Hoca Mecdeddin-i Meragi’nin
bir Rum cariyesi vardı.
Mevlana Hazretleri ona daima
“ Sıddıka (Pek doğru, sözünün eri)“ derdi.
O cariye sık-sık “ Yeşil nur
gördüm, kırmızı nur gördüm, kara nur gördüm, falan meleği gördüm ve filan
velinin, filan peygamberin ruhu bana göründü” diyerek kerametlerden dem
vururdu.
Hoca Mecdeddin-i Meragi, “
Yazıklar olsun!
Evin cariyeleri gayb âleminin
suretlerini görüyorlar da biz göremiyoruz “ diye kıskanırdı.
Bir gün kalkıp Mevlana Hazretlerine
geldi ve bunları anlatmak istedi.
Mevlana “ Evet nur gözlerin
karası içindedir.
O gözlerin bazılarını da
evdeki maşuka (âşık olunana) götürünceye kadar ismet (Masumluk,
günahsızlık, temizlik, haramdan, namusa dokunur hallerden çekinme) ve
iffetle (Namus ve şerefli davranış) korurlar.
Çünkü o, yolda dışarıdaki
güzellerle meşgul olup her birine bakarsa evdeki örtülü hanım, efendisinin
gözünden saklanır.
Böylece Tanrı kime bir kapı
açtı, tecelli etti ve gayb da olanı gösterdi ise, o, bu hale tutuldu ve
saplanıp kaldı.
“ Benim şanım ne kadar
büyüktür” ve daha başka sözler söyleyenlerin hali gibi.
Bazısı da Tanrı’ya
yakınlaşmak ve onu hususi surette görmek inayetine (Vergisine)
kavuşmak için ne kadar çalışsa çabalasa Tanrı’nın yüzü ona görünmez.
Bunun üzerine Mecdeddin baş
koydu ve çok heyecanlar gösterip dostlara sema tertip etti ve sayısız
şükranelerde bulundu.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Dışarıda bir
güzel görsek bile gözümüzde oluşan bu güzel görüntüyü kirletmeden dışarıdaki
güzellerle meşgul olmadan eve getirmemiz, evdekiler üzerine yapıştırmamız
gerektiğini öğrendik.
2.
Gözü dışarıda
olan birinin eşinin kendini saklayacağını, güzelliklerini paylaşmayacağını
öğrendik.
3.
Tanrı kapı açarsa
gayb âleminde (görünmeyen âlem) olanları görebileceğimizi ama saplanıp büyüklenmemek,
o halde kalmamak gerektiğini öğrendik.
4.
Nuru görenin
burada kalmaması gerektiğini, Tanrı arayış ve isteyişe devam etmesi gerektiğini
öğrendik.
İşte böyle yaren,
Tanrı nurunu gösterdiği
vakit, görünmeyen âlemden haberdar ettiği vakit sevinçle bu noktada kalmamak
gerekir.
Tanrı yüzünü görmek,
gerçeğini yaşamak için gördüklerimizden daha güzelleri görmek için bu yolda
arayıştan vazgeçmememiz, oyalanmamamız ve durmamamız lazımdır.
Tanrı’nın sırları ve hazinesi
sonsuzdur.
Çocuk gibi birkaç oyuncakla
yeter dememiz, olduk, tamamız demememiz lazımdır.
Yol uzun, birkaç ömür bile
yetmez ama Tanrı yardımıyla bu mesafeler bir anda gidileceğini de biliyoruz.
Hazineler sırlar bizi
bekliyor.
*
RAVLİ