29 Aralık 2012 Cumartesi

ŞEMSİ TEBRİZİ 31

Zeyneddin Sadaka dedi ki:

Başlarımızı eğelim, huzura murakabeye (Kendi iç âlemine bakma, dalıp gitme) varalım.
Bir parmak mesafe için yoldan kaldın.

Bundan ötesi ıssız çöllerdir.
Bir parmaklık yoldan, Aksaray'dan Konya'ya geliyorsun.

O bir parmaklık yoldan geri kaldın!
Üst tarafı yokluk çölüdür.

Ancak yolu ara, sor yol bu mudur? Diye araştır.
Dikkat et ki, o şaşırtıcı uğrular birer hırsız olmasınlar.

Sen nazar ehli ol, doğruyu eğriden ayır!
Çünkü yol arada bir takım dallara ayrılır.

Biri bu yoldan gelir öteki o yoldan gider, sen doğru yol tarafını koru.
Konya'ya eriştikten sonra başkaca düşünceye lüzum yoktur.

Orada adil bir Sultan vardır, kimse kimseye zulmetmez.

Kutsal hadiste "Lâilahe illallah inancı benim kalemdir.
Her kim benim kaleme sığınırsa selâmette olur," buyrulmadı mı?

Her kim bu tevhid (Birlik) kalesine bu Lâilahe illallah hisarına girerse, bir şey söylemez.
Ama her kim ancak bu kalenin adını söyler de geçerse, o bir şeyler anlatmak ister.

Kalenin adını söylemek çok kolaydır.
Benim dilimle ben kaleye girdim veya Şam'a gittim dersen, bir anda semaları ve yerleri dolaşırsın; Arşa, Kürsi’ye yükselirsin.

Hazreti Muhammed (S.A.) "Tam içten ve gönülden Lâilahe illallah diyen mümin Cennete girer," buyuruyor.

Şimdi sen otur da söyle:
O, birdir diyorsun, sen kimsin?
Sen altı binden daha fazlasın!

Sen bir ol!
Yoksa onun birliğinden sana ne?

Sen yüz bin zerresin ki, her zerrende bir heves, her zerrende bir hayal taşıyorsun.

Niyetiyle gönülden, aklı ile tam içten bağlılık gösteren cennete girer. Bunu yapabildi ise Cennete girer, yolundaki vaade hacet yoktur.

Bunu yapabildi ise Cennetin tam kendisidir.
O.
Bunu kimin yanında söyledi?

Derlerse gerektir ki biraz kerem etsinler. Halk (M. 317) daha istidatlı olsun.

Bununla beraber vaizin öğütlerini o kadar çok tekrarlama ki halka soğukluk gelmesin, işleri ya açık sözlerle konuşursun yahut yedi renkli hırka ile!

Tahkik ehli kişilere (Doğru olup olmadığını araştıran, meydana çıkaran, doğruyu ve gerçeği arayan kişi) feryat yaraşır, bunu bilmek lâzımdır.

Yedi renge boyanmış, secdeye kapanmış insanlar görüyorsun.
Ey şeyh sana renkten sıyrıl, vaz geç dediler!

Önce tekkede de anlayışlı olmuyorlar.
Şimdi dışarı çıkayım, bırakmazlar.

Bir kere dergâhın, tekken var ama o doğanın şahı, ya kafestedir yahut kafesten kaçmıştır.

Kafes demirden olmalı ki kuş uçtuğu zaman huy, huy (Kaybettiğini kazanmak için terleyerek kazanmak) etmeyesin.

Burada huy huyun ne yeri var?
Yani kuş uçtuktan sonra gel-gel demek neye yarar?

                 ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
 ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
MURAKABE:

Kulun nefsini kontrol altında bulundurması, Allah ile birlikte olma bilincini diri tutması, Allahtan feyiz beklemesi demektir.

Her türlü iyiliğin kaynağı murakabedir.
Çünkü kul murakâbe sayesinde kendisini her türlü kötülükten uzak tutabilmekte ve işlediği hatalardan dönebilmektedir..

Murakabe nasıl yapılır?

Vakit namazını kıldıktan sonra yalnızlığa çekilerek dizlerin üzerine oturarak gözlerini kapatmalısın.

Al hecesini Lah hecesine çarptırarak Allah diyerek ve kendi duyacağın kadar bir sesle devam etmelisin.

Bu zikir kendi istem dışı olarak hızlanır ve yavaşlar bu durumda Allah adının sadece nefes olana kadar devam etmelisin.

Hararetin geçince aklına gönlünden ve nefsinden gelen her ne konu gelirse sonra halledeceğim diye aklından atmalısın.

Bir zaman sonra sana engel olan düşüncelerden temizlenirsin.
Karşına çerçevesi olmayan bir siyah tablo çıkar.

Çıkan bu siyah tablodan sonra orada helezoni renkli dumanlardan oluşan bir yol çıkar.

Helezoni bu yolda gittiğini hissedersin.
Buraya kadar olan yolculuk duyularla his dünyasına giriştir.

Sonra karşına güzel renkli tablolar çıkar.
Çıkan bu tablodaki şekil çok güzel unutmayayım demene kalmadan daha güzel bir tablo daha çıkar ve bu tablolar devam eder.

His dünyasında bu görüntüleri aldıktan sonra gördüğün tablolarını güzellikleri dışında detayları anlatamaz duruma gelirsin.

Bu şekilleri izlerken kalbinde yer eden şüphelerin hiç birisinin kalmadığını anlar fark edersin.

Akıl bu durumu birden kavrayamaz ve açıklayamaz.
Ancak sonraki zamanda sana sorulan sorulara öyle cevap verirsin ki kendi kendine hayret edersin.

Kalbine yerleştirilen bu bilgilerden sonra sakinlik gelir ve secde ederek şükür etmelisin ve bu durumdan çıkmalısın.

Neler öğrendik:

1.   Bütün büyükler murakabeye dalıp Allah’a karşı yanlış ve eksiklerinin farkına varmışlar ve yapmak istediklerinin doğru olanını bizzat kalben Allah’a sormuşlardır.

2.   İlahi âleme bir parmak mesafe kala çok kişinin son adımı atamadıklarını, yokluk âlemine dalamadıklarını öğrendik.

3.   Yokluk âlemine giren kişinin her şeyi yok ettiği zaman sadece Allah’ın var olduğunu görür ve bu bilinçle hareket eder.

4.   Yokluk âlemine girmek isteyen kişinin de dikkatli olması gerekmektedir.

5.   Yokluk sahrasında karşımıza çok yolların çıkacağını daima doğru yolu izlememiz gerektiğini öğrendik.

6.   Yokluk âleminin sultanı olan Allah kendisine sığınana daima selamette kalmasını sağlar.

7.   Allahın sözlerine her kim inanır ve doğru kabul edersek korunacağımızı öğrendik.

8.    Mevlana Hazretlerine sığınanın eminliğe ulaştığını öğrendik.

9.   Öğüt sıkça tekrarlanırsa soğukluk oluşturduğunu öğrendik.

10.                  Önce birliği kendimizde oluşturmamız gerektiğini sonra bu bakış açısıyla birlik âlemine girmemiz gerektiğini öğrendik.

11.                  Heveslerden ve hayallerden sıyrılmamız gerektiğini öğrendik.

12.                  Cennete girmek için uğraşma yerine kendimizi cennetin kendisi yapmamız gerektiğini öğrendik.

13.                  Gönülden, aklı ile tam içten bağlılık göstereninin cennete gireceğini öğrendik.

14.                  Renkten sıyrılmanın gerektiğini sade anlaşılır bir yaşam ve anlatımın olması gerektiğini öğrendik.

15.                  Kazanımlarımızı kaybetmeden işler durumda tutmamız gerektiğini öğrendik.


İşte böyle yaren,

Sadece inanmak yetmiyor.
İnanmakla iyice bağlanmak ve yolun gereklerini yapmak gerekiyor.

Bir elde ediş için renk, şekil, düşünce, istek, arzu, söz ve davranışlarımızda bir ve sade olmamız gerekiyor.

Derviş sıradan biri değildir.
Kendi içinde bir olmayı ve tüm duyguyu, hissi, bilgiyi kontrol ederek bir haline getiren kimsedir.

Çeşitlilik yerine sadeliği, güvenirliği seçenlerin amacına ulaşmak için daha yakın mesafede olduklarını öğrendik, anladık.

                                 *
RAVLİ

Popüler Yayınlar