Dersin ama o senin müridin değil sen onun müridi oldun.
O sana Yasin okuyor.
Sen ona ne yapayım diyorsun!
O teslim damarı kayboldu ama
altın damarı yerinde duruyor.
Sen kayboluyorsun, altın
damarına kayıp diyorsun.
Toprak vardır ki, içinden
altın çıkarırlar ama o yetim incinin ocağı, madeni belli değildir.
Kuvvetli ihtimale göre su
içindedir.
Bezirgânın (Tüccarın) biri
bütün malını harcadı elli defa memleketinden dışarıya sefer yaptı.
Öteki bezirgânlar da onun parası ile etrafı dolaşır, ticaret ederlerdi.
Ancak başkalarının parası ile ticaret edenlere falanın sofrası seferdedir, derler.
Bunlar paralarını dalgıçlara
yedirirler, bir yetim inci çıkarmak umudu ile durmadan para harcarlar,
dalgıçlar da batıp çıkmaktan aciz kalırlar, sedefleri dışarı çıkarırlar, ancak
içinden bir şey çıkaramazlar.
Beyit: (M. 313)
Bana senin akik
gibi dudağın gerek, şekerin ne faydası var? Bana senin cemalin lâzım, kamerin ne yeri var?
Dalgıç nihayet işin sonuna
bakar, hiç olmazsa ayağımda bir pabuç kaldı, der.
Hele bir kere daha dal, ola ki
o yüz binlerce para değerinde olan sedefi yakalayabilirsin.
Hazineden anlayamayan yalnız
onun sözünü işiten ve gören kimse için hazine ancak bir armağandır.
Hatıra gelen bir şeyi
yapmamak veya geciktirmek nedir?
Gecikme, ancak eşeğin
köprüden geçmediği zaman olur. O zaman onu kovarsın!
Derler ki:
Ayakyolunda Allah adını
söylemek gerekmez: yavaş da olsa Kuran okumak yaraşmaz.
Ama bugün kendimden
ayıramadığım içimdeki pislikleri ne yapayım? Şah bu attan aşağı inmek
istemiyor, askerini toplamış, şeytan onu önüne katmış, yardımcı gibi kullanıyor.
Şah ise, o muhakkak Allah’dır
diyor.
Çünkü şeytan, Allah kılığında
da görünür ki, kendisini kabul etsinler.
O adama dedim ki:
şeytan
nasıl Allah kılığına girebilir?
Onun kitabından yüz
Bayezid'in künyesi okunur.
Yenini aşağı sarkıtsa yüz Ebusaid
(Ebülhayır) dökülür.
Onda hem ruhani, hem de
cismanî kudretler vardır.
Şehvet nereden geliyor?
Ancak bir kimsenin yüzünü
kapayan şu zümrenin zihnini bulandırır ve der ki:
Kendini göster de hatırından
şu düşünceler çıksın.
Şimdi bunların hizmetini
ancak anasından ve babasından görmüş olanlar yerine getirebilirler.
Beyit:
Ana ve baba,
evlâtlarını incitmezler amaAkıl ve ruh velilerdedir.
Şiir:
Ey sabah rüzgârı,
elinden gelirse bir gececik onun yurdundan geç!Gönlün isterse, benden onun tarafına bir selâm götür.
Gönlümü orada
görürsen, de ki, vuslat sana haram olsun!
Ben böylece senden
uzakta, sen ise hep onunla diz dizesin.
Eğer oraya
yetişebilirsen aheste git, yavaş yürü!
Ta ki, zülüflerinin
kıvrımları dağılıp da birbirine karışmasın!
Rubai: (M. 314)
Yel esti, gül
yapraklan mey tiryakilerinin başlarına saçıldı.Yâr geldi meyler dostların kadehlerine boşandı.
O sümbül (saçlarla)
gül (yanaklar) atlarların neşesini kaçırdı.
O mest nergis (mavi
gözler) ayıkların kanını döktü.
Rubai:
Aşk, bizim ölçümüze
göre başımızda değil İşin garibi bizim yükümüz bineğimizin yükünden daha ağır
Dilberlerimizin
cemali, güzelliği söz konusu olunca,
Biz ona lâyık
değiliz, o da bizim dengimiz değil.
Rubaî:
Gönül ararsam,
senin semtinde görürüm,Can istersem, saçlarının kıvrımlarında bulurum.
Çok susuz kalırda
su içersem,
Kâsede yüzünün
hayalini görürüm.
Rubaî:
Bundan daha perişan
gönül hali olur mu?Yahut bundan daha başsız, sonsuz bir olay var mı?
Âlemde hangi
mihnete uğramış zavallı var ki,
Bundan daha başı
dönmüş, bundan daha şaşkın olsun.
Beyit:
Ey cihanın canı,
ölmek ne hoştur,Hele kılıç senden, gerdan da benden olursa!
Âlemin güzelliklerine değer
biçmişler her biri için şu kadar değer vermişler.
Ey sevgili can, acaba bu hoşa
gitmeyen çirkinin değeri nedir?
Şiir:
Diyorsun ki, benim
mahmurluğumdan yüzlerce küp parçalanır,Acaba bir koku almadın mı ki, bu derece sarhoş oldun?
Rubai: (M. 315)
Ey gönül git sonunu
düşünenlerden ol!Yabancılık âleminde yakinlerden ol!
Sabah rüzgârına
binip dolaşmak istersen,
Dervişlerin
bineklerine ayak toprağı ol!
"Göklerim ve yeryüzü beni kapsayamadı.
Ama ben bir imanlı
kulumun Gönlüne sığdım", anlamındaki
kutsal hadis malumdur.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1.
Kötü durumda olan
Şeyhe bağlanan öğrencinin istediğini elde edemeyeceğini, amacına
ulaşamayacağını öğrendik.
2.
Öğrencinin
içindeki madeni dışarı çıkaran onun gönlündeki inciyi dışarı çıkaracak
öğreticin, yol gösterenin olması gerektiğini öğrendik.
3.
Hazinenin nerede
olduğunu bilmeyen, hazineden anlamayan kişiyi kendine kılavuz seçenlerin hayal
kırıklığı ile karşılaştıklarını öğrendik.
4.
İçimizde pislik
varken Allah dememizle tuvalette Allah dememizin aynı şey olduğunu ve yanlış
bir davranış olduğunu öğrendik.
5.
Şeytanın her
şekilde kendini göstererek bizim onu kabul etmemizi sağladığını öğrendik.
6.
Şeytanın Kutsal
kişilerin kılığına giremeyeceğini öğrendik.
7.
Allah’ı
arayanların dervişlerin gönüllerinde araması gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Allah’ın sığdığı gönülü
dervişlerin gönlünde ara, bul, gör.
Yabancı olma, sonunu
düşünenler baştan görüş sahibi olurlar.
Dervişlere hizmet et ki
gönüllerinde yer bul.
Dervişlerin sarhoşluğuna
istekli ol.
Dervişler yolunda öl ki ebedi
sağ kalasın.
Dervişler yolunda öl ki
aradığını içtiğin su kâsesinde bile gören ol.
Ey yaren,
Bu işlerde sadece akıl
yeterli olmaz aynı zamanda ruh olmalısın, canını sevgiliye armağan etmelisin.
*
RAVLİ