Zamanın Eflatunu, Hoca
Ekmeleddin Tabib (Tanrı onun toprağını iyi etsin)
bir gün Mevlana’nın ziyaretine gelmişti.
Mevlana o günü Çelebi
Hüsameddin’in evinde idi.
Ekmeleddin çok güzel
elbiseler giymiş, samur kürklü kırmızı bir ıskarlat (Osmanlı
döneminde Venedik’ten alınan çuha kumaş) çuhasını da omzuna atmıştı.
Bir an sonra Mevlana
Hazretleri Ekmeleddin’in kulağına gizli bir şey söyledi.
Ekmeleddin hemen baş koyup
elbiselerini kavvelere (okuyucu)verip gitti.
Çelebi Hüsameddin Hazretleri
Ekmeleddin’den “ Mevlana senin kulağına ne söyledi.
Bu secde ve bu halin sebebi
ne idi “ diye sordu.
Ekmeleddin “ Bu kadınlara
mahsus güzel elbiselerle Tanrı erlerinin gözü önüne nasıl gelip bulundum?
Bu hareketim hiç doğru
değildi diye içimden geçti.
O anda kendimi son derece
zavallı ve mahcup gördüm, halim değişti.
Tam bu sırada Mevlana
hazretleri kulağıma:
“ Aldırma, düşünme ve mahcup
olma, ruhumuzun elbisesi olan tenin bile bizim yanımızda itibarı yoktur.
Dışta olan yağmur elbisesinin
nasıl itibarı olabilir.
Çünkü Tanrı sizin
şekillerinize ve amellerinize bakmaz, kalbinize ve niyetlerinize bakar.
Çalış ki, elbise seninle
tanınsın, sen elbise ile tanınma” buyurdu.
Ben o inayetin (iyilik olarak yardım) memnuniyetinden elbiseleri şükrane
olarak kavvellere verdim” dedi.
Ekmeleddin hayatta bulunduğu
müddetçe kürklü elbise giymedi.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1. Ruhun elbisesinin tenimiz olduğunu öğrendik.
2. Tanrı’nın şekil ve yaptıklarımız bakmadığın, kalbimize
ve niyetimize baktığını öğrendik.
3. Çalışmakla elbiseye şeref vermemiz gerektiğini
öğrendik.
4. Parlak dış görünümle anılmamızın yanlış olduğunu
öğrendik.
İşte böyle yaren,
Elbisen sana şeref vereceğine
sen çalışmamla edindiğin bilginle ve davranışlarınla sana hizmet eden her şey
şereflensin.
*
RAVLİ