Afyon'nun alınmasından beri aile Afyon’da kırk merdivenlerin üst tarafında
ikamet ediyorken (halen ev yıkılmış bahçe halindedir) Osmanlının zayıf olduğu
zamanda henüz çok küçük 4 yaşında tahmini 1840 yılında Hacı. Bakıoğlu tarafından
önce tehdit edilerek sonra annesi ve babası gözü önünde öldürülerek öksüz
bırakılmış bir çuval dolusu tapu gasp edilmiştir.
Hacı Ali Dede'ye
akrabaları sahip çıkmamış.
Komşuları yazın
yiyecek vermişler.
Bu
zamanlarda Hacı Ali dede bu zaman oturarak üstüne örtü çekerek uyurmuş.
Kış gelince
yalnız çocuk evde donar diye komşuları Mevlevi dergâhına getirmişler.
Şeyh Nazif
Efendi buluğ çağına kadar kendi evinde büyütmüş.
Buluğ çağına
girince derviş odasına yerleşmiş 1001 gün (seneye yakın) çileye girerek dede olmuş Tekkede
ölünceye kadar hizmet etmiştir.
Dervişlerin
arasında vahdet yoluna girmiştir.
Delikanlı zamanında türbede babasını öldürenleri söylemek istemişlerse de
Delikanlı zamanında türbede babasını öldürenleri söylemek istemişlerse de
‘Öldürenler her kimse söylemeyin, ben yolumu buldum’ demiş ve öğrenmeden vefat etmiştir.
Zamanla bu
olay oğulları ve torunları tarafından duyulmuştur.
Hiç bir
zaman intikam alma yoluna gidilmemiştir.Yargılanmaları Allah’a bırakılmıştır.
Haci Ali Dede âlimlik
ve olgunluk yolunda mesafe almıştır.
Çok içli ney
çaldığı söylenir.
Şeyh Nazif
efendiyle beraber geziye çıkmış.
Gelibolu’ya Mısır'a ve hacca yayan olarak gitmişlerdir.
Zaman-zaman
kıyafetlerini değiştirirler biri şeyh diğeri derviş olarak kendi haklarında söylenenleri bizzat dinlerlermiş, öyle cami ve tekkelerde misafir olurlarmış.
Misafir olduğu
yerde şeyh vaaz ve nasihat eder, Haci Ali Dede misafir olduğu yerdeki caminin yazılarını onarır, düzeltirmiş
Şeyh Nazif
Efendi ile Gelibolu’da güreş seyretmeye gittiklerinde pehlivanlardan biri ‘ Burası
er meydanı tekkede kaşık sallamaya benzemez ‘deyince şeyh benimle güreş demiş.
Hac, Ali’Dedeye
kafamı sallarsam yenerim, sallamazsam sen gereğini yap demiş.
İlk güreşçiyi
yeniyor.Ali dede" yemekle içmekle pehlivan olunmaz, pehlivanlıkta iman gücü gerekir" diye söylemiş.
Daha iyi
güreşçi benimle güreş diyor onu da yeniyor.
Bu ara Gelibolu’ya
haber gidiyor ‘Bir derviş önüne geleni yeniyor’ diye.
Gelibolu’dan güreş yapılan yere en iyi güreşçi geliyor.
Şeyh Nazif
Efendi bu sefer kafa sallamayınca Hacı Ali dede "Şeyhim namaz vaktidir" diye yenilmekten kurtarıyor.
Bu hadise
uzun müddet dervişlerin güreş yaptıklarını anlatılıyor.
Türbeden Sultan DİVANE’NİN kılıcı kayboluyor.
O zamanın türbe Şeyh’i Ali Dede çalmıştır imasında bulunuyor.
Ali Dede bu
imayı duyunca Sultan Divane’nin karşısında secde ediyor.
Bir müddet
orda o şekilde kaldıktan sonra kalktığında türbeden birisi soruyor.
Cevaben:
‘Yıllarca büyüğüm
diye belledim.Kılıcını almadığımı biliyorsun.
Kendi kılıcına sahip çık da beni bu sorumluluktan kurtar dedim’ diyor.
Bir hafta
sonra kılıç ikiye ayrılmış durumda sınırdan kaçırılırken yakalanıyor ve haber
veriliyor.
Kılıç şu
anda İstanbul da tarihi eserler müzesinde.
Ali dede İstanbul’da
iken vaktin kutbu da İstanbul da olduğunu öğreniyor, görmek istiyor.
Vaktin
kutubu fırında çalışıyormuş.
Ali dede ile
göz göze geliyorlar ama bir şey konuşmuyorlar.
Fırından
ayrıldıktan sonra kayıkla karşı kıyıya geçerken kalbinden ‘Kutup olsa kıyıda
karşıma çıkar’ diye düşünmüş.
Kıyıya
ulaştıklarında kutup karşısına çıkıp ‘Kutup olduğuma inandın mı, benim kim
olduğuma bakacağına benim gibi olmak için çalış’ demiş, demiş ve halkın arasına karışarak kaybolmuş.
Şeyh Nazif
Efendi teravi bitiminde ‘Ali işimiz var gitme 'diyor.
Cemaat dağılınca
Ali’ye kazma kürek ve sohbet odasındaki bohçayı (Kefen malzemesi olan) getirmesini
ve aş hanedeki su kazanının altını yakmasını istiyor.
Ali dede
bunların ne manaya geldiğini anlayınca ağlamaya başlıyor.
Semahanenin
solundaki namaz yerine mezar kazılıyor.
Çevreden ses
duyanlar türbe soyuluyor diye geliyorlar.
Ali Dede
tamirat var merak etmeyin diye halkı gönderiyor.
Şeyh, bu
işler tamam olunca L şeklinde oturuyor.
Ali Dede
yanına oturup ayağını toplayarak sırtına destek oluyor ve bir koluyla kucaklıyor.
Şeyh ‘Ne
dersem diyeyim sen kelimeyi şahadet getirmeye devam et’ diyor.
Helalleşiyor.Ruhunu teslim ediyor.
Ali Dede yıkıyor
abdestini aldırıyor, kefenliyor, tabuta koyuyor, musalla taşına bırakıyor.
Sabah
ezanından önce şeyhinin evine gidiyor.Kapıyı çalıyor.
Şeyhin
hanımına Şeyhim Allah’ın rahmetine kavuştu gerekenleri yaptım diyor ve
ayrılıyor.
Vasiyeti
üzerine sabah namazından sonra mezarına konuyor, üstü kapatılıyor.
Şeyh Celal
efendiyi ve müftü Hüseyin BAYIK’I ve birçok dervişi pişiriyor (Tarikat yolunda
yetiştirme).
Şeyhlik
hilafeti verilip Kayseri’ye gönderilmek isteniyor.
Ali dede mevcut hizmetini Afyon Mevlevi
hanesinde devam ettirmek istiyor.
Ali Dede 70
yaşına kadar evlenmemiş.
70 yaşında
iken eşi ölmüş kısır kadın diye bundan sonrasını beraber yaşarım diye uzaktan
akraba 40 yaşındaki Fadime (Fatma Hanım) ile evlenmeye razı olmuş.
71 yaşında
iken Mehmet Bayraşa, 75 yaşında iken de Fehmi Bayraşa (müftü)doğmuş 77 yaşında
iken sene 1911 de vefat etmiştir.
Mehmet BAYRAŞA’ dan Zeki, Ulvi, Selçuk isimde oğulları
Lamia, Halise iki kızı olmuştur.
Fehmi
BAYRAŞA’dan Ferruh, Fahrettin, Ferhunde olmuştur.
Fahrettin'den ve eşi Rahime Bayraşa'dan Levent Bayraşa, Melek Bayraşa (GİRGİN), Ali Emre Bayraşa olmuştur.
Fehmi çok
küçük yaşta öksüz kalmış, annesi Fadime (Fatma Hanım) ile hayata devam etmiş.Fahrettin'den ve eşi Rahime Bayraşa'dan Levent Bayraşa, Melek Bayraşa (GİRGİN), Ali Emre Bayraşa olmuştur.
Hacı Ali dede Mevlevi dergahının tüm mal varlığı elinde olmasına rağmen kendisine hiçbir almamış olduğundan Fehmi Bayraşa ve annesi çok zor günler geçirmiş.
Dini eğitime devamederek ve berabeder müezzinlik etmiş
İstanbul’a
gitmiş yatılı sanat okulunu bitirmiş.
Şehremini
camisinde fahri imamlık yapmış.
Medreseye
gitmiş, Medresenin ilk sınıfına giderken medreseler kapanmış, hukuk veya
ilahiyat fakültesini seç demişler.
İlahiyat
fakültesini seçmiş ve mezun olmuştur.
Afyon
müftülüğünde müsevidlik (Müftü yardımcılığı) yapmıştır.
Daha sonra, Mahmudiye,
Emirdağ, Bilecik, Afyon, Tufanbeyli’de müftülük yapmıştır.
Müsevidlik
yaptığı zaman hocalara Akait ders vermiş, her türlü sorulara cevap vermiştir.
Büyük
babaları gibi Sultan Divane hazretlerine ve türbeye hizmet etmişler ve Hazreti Mevlana'dan aşılanarak hamlıktan kurtulmuşlar ve bu çizgiyi kaybetmemiştir.
*
RAVLİ