onun veliliği tamam ve bir velinin veliliği zahir olmamış olsa (Veliliği görünür, bilinir olmamış biri) ve

O veliliği zahir (Görünür, bilinen) olan veli namazını terk etse ve ötekisi de buna devam etse,

Ben bu veliliği zahir olmayan (Görünür olmamış, bilinmeyen) (Namazına devam eden ) veliye uyar ötekine selam vermem.

Bundan sonra yüzünü Şeyh Selahaddin’e çevirdi ve:
“ Nasıl, (doğru) söylüyor muyum?” dedi.

Şeyh Selahaddin:
“ Hüküm senindir, ne söylersen bizde sana verilecek ne cevap, ne de hal vardır “ dedi.

                                       *
Yine arkadaşların ulularından nakledilmiştir ki:
Şeyh Selahaddin son derecede Tanrı’dan korkan ve dindar bir kişiydi.

Şeriatın (Din kanun ve kuralları) dışının inceliklerini o kadar gözetirdi ki, tarif olunamaz.

Kışın erbain (Aralık dokuzundan, Ocak on yedisine kadar süren ve kışın en soğuk zamanı) günlerinin ortasında, bir Cuma günü mübarek ferecesini yıkayıp dama asmıştı.

Birdenbire Cuma ezanını okudular.
Elbisesi soğuktan donmuş, demir gibi olmuştu.

Hemen kalktı, bu halde elbiselerini giyip mescide gitti.
Orada bulunan cemaat:
“ Soğuk, şeyhimizin mübarek vücuduna zarar vermesin “ dediler.

O:
“ Vücudun zararı, ruhu ve Tanrı’yı terk etmek zararından daha azdır “ diye cevap verdi.

ŞİİR:
“ Canım, beka tuğrasını elinde tutar.
Tenimse bu gün ve yarınlıktır.
Sen onu ölmüş farz et

                                                ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:
1.    Her durumda Peygamberimize uymamız, ne makamda olursak olalım namaza devam etmemiz gerektiğini öğrendik.
2.    Aynı seviyede olup namaz kılana saygı gösterip onun önerilerini değerli kılmamız gerektiğini öğrendik.
3.    Mevlana Şems-i Tebrizi hazretleri söylediğinin doğruluğunu doğrulatmak için değerli bulduğu Şeyh Selahaddin hazretlerine sözü yönlendirdiğini öğrendik.
4.    Can’a zarar verenlere dikkat etmemiz gerektiğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Peygamberimiz o kadar ulu iken, o kadar müjde almış iken namazını terk etmedi.

Biz yolun neresinde olursak olalım peygamberimizi örnek almaktan vazgeçmeyelim.
                                    *
RAVLİ

Popüler Yayınlar