1 Aralık 2012 Cumartesi

MEVLANA VE PANZEHİR

Dünyanın doktoru, zamanının Eflatunu olan Ekmeleddin Tabib (Tanrı rahmet etsin) anlatmıştır.

Bir gün Sultan Rükneddin-i Sa’id benden Tiryak-ı Faruki (panzehir) yapmamı rica etti.

Ben, bütün ilaçları hazırladım.
Halvethanemde bunları macun haline getirmekle meşgul oldum.

Hizmetçileri bile evde bırakmadım.
Halvethanemin bütün girecek ve çıkacak yerlerini kapamıştım.

Tiryaki tamamıyla bitirdiğim zaman birdenbire Mevlana Hazretleri tabhanenin bir köşesinden göründü.

Ben son dereceye varan hayretimden dolayı kendimden geçerek, baş koydum ve altın tas içindeki tiryakı (panzehiri) kendisine arz ettim.

O buna hiç bakmadı ve “ Ey hoca Ekmeleddin, bizim içimize öyle bir ejderha sokmuştur ki, okyanus tiryak olsa onu yine iyi edemez “ Buyurdu ve derhal ortadan kayboldu.

Bu hikâyeyi tabip Alaaddin-i Erzincan-nin naklettiğini söylerler.
 
                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik:

Hazreti Mevlana sahip olduğu büyük ruhu elbette ki taşımakta büyük zorluklar çekiyordu.
Bazen coşkun hareketler, bazen de dalgın hareketler yapıyordu.

Selçuklu sultanını Mevlana Hazretlerini zehirlenmiş sanıp sıra dışı davranışlarından vazgeçirmek için gizlice panzehir yaptırmasını emrettiğini öğrendik.

Doktordan Mevlana’nın normal diğer din büyükleri gibi akıllı uslu davranmasını istiyor ve bekliyordu.

Ancak Hazreti Mevlana’nın akıl üstü, yani sıradan bir aklı (cüzi akıl) kullanırken aynı zamanda bütün aklı da kullanıyordu (Külli akıl).

Bu alanda bilgisi olmayan bütün aklı kullananın davranışlarına bir anlam bulamadığı için; bu aklı kullana deli, divane, akıl hastası gözüyle bakarlar.

Mana âleminin dalgıçlığını yapan Hazreti Mevlana sahip olduğu sırlarla hep şaşırtmıştır.

Hazreti Mevlana zan alanına (sanı) hiç girmemiş, Allah yolundan hiç çıkmamış, ayetleri ve hadisleri kendisine dayanak ve delil edip halka konuşmuştur.

Soyu Hazreti Ebubekir Sıddık hazretlerinden olduğu için manevi mirası olduğunu da biliyoruz.

Hazreti Peygamberimize âşık olan Hazreti Mevlana halk seviyesinde olanların tabii ki anlamasının güç olacağını biliyoruz.

Gizli yapılanları bile bilen, zaman ve mekân dürülmesiyle zaman ve yere bağlı olmadan her yerde kendini gösterdiğini ve sözünü söylediğini, savaşını yaptığını defalarca saygın büyüklerden öğrendik.

Bu anlatım haddim değil ama yanlış anlaşılmaması içindir.
Hazreti Mevlana’nın affına sığınıyorum.

                              *
RAVLİ

Popüler Yayınlar