13 Aralık 2012 Perşembe

ŞEHZADEYE AŞIK OLAN KADIN

İlahiname Hikâye 1

Bir padişahın çok güzel bir şehzadesi (oğlu) vardı.
Ay bile onun saçları yünden tuzağa düşmüştü.

Onun yünü görüp de gönül yünü o aya çevirmeyen kimse yoktu.
Âlemde öyle bir şaşılacak güzeldi ki bütün cihan, ona âşık olmuştu.

Kaşları yay gibiydi, can padişahının kapısında bekleyen iki kapıcıydı adeta.

Birisinin gözü onun ok gibi kirpiklerine düştü mü gönlünü ona kurban eder, onun mezhebini kabul eylerdi.

O gönüller alan güzelin kaşlarını kim gördü de o sevgiliye gönlünü kurban etmedi?

Ağzı, otuz iki inciyi dizmiş, iki latif Lâl ile de onları çerçevelemişti.

Yanağındaki tüyler, aşığın ölümüne fetva vermedeydi.
Güzellikte kaşları gibi eşsizdi sanki.

Çene çukuru erlerin başlarını vurmuş, erlikle topu meydana atmıştı.
Bir kadın, o güzelin aşkına baş aşağı batmış gitmişti.

Gönülden bir hayli feryat etti, gönlü kan kesildi.
Sevgilisinin ayrılığı, kendisine saldırınca başı dönmüştü, gönlü yaralanmıştı.

Oturduğu yere küller saçmış, ateş kesilerek o külleri yurt edinmişti.
Her gece o ay yüzlünün derdiyle feryat etmekte, gâh kanlar dökmekte, gâh ahlar çekmekteydi.

Gündüzün o ay yüzlü, ovaya çıkarsa çaresiz kadın da yola düşer, koşardı.

Atının önünde top gibi koşar, atının yanından sarkan saçları iki çevğan (golf sopası benzeri)  gibi salınırdı.

Ardan o ay yüzlünün yüzüne bakar, yollara yağmur gibi gözyaşları saçardı.
Yüzlerce çavuştan durmadan sopa yer, ne feryat eder, ne bağırırdı.

Bir âlem dolusu halk, onu seyre çıkar, o kadını erlere gösterirlerdi.
Bütün erler onu görüp şaşırmışlardı.

O çaresiz kadın da başı dönmüş bir halde kala kalmıştı.
Nihayet iş işten geçti.

Şehzadenin gönlü de bu işten bıktı usandı.
Babasına dedi ki:

Bu hal niceye sürecek.
Beni bu kadından kurtar, utanıyorum artık.

Bunun üzerine padişah;
“ Bir at çekin meydana, kadının saçlarını atın ayağına bağlayın.
Atı da dörtnala sürün, o şom paramparça olsun, âlem de bu işten kurtulsun.” dedi.

At, onu sarhoş bir fil gibi öldürür gider.
Piyade, elbette şaha karşı duramaz.

Hâsılı padişahla şehzade meydana gittiler.
Bütün halk da seyre çıkmıştı.     

Herkes, kadının derdiyle kan ağlamakta, kanlı gözyaşlarıyla toprak, gül gibi kızıl bir renge boyanmaktaydı.

Zavallı kadın, padişahın huzuruna düştü, muradını istemeye başladı.
Dedi ki:

Mademki beni horlukla öldüreceksin, bir dileğim var, bari onu yerine getir.
Padişah, eğer dedi, canını bağışlamamı istiyorsan nafile.
Çünkü zaten canına kast etmişim senin.

Yok, eğer saçımdan sürükleme diyeceksen ahdettim, kanını atların ayağı altına dökeceğim.

Hayır, bu da değil de şehzadeyle bir müddetçik beraber olmayı diliyorsan imkânsız.
Artık onun yüzünü göremezsin.

Kadın dedi ki:
Hayır, canımı bağışlamanı istemiyorum, zaman da istemiyorum, bir an için bile mühlet istemiyorum.

Ey her yaptığı iyi ve yerinde olan padişahım!
Beni baş aşağı atların ayakları altında öldürme de demiyorum.

Ey alemin padişahı!
Müsaade edersen söyleyeyim, benim dört hacetten başka (İstek) başka bir hacetim var.

Muradım, ancak o hacetimin reva edilmesidir, o kadar.
Padişah, peki dedi, söyle bakalım, nedir hacetin?

Bu dört hacetten başka bir hacetin varsa, bu dördünden başka bir şey iste.
Yapayım.

Kadın dedi ki:
Bu gün beni çaresiz, öldürecek atların ayağı altında hor hakir bir halde kanımı dökeceksin.

Padişahım, senden isteğim şu:
“ Beni onun (sevdiğimin)  atının ayağına bağlat.
Mademki at ayağı altında ezileceğim, bari onun atı beni öldürsün.

Çünkü ben, o ay yüzlünün yolunda ölürsem daima bu yolun dirisi olurum.

Evet.
Sevgilim tarafından öldürülürsem aşk nuruyla yücelere çıkarım” dedi kadın.

Nihayet bir kadınım, o kadar erliğim yok benim.
Gönlüm kan kesildi, sanki hiç canım yokmuş!

Böyle bir zamanda öldürülmeye layık olan benim gibi bir kadının şu muradını veriver.
Bu zaten pek ehemmiyetsiz (Önemsiz) bir şey,

Onun doğruluğundan, onun yanışından padişahın gönlü
Yumuşadı.
Ne söylüyorum ben?

Padişahın gönlü şöyle dursun, onu gözyaşlarından toprak bile gül rengine boyandı.

Bağışladı, saraya yolladı onu.
Yeniden can verdi adeta, onu sevgilisine gönderdi.

                                   *
Ey er!
Bizimle yoldaşsan gel de hakiki aşkı bir kadından öğren.

Yok, eğer kadından daha aşağıysan başını ört.
Çünkü bu takdirde ne yapacağı belli olmayan puşttan ileri sayılmazsın. 

                                           ***
İLAHİNAME. 1.FERİDÜDDİN-İ ATTAR M.E. B. YAY. 392

(Bu kitabı evinde bulundurmalısın)

                                             *
İşte böyle yaren,

Aşkım, aşkım diye sevdiğine hitap etmek âşık olduğunu göstermez.
Bu sözün doğruluğu ispatlamak için ne yaptığına bakılır.

Kendini sevdiğin içinde yok etmedikçe âşık olamazsın.

                                              *
RAVLİ AŞK yaz Googleden diğer hikâyeleri okumalısın.

RAVLİ PUŞT yaz Googleden okumalısın.

                                             *
 RAVLİ
 
 

Popüler Yayınlar