Ulu kişinin muhip (sevgi besleyen dost) ve mutekitleri (inanalar) zaman-zaman gümüşler ve dinarlar getirirler,
gizlice keçenin altına koyarlardı.
Mevlana Hazretleri onların
gönüllerini kırmamak için bu paraları kabul ederdi ve hiçbir şey söylemezdi.
Namaz kılmak için gece yarısı
kalktığı vakit, o paraları alır, kuyulara atardı.
Hayırlı arkadaşlar
zaruretleri dolayısıyla “ Bu paraları niçin dostlara bağışlamıyor da kuyuya
atıyor” diye sorarlardı.
Mevlana “ Sevginin ve
dostluğun olgunluk alameti, en sevdiği ve en güzel olan şeyleri dostlara ve
arkadaşlara vermektir.
Yoksa hoş olmayan zehirli
şeyleri onlara vermek değildir.
Bütün eşya ve bütün dünya
malları öldürücü bir zehir ve bir şey elde edilemeyen az bir maldır.
Bana zararlı olan ve zahmet
veren bir şeyi, dostlarıma vermeğe acıyorum.
Size de vermemem daha iyi
olur.
Sizi ondan sakınıyorum” dedi
ve bu hadisi buyurdu:
“ Elini kalbine koy; kendi
nefsine yapmak istemediğin şeyi kardeşine de yapma “
Mısra:
“Kendine münasip (uygun) görmediğini başkasına da münasip görme”
***
Bir gün Hüdavediğar’ın haremi
(karısı) yokluktan bahsetti.
Hüdavendiğar “ Dünyayı sizden
esirgemiyorum.
Sizi dünyadan esirgiyorum “
buyurdu
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1. Para ve malın satın alma kuvveti ve çekiciliğinin ve
benliği kuvvetlendirmesinden insanların etkilendiğini, bunlardan uzak durulması
gerektiğini öğrendik.
2. Kendimize istemediğimiz ve uygulamaya uygun
görmediğimizi başkalarına da istemememiz ve uygulamamız gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Güzel bir ölçüyü öğrenmiş
olduk.
Hiçbir yerde
rastlayamayacağın iyi öneriyi kendin ben bunu ister miyim diye sorarsan doğru
cevabı bulursun.
Daha iyisi böyle yaparsam
Tanrı ne der demendir.
*
RAVLİ