Başlarımızı eğelim, huzura
murakabeye (Kendi iç âlemine bakma, dalıp gitme) varalım.
Bir parmak mesafe için yoldan
kaldın.
Bundan ötesi ıssız çöllerdir.
Bir parmaklık yoldan,
Aksaray'dan Konya'ya geliyorsun.
O bir parmaklık yoldan geri
kaldın!
Üst tarafı yokluk çölüdür.
Ancak yolu ara, sor yol bu
mudur? Diye araştır.
Dikkat et ki, o şaşırtıcı
uğrular birer hırsız olmasınlar.
Sen nazar ehli ol, doğruyu
eğriden ayır!
Çünkü yol arada bir takım dallara
ayrılır.
Biri bu yoldan gelir öteki o
yoldan gider, sen doğru yol tarafını koru.
Konya'ya eriştikten sonra
başkaca düşünceye lüzum yoktur.
Orada adil bir Sultan vardır,
kimse kimseye zulmetmez.
Kutsal hadiste "Lâilahe illallah inancı benim kalemdir.
Her kim benim
kaleme sığınırsa selâmette olur,"
buyrulmadı mı?
Her kim bu tevhid (Birlik) kalesine
bu Lâilahe illallah hisarına girerse, bir şey söylemez.
Ama her kim ancak bu kalenin
adını söyler de geçerse, o bir şeyler anlatmak ister.
Kalenin adını söylemek çok
kolaydır.
Benim dilimle ben kaleye
girdim veya Şam'a gittim dersen, bir anda semaları ve yerleri dolaşırsın; Arşa,
Kürsi’ye yükselirsin.
Hazreti Muhammed (S.A.)
"Tam içten ve gönülden Lâilahe illallah diyen
mümin Cennete girer," buyuruyor.
Şimdi sen otur da söyle:
O, birdir diyorsun, sen
kimsin? Sen altı binden daha fazlasın!
Sen bir ol!
Yoksa onun birliğinden sana
ne?
Sen yüz bin zerresin ki, her
zerrende bir heves, her zerrende bir hayal taşıyorsun.
Niyetiyle gönülden, aklı ile
tam içten bağlılık gösteren cennete girer. Bunu yapabildi ise Cennete girer,
yolundaki vaade hacet yoktur.
Bunu yapabildi ise Cennetin
tam kendisidir.
O.Bunu kimin yanında söyledi?
Derlerse gerektir ki biraz
kerem etsinler. Halk (M. 317) daha istidatlı olsun.
Bununla beraber vaizin
öğütlerini o kadar çok tekrarlama ki halka soğukluk gelmesin, işleri ya açık
sözlerle konuşursun yahut yedi renkli hırka ile!
Tahkik ehli kişilere (Doğru
olup olmadığını araştıran, meydana çıkaran, doğruyu ve gerçeği arayan kişi) feryat
yaraşır, bunu bilmek lâzımdır.
Yedi renge boyanmış, secdeye
kapanmış insanlar görüyorsun.
Ey şeyh sana renkten sıyrıl,
vaz geç dediler!
Önce tekkede de anlayışlı
olmuyorlar.
Şimdi dışarı çıkayım,
bırakmazlar.
Bir kere dergâhın, tekken var
ama o doğanın şahı, ya kafestedir yahut kafesten kaçmıştır.
Kafes demirden olmalı ki kuş
uçtuğu zaman huy, huy (Kaybettiğini kazanmak için terleyerek kazanmak) etmeyesin.
Burada huy huyun ne yeri var?
Yani kuş uçtuktan sonra
gel-gel demek neye yarar?
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
MURAKABE:
Kulun nefsini kontrol altında
bulundurması, Allah ile birlikte olma bilincini diri tutması, Allahtan feyiz
beklemesi demektir.
Her türlü iyiliğin kaynağı
murakabedir.
Çünkü kul murakâbe sayesinde
kendisini her türlü kötülükten uzak tutabilmekte ve işlediği hatalardan
dönebilmektedir..
Murakabe nasıl yapılır?
Vakit namazını kıldıktan
sonra yalnızlığa çekilerek dizlerin üzerine oturarak gözlerini kapatmalısın.
Al hecesini Lah hecesine
çarptırarak Allah diyerek ve kendi duyacağın
kadar bir sesle devam etmelisin.
Bu zikir kendi istem dışı
olarak hızlanır ve yavaşlar bu durumda Allah adının sadece nefes olana kadar devam
etmelisin.
Hararetin geçince aklına
gönlünden ve nefsinden gelen her ne konu gelirse sonra halledeceğim diye
aklından atmalısın.
Bir zaman sonra sana engel
olan düşüncelerden temizlenirsin.
Karşına çerçevesi olmayan bir
siyah tablo çıkar.
Çıkan bu siyah tablodan sonra
orada helezoni renkli dumanlardan oluşan bir yol çıkar.
Helezoni bu yolda gittiğini
hissedersin.
Buraya kadar olan yolculuk
duyularla his dünyasına giriştir.
Sonra karşına güzel renkli
tablolar çıkar.
Çıkan bu tablodaki şekil çok
güzel unutmayayım demene kalmadan daha güzel bir tablo daha çıkar ve bu
tablolar devam eder.
His dünyasında bu görüntüleri
aldıktan sonra gördüğün tablolarını güzellikleri dışında detayları anlatamaz
duruma gelirsin.
Bu şekilleri izlerken
kalbinde yer eden şüphelerin hiç birisinin kalmadığını anlar fark edersin.
Akıl bu durumu birden
kavrayamaz ve açıklayamaz.
Ancak sonraki zamanda sana
sorulan sorulara öyle cevap verirsin ki kendi kendine hayret edersin.
Kalbine yerleştirilen bu
bilgilerden sonra sakinlik gelir ve secde ederek şükür etmelisin ve bu durumdan
çıkmalısın.
Neler öğrendik:
1.
Bütün büyükler
murakabeye dalıp Allah’a karşı yanlış ve eksiklerinin farkına varmışlar ve
yapmak istediklerinin doğru olanını bizzat kalben Allah’a sormuşlardır.
2.
İlahi âleme bir
parmak mesafe kala çok kişinin son adımı atamadıklarını, yokluk âlemine
dalamadıklarını öğrendik.
3.
Yokluk âlemine
giren kişinin her şeyi yok ettiği zaman sadece Allah’ın var olduğunu görür ve
bu bilinçle hareket eder.
4.
Yokluk âlemine
girmek isteyen kişinin de dikkatli olması gerekmektedir.
5.
Yokluk sahrasında
karşımıza çok yolların çıkacağını daima doğru yolu izlememiz gerektiğini
öğrendik.
6.
Yokluk âleminin
sultanı olan Allah kendisine sığınana daima selamette kalmasını sağlar.
7.
Allahın sözlerine
her kim inanır ve doğru kabul edersek korunacağımızı öğrendik.
8.
Mevlana Hazretlerine sığınanın eminliğe
ulaştığını öğrendik.
9.
Öğüt sıkça
tekrarlanırsa soğukluk oluşturduğunu öğrendik.
10.
Önce birliği
kendimizde oluşturmamız gerektiğini sonra bu bakış açısıyla birlik âlemine
girmemiz gerektiğini öğrendik.
11.
Heveslerden ve
hayallerden sıyrılmamız gerektiğini öğrendik.
12.
Cennete girmek
için uğraşma yerine kendimizi cennetin kendisi yapmamız gerektiğini öğrendik.
13.
Gönülden, aklı
ile tam içten bağlılık göstereninin cennete gireceğini öğrendik.
14.
Renkten
sıyrılmanın gerektiğini sade anlaşılır bir yaşam ve anlatımın olması
gerektiğini öğrendik.
15.
Kazanımlarımızı
kaybetmeden işler durumda tutmamız gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Sadece inanmak yetmiyor.
İnanmakla iyice bağlanmak ve yolun
gereklerini yapmak gerekiyor.
Bir elde ediş için renk,
şekil, düşünce, istek, arzu, söz ve davranışlarımızda bir ve sade olmamız
gerekiyor.
Derviş sıradan biri değildir.
Kendi içinde bir olmayı ve
tüm duyguyu, hissi, bilgiyi kontrol ederek bir haline getiren kimsedir.
Çeşitlilik yerine sadeliği,
güvenirliği seçenlerin amacına ulaşmak için daha yakın mesafede olduklarını
öğrendik, anladık.
*
RAVLİ