24 Aralık 2011 Cumartesi

HÜSAMEDDİN ÇELEBİ VE VELİLERİ, İNKÂR EDENLER

HÜSAMEDDİN ÇELEBİ VE VELİLERİ, İNKÂR EDENLER

Bir gün Sultan Veled Hazretleri (Tanrı onun aziz olan sırrını kutlasın) dostlar arasında şöyle anlatmıştır ki:

Kadı Sıraceddin hazretlerinin (Tanrı rahmet etsin) cenazesini mezarın kenarına getirdikleri vakit, ben, Çelebi Hüsameddin Hazretlerinin yanında oturmuştum.

Bana:
“ Bahaeddin şuraya bak” dedi.
Onu toprağa koyup mukri telkin (Ölü gömüldükten sonra mezar başında imamın söylediği dini sözler) vermeğe başladığı vakit onun mezarından siyah bir dumanın çıktığını, mezarlıktan bir toz kalktığını, sonra tekrar mezara girdiğini gördüm.

Çelebi bana:
“ Gördün mü? Dedi.
Ben de:
Evet, acayip bir duman gördüm” dedim.

Sonra Çelebi:
“ İşte bu duman, onun geçmiş veliler ve bizim Hüdavendigar’ımız (Mevlana) hakkındaki (Veliliğini) inkârının dumanıdır.

Eğer ben, sana onun diğer hallerini de göstersem acırsın.
Kim bilir o daha neler görecek” Dedi.

Sultan Veled:
“ Onun haline yüreğim yandı ve “ Bu kadar engin bilgili bir bilgin böyle olsun ha! Diye içime sonsuz bir acıma geldi” buyurdu.

Sonra Çelebi:
“ Bu günden sonra senin mübarek ayağının bereketi ile Hüdavendigar’ımız ona şefaat eder.
Onun kusurlarına bu sayede bakmazlar da kurtulur ve kurtulmuş rahmetli kullar cümlesinden olur” buyurdu.

Sonra on kere ihlâs suresini okuyup mezarın üstüne üfledi ve:
“ Velileri inkâr etmekten daha büyük bir kabahat ve günah yoktur.
Her günah affedilir, ancak benden yüz çevirmek günahı affedilmez.
Tanrı’nın velilerinden yüz çevirmek, kâfirliğin ta kendisidir” diye ilave etti.

ŞİİR:
“ Sen Tanrı’nın halis erlerini inkâr etme,
Kimseden korkusu olmayanların darbesinden kork.

Çünkü bu gamlıların canlarının sabrı, seni yok eder, yok.”

Başka bir yerde buyurmuştur ki:

ŞİİR:
“ Kâfir kimdir?
Kâfir şeyhin imanından haberi olmayandır.

Ölü kimdir?
Ölü, şeyhin canından haberi olmayandır.

Onun bulunduğu yerde, küfür ve iman bulunmaz;
Çünkü o özdür bu ikisi (Yani küfür ve iman) renk ve kabuktur.
(Mesnevi 2.cilt s.433/3325-3322)

Çelebi Hazretleri üçüncü gece, Kadı’nın cennette salınarak gezdiğini gördü ve ondan:
“ Bu dereceye nasıl eriştin” diye sordu.

O da:
“ Mevlana Hazretlerinin inayeti ve Sultan Veled’in cenazemde hazır bulunmasıyla” dedi.

Bu rüyayı anlatınca ölü Kadı’nın oğlu, Kadı İmadeddin mürit olduğu gibi iki oğlunu da mürit yaptı.

                                         ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                         ***
Neler öğrendik:
1.    Din âlimi olsak bile velileri inkâr etmememiz gerektiğini öğrendik.
2.    Velilerin kabirde olanları ve sonrasını hem baş gözüyle hem de rüya yoluyla gördüklerini, haberdar olduklarını öğrendik.
3.    Engin bilgili ve bilgin olsak bile Velilere bir şekilde tam bir doğrulukla sevmemiz ve bağlanmamız gerektiğini öğrendik.
4.    Velinin öz olduğunu, diğer şeyler kabuk ve renk olduğunu öğrendik.

İşte böyle yaren,

Tanrı erlerinin durumunu bilmeyenler kendi bilgisine güvenerek büyüklenirler.
Gayb derler gaybda olup bitenden haberi yoktur.
18000 Âlem der bu ama âlemlerin işleyişinden, etkisinden, gücünden haberi yoktur.

Tanrı velileri görünmeyen âlemlerden haber verir ve buralarda Tanrı’nın verdiği yetki ile işler görürler.

Çünkü Tanrı Âdemoğlunu var etmiş ve kendine vekil seçmiştir.
Yaren,
Kendinin yetki ve gücünü velileri tanıdıkça anlarsın, görürsün.

Mevlevilik tarikatıyla (Yoluyla) hakikate ve marifete ulaşırsın.
Her şeyin özünün nerde ve nasıl olduğunu görür ve anlarsın.

Dünyanın renk ve kabuk olduğunu, buradan sonra yaşamın devam edeceğini bilir ve anlarsan, gideceğin sonraki hayata şimdiden hazırlık yaparsın.

Tanrı sanatı o kadar çok ve geniş ki bir ömür öğrenmek için yetmeyeceğinden, bizden önce yaşamışların bize aktardığı Tanrı sanatından yararlanmalıyız.
                                        *
RAVLİ

Popüler Yayınlar