Şeyh Mahmud-u Neccar
anlatmıştır:
Mevlana Hüdavendiğar
Hazretleri daima şeyh Muhammed Hadim hazretlerinden “ Bu gün evde bir şey var
mı?” diye sorardı.
Eğer şeyh Muhammed “ Hiçbir
şey yok” derse sevinir, şükürler ederdi ve “ Tanrı’ya hamdolsun bu gün evimiz
peygamberimizin evine benziyor” derdi.
Eğer Muhammed Hadim “ mutfak
hazır ve eksik bir şey yok deseydi, Mevlana kızar ve “ bu evden Firavun kokusu
geliyor” derdi.
Derler ki, onların hizmetinde
asla mum yanmazdı.
Işık olarak yalnız çerağ
vardı;
Çünkü bunlardan mum, kıralar
için, çerağ ise fakirler içindir.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B.
YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1. Peygamber efendimizin fakir yaşamına uyarak ruhsal
bütünlük sağlamamız gerektiğini öğrendik.
2. Tanrı’nın sevgilisinin fakirliği neden seçtiğini
anlamaya çalışmak için benzer bir yaşamı yaşamalıyız ve hatırdan çıkarmamız
gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Fakirliği sevmemiz ve uyum
sağlamamızla daha iyi anlayabiliriz.
Fakirliği sever ve
benimsersen:
Nefsinin hükmünden
kurtulursun.
Benlik duygusundan
kurtulursun.
Malına, parana bekçilik ve
hizmet etmekten kurtulursun.
Sahip olduğundan oluşan
gururdan kurtulursun.
Yaren burada bizlere
öğretilmeye çalışılan şudur:
Fakirliği sever ve
benimsersen bakacaksın ki hiçbir şeyin sahibi biz değilmişiz gerçeğine
ulaşmamız içindir.
Her şeyin gerçek sahibinin Allah
olduğunu anlamamız ve kavramamız içindir.
Biz Allah’a muhtacız, Allah
hiçbir şeye muhtaç değildir gerçeğini iyi anlamamız içindir.
“ Ey insanlar!
Allah’a muhtaç olan sizsiniz.
Zengin ve övülmeye layık olan
ancak odur”
(Fatır suresi, 15)
Bu ayetin hakikatini anlamak
için fakirliği sevmek gereklidir.
Peygamber efendimizin “ Ben fakirlikle
öğünürüm” diye buyurmasıyla bize fakirliği sevmemizi ve ne anlama geldiğini
bilmemiz gerektiğini işaret etmiştir.
Yaren bu konuyu iyi anlayalım
ki yanlışa düşmeyelim:
İnsana layık olan, ihtiyacı
oranında dünyaya çalışmak, Tanrı hazinesinden zenginlik verilirse de
şükretmektir.
Cenab-ı Hak herkese layık
olduğunu verir.
Zenginliğe layık olana
fakirlik verse, o kişi yolu kaybeder.
Fakirliğe layık olana
zenginlik verse o kişi de azar.
Aslında dünya çalışmasını ve
kazanımına karşı olmak değil, dünyanın sevgisini gönlünden çıkartmak gerekiyor.
Yani dünyalık elde edişin
azlığı çokluğu önemli değil.
Bir elinden gelir öbür
elinden gider.
Peygamberimiz “ İyi adam için
iyi mal ne iyidir” buyurmuştur.
Fakirin ilacı sabır ve
kanaat, zenginin ilacı ise şükürdür.
Fakirliğin en kötüsü aç gözlü
olmaktır ki bunların gözünü ancak toprak doldurur.
Diğer bir anlatımla sınır
koyamazlar, nerde duracaklarını bilemezler, ihtiyaç ile isteği birbirinden
ayıramazlar.
Şu misal verilir:
“ Geminin içindeki su geminin
batmasına, geminin altındaki su ise yüzmesine sebep olur”
Yani, paran, pulun, malın
mülkün senin altında ve hizmetinde olmalıdır, onlar çoğalmak için seni ayakları
altına almamalıdır.
Farkında olarak kontrol eder
durumunu korumalısın.
Sabrı anlamayı ve sabrı
yaşamayı öğrenerek böylece mantığına varmalısın.
*
RAVLİ