14 Aralık 2012 Cuma

LEYLA İLA MECNUN

Mecnun’un Leyla’ya aşkı artması 40

Mecnun, Leyla’nın yaşadığı yeri görünce dayanamaz, koşmaya başlardı.
Yüzünün rengi sararır, vücudunun bütün tüyleri baştan ayağa kadar mızrak gibi dikilir.

Bütün vücudunu bir titremedir kaplar, saldıran aslan görmüş tilkiye dönerdi.
Mecnun’a ‘ Leyla yokken hiç kimse, senden daha yiğit birisi görülmemiştir.

Ne ormandaki aslandan korkar, ne kaplandan ürkersin.
Çöllerde, dolaşıp durur bütün âlemden korkmazsın.

Fakat Leyla’nın yurdu görününce sararır, aksöğüt gibi titremeye başlarsın’ dedi.

Bunu duyunca dertli mecnun dedi ki; İki âlemden korkmayan, bir bak da gör, aşk aslanını karşısında ne hale geliyor?

Onun kuvveti ne derecede?
Biz, onun ayakları altına düşmüş karıncalarız adeta.

Herkesin içinde olan ve elinde bulunan kuvvet, aşkın kolundaki kuvvete göre bir rüzgârdan ibarettir.

Eğer bu söze mertçesine inanırsan o vakit o selvi fidanıyla düşüp kalkabilirsin.

Âşık, mihenge vurulmakla belli olur ve ebedi sevgili, onu satın alır, ona rağbet eder.

                                     ***
Sevdiği kişi ile buluşma belirince o kişide tatlı bir heyecan ve acelecilik başlar.

Sevgilisinin sevgisini, kaybetmemek için telaşlanır, korkar.
Tün benliğini yok ederek yaşamını sevdiğinde bulmak aşktır.

Aşk mı?
Cinsellik mi?
Çıkar mı?
Sosyal bir istek mi?
Bu isteğin amacı belirlensin ve özveri sınırının nereye kadar olduğu?

Ne zamana kadar gider diye imtihan edilerek zorlandığı durum yaşanır.( Kız evi naz evi dedikleri, kız tarafının erkek tarafını zorladıkları durum)

Aşk kuvveti bu kâinatın yaratılmasına sebep olduğundan ne kadar güçlü olduğunu anlamalısın.

                                         *
İfrit: Şeytan ve cin huylu, insanın kafasını çevreleyecek şekilde yerleşir.
Yerleştiği kişinin yüzüne baktığın zaman tiksinti gelir.

Başındaki gözünle göremezsin.
Ancak kalp gözü açık olanlar görür.

Etrafı birbirine katan insanda olur veya o kişiliktekilerin başına yerleşerek onlarla birlikte yaşar.

Mihenk taşı:
Altının hakiki veya sahte olduğunu anlamaya yarayan sarrafların kullandığı taştır.

Sınanacak altın, bu taş üzerinde çizik oluşturacak şekilde sürülür. Üstüne asit dökülür.
Çizgi yok olmazsa altın hakikidir.

                                          *
Leyla ile Mecnun destanı 4718beyit olup Nizami tarafından 1188 yılında yazılmıştır.

Anlatılan bir hikâyeyi manzum hale getirdi. M.E. G.S. B. Bilim ve kültür dizisi 388 45 Çeviri yapan. Ali Nihat TARLAN.

                                           *
LEYLA İLE MECNUN

Gerçek bir yaşanmış olaydır.
Asla hayal sanma.

Anlatımda abartma yoktur, hatta tam anlatılamamıştır.

Halen gönüllerimizde yaşattığımız, aklımızda misafir ettiğimiz bu iki güzel insan bize aşkı saygıdan ayrılmadan yaşanabileceğini ve bu aşkın sonsuz olacağını miras olarak bizlere bıraktılar.

Cinsellik aşk içinde yalnızca üreme için bir harekettir.
Aşkı cinsellik içine hapsedemezsin.

Aşk, gönlün diğer bir gönlü sevmesi ve bütünleşmesidir.
Çevresinde olan kişi ve olaylar senin iyi anlaman için

*anlatılmıştır. Kafanı karıştırma.
Gelelim gerçek hikâyeye:

                                       *
Arap mülkünün olduğu yerde Beni Amir kabilesinin reisi olarak zengin ve iyilikte nam salmış, büyük bir adam vardı..

Oğlu yoktu.
Kendi neslinden hayata bir oğul bırakan insan daima diridir sözüne çok önem veriyordu.

Bu dileğinin olması için fukaralara paralar dağıtıyordu.
Bilmiyordu ki bu gecikmede bir hikmet var olduğunu.

(Kendi düşüncene göre iyi veya kötü saydığın şeyler iyice dikkat edersen daima iyidir, dileklerini elde edip mutlu olanlar görürsün.

Fakat dikkat edersen görürsün ki onlar bu şekilde mutlu olmasalardı daha iyi olacaklardı.

Bir çok isteklerin ele geçmemesi insan için hayırlıdır.)
Nihayet bir gün geldi Allah duasını kabul etti ve dilediği gibi bir evlat verdi.

Adını Kays koydu.
Çok güzeldi.

Üç yaşına kadar oyun oynadı.
On yaşına gelince güzelliği halk tarafından anlatılır oldu.

Artık okul zamanı gelmişti.
Kays’ı bir hocaya teslim ettiler.

Okulda birçok çocuklarla arkadaş oldular.
Çocukların arasında birkaç kız çocuğu da vardı.

Orada başka bir kabileden sıhhatli mükemmel güzel bir kız vardı. Akıl gibi iyi şöhrete sahip.

Zarif bir bebek kadar güzeldi.
Herkesin bakışını üzerine çeken bir dilberdi. 
Adı, Leyla idi.

Kays ondaki cazibeye gönül verdi.
Leyla da Kays’ın sevdasına düştü.

Aşk geldi; bu birbirine uygun gence ilk aşk kadehini sundu.
*İlk şarap, ilk sarhoşluk çok zordur.*

*Hiç sevdayı tatmamış bir gönlün sevdaya düşmesi çok zordur.
Sevgi gülünü kokladıktan sonra artık birbirinden ayrılmadılar.

Arkadaşları, ilim öğrenirken bunlar sevgi peşinde, sevgi teneffüs ediyorlardı.

*Aşk gelince kişi başka sevgilerden gönlünü boşatır.
Birbirine olan sevgi dedikodulara sebep oldu.

*Aşk çıplaktır, üstüne ne kadar örtsen görünür.
Hâsılı Leyla’yı götürdüler ve görmeyi Kays’a yasak ettiler.

Kays yerinde duramaz oldu.
Gözünde yaş, gönlünde ıstırap çarşı Pazar dolaşıp duruyordu.

Mecnun diye lakap taktılar.
Her gün Leyla’nın bulunduğu yere gider, evin etrafında dolaşır, kapısını öper dönerdi.

 *Aşkta sabrın faydası yoktur.
Gönül ateşiyle kim başa çıkabilir.

Babası Leyla’yı istemeye gitti.
Leyla’nın babası:

Her ne kadar oğlun sevimli ve güzel ise de, kutlu ve uğurlu değildir. Delilik alametleri gösteriyor.

Deli bizim ailemize yaraşmaz.
Evvela Cenabı Hakk’a dua et.

O bu illetten kurtulsun sonra kız iste.
O tamamen iyi akıllanıncaya kadar bundan artık bahsetmesen iyi olur dedi.

Amir kabilesi bu sözün üstüne sustular.
Ümitsiz ve incinmiş bir halde döndüler.

Nasihat ettiler, fakat bu nasihatler ateşin üstüne çalı çırpı atmaya benziyordu.
( Aşığa nasihat fayda vermez, nasihat akıl işidir.
Aşk aklın üstündedir.)

Ebedi olmayan bir aşk gençlik şehvetinin bir oyuncağıdır.
*Aşk odur ki, eksilmez ve ölüme kadar aynı şiddetle devam eder.

* Sonsuzluk bulan  hayal değildir..
Babası Kays’ı Kâbe’ye götürdü.

Baba dedi ki:
Oğlum burası öyle oyuncak yeri değildir.
Çaresizlerin çare buldukları yerdir.

Haydi koş.
Kâbe halkasına bir halka gibi sarıl.
Gam halkasından ancak böyle kurtulabilirsin.

Yarabbi, de, beni tutarak bu manasız işten kurtar; bana acı; beni koru; bu deliliği benden al.

Yarabbi, ben aşka müptelayım, beni aşk belasından kurtar diye dua et dedi.
Mecnun aşk sözünü duyunca evvela ağladı, sonra güldü ve

Bir yılan gibi halkalanıp yerinden sıçradı.
Kâbe’nin halkasına yapıştı.

Göğsüne sıkıca bastırıp dedi ki:
Bu gün kapında halka gibi duran benim.
Aşk halkasının ortasında canımı istiyorum. 

Aşkın kulu olayım. 
Bana aşkı terk et, herkesin hoşuna gidecek

Yaşamanın yolu bu diyorlar. 
Ben gıdamı aşktan alıyorum.

Aşkım ölürse, ben de ölürüm.
Benim hamurum aşkla yoğrulmuştur.
Kaderim aşktan başka bir şey olmasın.

*Aşkı duymayan bir gönlü gam seli silip süpürür.

Yarabbi, Allah aşkına, sonsuz ululuğun aşkına beni aşkta öyle bir seviyeye eriştir ki, ölsem dahi o yaşasın.

Bana aşk çeşmesinden nur ver, bu sürmeyi gözümden uzak etme.

Her ne kadar aşk şarabından sarhoşum, fakat beni daha fazla âşık et. Leyla’ya aşkımı kuvvetlendir. Dedi.

Babası bu sözleri dinledi.
Sustu bir şey söylemedi.

Anladı ki o,
*Gönlünü esir etmişse ona çare bulunmaz.
Eve ve akrabalarının yanına döndüler.

Babası mecnuna dedi ki:
Güzelliğine kimin nazarı deydi.
Sana kim lanet etti.

Kimin kanına girdin ki böyle vebali çekiyorsun?
İnsan âşık olur, fakat böyle hallere düşmez.

İnsan sıkıntı çeker, fakat bu kadar acısını değil.
Bir evlenmek için perişan olmak çok ayıptır.

Her ne kadar ayıbın gizli kalması iyi ise de onu meydana çıkaran hakiki dosttur.

Bu dost aynası ayıbını temizleyesin diye sana ayıbını gösterir.          
Aklın başında olsun, zira akılsız adam ayaksız bir solucana benzer.

Tilki kurttan daha akıllı olduğu için onun elinden yiyeceğini alır.
Kılıcı gör, başını koru.

Dostlarınla otur, zevk et.
Birkaç düşmanının inadına hayatını neşe içinde geçir. Dedi.

Mecnun babasına dedi ki:
*Benim ıstırabımı eksiltmek isteyen, muhakkak kendi ıstıraba düşer.

*Benim alın yazım beni buluyor.
Kim kara alın yazısını silip yıkayabilir

*Dertliliğin nişanı ağlamaktır.
Yerinde olmayan gülüş ağlamak bedelidir.

 Dedi.
Leyla’yı başkası istedi Leyla rahatsız diye vermediler.

Neyfel,  kuvvetli bir bey idi, sazlarla söylenen aşk ıstırabına ait sözlerden etkilendi. Mecnununu buldu. Leyla ile kavuşturacağını söz vererek mecnunu çadırına getirdi.

Güzelce baktı, besledi.
Gücüne güvenen Neyfel, Leyla’nın kavmine haber yolladı.

Leyla’yı verin, iki aşığı kavuşturacağım diye.
Edebe uygun olmayınca reddedildi.

Savaş yapıldı sonunda sulh oldu.
Savaş sırasında dolaşan mecnuna birisi dedi ki:

Ey delikanlı, sen uzaktan dolaşıyorsun.
Biz senin için canımızı veriyoruz; sen.

Niçin düşman tarafını tutuyorsun.

Mecnun dedi ki:
*Düşman benim sevgilim olduktan sonra kılıçla ne işim var?
Düşmanla kanlı harpler yapılır.

*Sevgili ile nasıl savaş edilebilir.
*İnsan sevgilisinin tarafını hor, hakir olduğunu ister mi?

*Seven gönlüm nerede ise canım oradadır.
*Sevgilinin önünde ölmek şarttır.

Can almak ondan, vermek benden.
Ben kendi canımı böyle verdikten sonra sizin canınıza acır mıyım?

Mecnun Neyfel’in sulh yapmasından sonra dedi ki:
Sözünü yerine getiremedin.

Benim işimi bozdun, sanki iş yaptın.
*Birçok önemli dostluklar ufak bir sebeple mahvolmuştur

Çok defa çobanın attığı ok, kurt yerine köpeğe isabet etmiştir.
Büyüklüğün ne olursa olsun verdiğin sözü yerine getirilmesi gerekir.

Bu sözler üzerine Neyfel asker toplayarak ikinci savaşa girişti.
Neyfel’in ordusu Leyla’nın kabilesini yendi.

Leyla’nın babası huzura getirildi.
Leyla istendi.

Baba:
Evladımı bir ifrite vermem.
Divane nikâh bağından ziyade zincire layıktır.

Ateş ile saman bir arada bulunur mu?
Bu benim adımı şerefimi mahveder.

Korku ile yaşayan adam, şerefsiz yaşayan insandan daha bahtiyardır.
*İnsan sözünün açtığı yarayı iyileştirecek ilaç bulamazsın. Dedi.

Nevfel babanın bu sözlerine hak verdi.
Mademki vermek istemiyorsun sen bilirsin.

Zorla alacak değilim.
*Zorla alınan bir kadın kurumuş ekmeğe ve tuzlu helvaya benzer.

Bu işten el çekmek daha hayırlı olur dedi.
Leyla’dan vazgeçerek askeri ile geri döndü.

Gönlü kırık mecnun Nevfel’e:
Vaadini yerine getiremedin.

Eline gelen avı kaçırdın.
Kaçıracaktın neden elde ettin?

Beni susamış bir halde Fırat kenarına kadar getirdin bir damla su içirmedin.
Donatılmış sofraya oturttun, sonra sinek gibi kovdun.

İpin sonuna düğüm atmayacaksan o ipi neden eğirdin.
Dedi ve süratle ondan ayrılıp çöle girdi ve izini kaybettirdi.

Hayvanlarla dost oldu.
Dertlerini onlarla paylaştı.

Kargaya hitaben:
Göz kör olunca sürme işe yaramaz.

Kurt kuzuyu kaptıktan sonra çobanın feryadı fayda etmez.
Sel evin temelini yıktıktan sonra, ister kerpiçten, ister çelikten olsun.

Ağaç kuruduktan sonra ister su ver, ister verme, meyve alamazsın.
Leyla’yı İbn-i Selam istedi.

Verildi.
Nikâh kıyıldı.
Fakat Leyla’ya elini süremedi.

Mecnunun şiirlerini toplayan Ebubekir Valabi mecnunu buldu ve Leyla’nın evlendiğini söyleyerek dedi ki:

Muhakkak her kadın vefasızdır, ahde vefa (İyiliğe iyilikle karşılık vermek)  iyi veya kötü olduğunu yazdıklarında

Kadınların ismine gelince kalem kırılmıştır.

Kadın senden başka sevecek bulamadığı müddetçe sever, bir başkasını buldu mu seni göresi dahi gelmez.

Kadın erkekten fazla sever, fakat bu sevgisinde bencildir.
Kadın yalancı ve hilekârdır.

Kadının cefasını çekenler çoktu.
Fakat ondan vefa gören yoktur.

Kadın, bütün akılsızlığına rağmen kendisinden vefa bekleyen erkekten daha akıllıdır.

Kadın bir hile kabıdır.
Evlilik hayatı dış görünüş olarak sakin ve mutluluk gösterir, aslında gizli bir savaştır.

Kadın, düşman olursa can için bir afettir, dost olursa canı öldürür.
Yap dersin, dinlemez; yapma dediğine dört elle sarılır.

Sen kederli isen o sevinir, sevinçli isen kederinden ölür.
Bunlar doğru kadınların işidir, kötülere gelince anlatımı uzundur. Dedi.

Bu sözler üzerine mecnun kendini parçalamaya başladı.
Biraz sakinleşince haberi veren:

Ben yalan söyledim, beni affet, Leyla senin sevginle yaşıyor.
Kocası bir gece yanına yatmamıştır.

Başkası ile nikâhlıdır ama sana verdiği sözü tutmaktadır. Dedi.
Mecnun buna da inanmadı, fakat bir parça teselli buldu.

Mecnunu babası aradı mecnunu perişan bir halde buldu.
Getirdiği elbiseyi giydirdi.

Nasihat etti:
Kendi yerinde yurdunda bir köpek olmak böyle gurbette dolaşmaktan iyidir.
Ecel yakana yapışınca yaptıklarını önüne getirirler.

O zaman kadın dokuduğunu giyer, erkek ektiğini biçer. Bu gün çalış ki yârin yararlan.

*Ölümün pençesinden ancak ölmeden önce ölenler kurtulmuştur.

*Fena hareketlerinden dolayı kendini cezalandıran, kendinden utanan kişi daima alnı yukarıda gezer.

* Keyifli ve neşeli kişi, kendini ahret yolculuğuna hazırlamış kişidir.

Beni bu gün istemeyip terk edersen yarın istediğin halde bulamazsın. Dedi.
Mecnun babasına:

Senin nasihatin can aydınlatan bir meşaledir.
Nasihatini dinlemiyorsam emin ol ki bu ıstırabımdandır.

*Vahşi hayvanlarla arkadaşlık eden onların huyunu kapar.
Aklım harap olduğu için yerim de harabe olmalıdır.

*Düzelmek, iyileşmek istemeyeni ve kuvveti olmayandan bir şey isteme, bekleme. Dedi.

Baba:
Para iyi ve kötü hallerde insan için değerli bir şeydir.
Vücut gemisine fazla yüklenirsen onu batırırsın.

Kuyu gibi daima alma ve aldığını sıkı tutup vermezlik etme.
Değirmen taşı gibi ol, bir taraftan al, bir taraftan ver.

Dünyanın şenliği alma verme sayesindedir.

BÜYÜKLER, DİNDARLAR GİTTİLER. SÖZ AYAK
TAKIMINA DÜŞTÜ.

ANCAK İYİ İNSAN OLMAK ŞARTIYLA O BÜYÜKLERİN
DERECESİNE ERİŞEBİLİRSİN.

İYİLİK ET, KÖTÜLÜKTEN KAÇIN.
İYİLİK DAİMA İYİLİK GETİRİR.

Sana kötülük eden sana etmemiştir, muhakkak kendine etmiştir.

İYİLİK ET KUYUYA AT.

Kuyudan çıkıp yine seni bulur.
İyilik, bağışlamak, insan canını kale gibi korur.

Sofranda oturan halife de olsa mademki senin yemeğini yiyor senin kölendir.

HER SESTE OLAN İYİLİK VEYA KÖTÜLÜK BU ÂLEM
KUBBESİNDE YANKILANARAK YANKILANIR. İŞİTTİĞİNİ

AYNEN TEKRAR EDER.

Bu nasihatleri söyledi ve çok sevdiği oğlundan üzülerek ayrıldı.
Bir zaman sonra babasının öldüğü haberini aldı.

Bir zaman daha sonra annesinin de öldüğü haberini aldı.
Leyla ile mektuplaştı.

Leyla’nın kocası vefat etti.
Yine bir zaman sonra Leyla ölüyor.

Leyla’nın mezarının üstünde Mecnun ölüyor.

                                  *
 RAVLİ

Popüler Yayınlar