Olgun ahrarın (hür insan)
makbulü şeyh Mahmud-i Neccar (Tanrı rahmet etsin)
anlatmıştır ki:
Bir gün mübarek medresede
büyük bir sema vardı.
Zamanın ariflerinden şeyh
Fahreddin-i Iraki o anda cezbelenip hırkası ve tahfifesi düşmüş (yükünü üstünden hafifletmiş) bir halde dolaşıyor ve
bağırıyordu.
Mevlana Hazretleri de diğer
bir köşede sema ediyordu.
Mevlana Ekmeleddin Tabib,
bütün emirler ve bilginlerle seyrediyordu.
Semadan sonra, Ekmeleddin
Tabib “ Hüdevendiğar, şeyh Fahreddin-i Iraki hakikaten bundan sonra hoş rüyalar
görecek “ dedi.
Mevlana “ Eğer başını bu
tarafa çevirip uyarsa..” buyurdu.
Nihayet şeyh Fahreddin
Mevlana’nın inayet nazarına
(yardım eden bakışına) mazhar
(sahip oldu) oldu.
Mevlana’nın müsaadesi ile
Muineddin Pervane şeyh Fahreddin’i Tokat tarafına çağırdı ve onun için yüksek
bir hanikah (tekke) yapılmasını emretti.
Fahreddin o hanikahın şeyhi
oldu.
Şeyh Fahreddin daima
medresenin sema’ında hazır bulunur ve Mevlana’nın büyüklüğünden bahisle ahlar
edip:
“Hiç kimse Mevlana’yı
gerektiği gibi anlayamadı.
O bu dünyaya garip olarak
geldi, garip olarak gitti” derdi.
Şiir:
“ Dünyaya geldi,
Bize bir iki gün yüzünü
gösterdi,
Fakat öyle çabuk gitti ki,
Kim olduğunu bile bilemedim.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
Başını bu tarafa çevirip
uyarsa..ne olur?.
Sema ederken Allah-Allah
diyerek şeyh Fahreddin-i Iraki’nin kalbi Tanrı’dadır ve gönlü dünyadan tamamen
boşalmıştır.
Hazreti Mevlana’ya baktığı an
bu göz göze gelişte Mevlana bakışı ile ilahi nurla gönlünü doldurur.
O an Fahreddin ne aldığını ne
kadar aldığını bilemez ama güzel bir şeyler aldığını hisseder.
Daha sonraki yaşamında ve
çalışmalarında apaçık olarak bu aldığı nurun tesirini görerek hayır dualar
eder.
*
RAVLİ