15 Aralık 2017 Cuma

MEVLANA VE ZİYARET

Bir gün Mevlana’nın sohbetinde bulunan müritler:
“Zamanının büyükleri ve emirleri şehrin şeyhlerine sık-sık gidiyorlar.
Fakat sizin ziyaretinize az geliyorlar.

Acaba bunun sebebi nedir?
Yoksa bunlar sendeki bu büyüklüğü görmüyorlar mı?
Bu sırlara karşı gözleri kapalı mıdır” dediler.

Mevlana” Siz onların yalnız gelmemesini görüyor, öte taraftan gönderilmemelerini görmüyorsunuz.

Çünkü eğer onlara da bizim tarafımıza yol vermiş olsak sohbetimize susamış olan dostlarımıza yer kalmaz” buyurdular.

Bunun üzerine sabah olunca Sahib Fahreddin, Muineddin Pervane, Celaleddin Mustevfi, Emineddin Mikail, Taceddin Mutezi, Evlad-ı Hatir, Melik-üs-Sevahil Bahaeddin, Caca’nın oğlu Nureddin, Mecdeddin Atabek Vs. (Tanrı onların topraklarını iyi etsin) gibi şehrin bütün emirleri hep birden Mevlana’nın ziyaretine geldiler.

Medresenin sofası ve odaları öyle doldu ki, müritlere yer kalmadı, hepsi dışarı çıkmaya mecbur oldular.

Mevlana o gün bunlara o kadar ilahi bilgiler, latif ve zarif şeyler nakletti ki, sahifelere sığmaz.

Bunların susuzluklarını öyle giderdi ki hepsi Tanrı’nın şarabından mest oldular.

O gün müritlerine hiç iltifat etmedi.
Bundan dolayı dostlar tarif olunamaz derecede incindiler.

Emirler gittikten sonra dostlar feryat ederek Mevlana’nın ayaklarına kapandılar ve
“Biz bu gün bilgi ve hakikat rızkından mahrum kaldık” diye şikâyette bulundular.

Mevlana merhamet buyurup onların gönüllerini aldıktan ve teskin (sakinleştirdikten) ettikten sonra

“Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak ancak,
Yoksullara,
Düşkünlere,
(zekât toplayan) memurlara,
Gönülleri (İslam’a) ısındıracak olanlara,
Kölelere,
Borçlulara,
Allah yolunda çalışıp cihad edenlere,
Yolcuya mahsustur.
Allah pekiyi bilendir, hikmet sahibidir)
(Tevbe suresi 60)

Okudu ve” Koyunun sütü nasıl yavrusunun hakkı ise, bizim sırlarımız ve bilgilerimiz de hakikatte bizim dostlarımızın hakkı olmakla beraber başkalarını da bunun feyiz (artan, çoğalan) ve bereketinden faydalanabilirler.

Bu bizim dostlarımızın, emirlerin ziyaret etmemelerini hoş görmemelerinden oldu.
Eğer emirler de bizim ziyaretimize sık-sık gelseler dostlarımızın buna dayanamaz ve razı olmazlardı.

Binaenaleyh bize lazım olan, onların halkın işleriyle meşgul olmaları ve dervişlere zahmet vermemeleri için da etmektir.

Ta ki, bu manevi helal rızk ve Tanrı’nı yücelik ve ululuk nuru yalnız bizim dostlarımızın hakkı olarak kalsın” dedi.

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
                                      ***
Neler öğrendik:

1.    Ziyaret işleri aksatmayacak şekilde olmalıdır.
2.    Sevdiğin bağlandığın tamamen senin malın gibi düşünmemelisin, onun özeline saygı duymalısın.
3.    Saygı ve sevgi duyarken sanki kıymetli bir şey sahibi gibi kıskançlık yapmamalısın.
4.    Verici olan birinin hep sana vermesini beklememelisin.
5.    Verici olanın taksim etmesine razı olmalısın.
6.    Hak edişi istemek doğrudur ama verilene de razı olmak gerekir.
7.    En kıymetli olan manevi helal rızık ve Tanrı’nın yücelik ve ululuk nurunu en değerli olarak bilmeliyiz, verilene razı olmalıyız.
8.    Bazı şeyler azar-azar verildiğinde fayda sağlandığını bilmeliyiz.
9.    Tanrı’nı hisse olarak ayırdığının bize er geç geleceğini bilip acele etmemeliyiz.

                           *
RAVLİ

Popüler Yayınlar