Bir padişahın çok güzel bir
şehzadesi (oğlu) vardı.
Ay bile onun saçları yünden
tuzağa düşmüştü.
Onun yünü görüp de gönül yünü
o aya çevirmeyen kimse yoktu.
Âlemde öyle bir şaşılacak
güzeldi ki bütün cihan, ona âşık olmuştu.
Kaşları yay gibiydi, can
padişahının kapısında bekleyen iki kapıcıydı adeta.
Birisinin gözü onun ok gibi
kirpiklerine düştü mü gönlünü ona kurban eder, onun mezhebini kabul eylerdi.
O gönüller alan güzelin
kaşlarını kim gördü de o sevgiliye gönlünü kurban etmedi?
Ağzı, otuz iki inciyi dizmiş,
iki latif Lâl ile de onları çerçevelemişti.
Yanağındaki tüyler, aşığın
ölümüne fetva vermedeydi.
Güzellikte kaşları gibi
eşsizdi sanki.
Çene çukuru erlerin başlarını
vurmuş, erlikle topu meydana atmıştı.
Bir kadın, o güzelin aşkına baş
aşağı batmış gitmişti.
Gönülden bir hayli feryat
etti, gönlü kan kesildi.
Sevgilisinin ayrılığı,
kendisine saldırınca başı dönmüştü, gönlü yaralanmıştı.
Oturduğu yere küller saçmış,
ateş kesilerek o külleri yurt edinmişti.
Her gece o ay yüzlünün
derdiyle feryat etmekte, gâh kanlar dökmekte, gâh ahlar çekmekteydi.
Gündüzün o ay yüzlü, ovaya
çıkarsa çaresiz kadın da yola düşer, koşardı.
Atının önünde top gibi koşar,
atının yanından sarkan saçları iki çevğan (golf sopası
benzeri) gibi salınırdı.
Ardan o ay yüzlünün yüzüne
bakar, yollara yağmur gibi gözyaşları saçardı.
Yüzlerce çavuştan durmadan
sopa yer, ne feryat eder, ne bağırırdı.
Bir âlem dolusu halk, onu
seyre çıkar, o kadını erlere gösterirlerdi.
Bütün erler onu görüp
şaşırmışlardı.
O çaresiz kadın da başı
dönmüş bir halde kala kalmıştı.
Nihayet iş işten geçti.
Şehzadenin gönlü de bu işten
bıktı usandı.
Babasına dedi ki:
Bu hal niceye sürecek.
Beni bu kadından kurtar,
utanıyorum artık.
Bunun üzerine padişah;
“ Bir at çekin meydana,
kadının saçlarını atın ayağına bağlayın. Atı da dörtnala sürün, o şom paramparça olsun, âlem de bu işten kurtulsun.” dedi.
At, onu sarhoş bir fil gibi
öldürür gider.
Piyade, elbette şaha karşı
duramaz.
Hâsılı padişahla şehzade
meydana gittiler.
Bütün halk da seyre
çıkmıştı.
Herkes, kadının derdiyle kan
ağlamakta, kanlı gözyaşlarıyla toprak, gül gibi kızıl bir renge boyanmaktaydı.
Zavallı kadın, padişahın
huzuruna düştü, muradını istemeye başladı.
Dedi ki:
Mademki beni horlukla
öldüreceksin, bir dileğim var, bari onu yerine getir.
Padişah, eğer dedi, canını
bağışlamamı istiyorsan nafile.Çünkü zaten canına kast etmişim senin.
Yok, eğer saçımdan sürükleme
diyeceksen ahdettim, kanını atların ayağı altına dökeceğim.
Hayır, bu da değil de
şehzadeyle bir müddetçik beraber olmayı diliyorsan imkânsız.
Artık onun yüzünü göremezsin.
Kadın dedi ki:
Hayır, canımı bağışlamanı
istemiyorum, zaman da istemiyorum, bir an için bile mühlet istemiyorum.
Ey her yaptığı iyi ve yerinde
olan padişahım!
Beni baş aşağı atların
ayakları altında öldürme de demiyorum.
Ey alemin padişahı!
Müsaade edersen söyleyeyim,
benim dört hacetten başka (İstek) başka bir
hacetim var.
Muradım, ancak o hacetimin
reva edilmesidir, o kadar.
Padişah, peki dedi, söyle
bakalım, nedir hacetin?
Bu dört hacetten başka bir
hacetin varsa, bu dördünden başka bir şey iste.
Yapayım.
Kadın dedi ki:
Bu gün beni çaresiz,
öldürecek atların ayağı altında hor hakir bir halde kanımı dökeceksin.
Padişahım, senden isteğim şu:
“ Beni onun (sevdiğimin) atının ayağına bağlat. Mademki at ayağı altında ezileceğim, bari onun atı beni öldürsün.
Çünkü ben, o ay yüzlünün yolunda ölürsem daima bu yolun dirisi olurum.
Evet.
Sevgilim tarafından
öldürülürsem aşk nuruyla yücelere çıkarım”
dedi kadın.
Nihayet bir kadınım, o kadar
erliğim yok benim.
Gönlüm kan kesildi, sanki hiç
canım yokmuş!
Böyle bir zamanda öldürülmeye
layık olan benim gibi bir kadının şu muradını veriver.
Bu zaten pek ehemmiyetsiz
(Önemsiz) bir şey,
Onun doğruluğundan, onun
yanışından padişahın gönlü
Yumuşadı. Ne söylüyorum ben?
Padişahın gönlü şöyle dursun,
onu gözyaşlarından toprak bile gül rengine boyandı.
Bağışladı, saraya yolladı onu.
Yeniden can verdi adeta, onu sevgilisine gönderdi.
*
Ey er!Bizimle yoldaşsan gel de hakiki aşkı bir kadından öğren.
Yok, eğer kadından daha
aşağıysan başını ört.
Çünkü bu takdirde ne yapacağı
belli olmayan puşttan ileri sayılmazsın.
***
İLAHİNAME. 1.FERİDÜDDİN-İ
ATTAR M.E. B. YAY. 392
(Bu kitabı evinde
bulundurmalısın)
*
İşte böyle yaren,
Aşkım, aşkım diye sevdiğine
hitap etmek âşık olduğunu göstermez.
Bu sözün doğruluğu ispatlamak
için ne yaptığına bakılır.
Kendini sevdiğin içinde yok
etmedikçe âşık olamazsın.
*
RAVLİ AŞK yaz Googleden diğer hikâyeleri okumalısın.
RAVLİ PUŞT yaz Googleden okumalısın.
*
RAVLİ