19 Aralık 2012 Çarşamba

ŞEMSİ TEBRİZİ 18

Bayezid, hacca gittiği zamanlarda daima yalnız gitmek isterdi; uygunsuz bir kimse ile yol arkadaşlığı yapmak istemezdi.

Bir gün kendinden daha önce yola çıkmış olan bir yolcuya rastladı. Ona bakınca yürüyüşü hoşuna gitti.

Kendi kendine acaba bu adamla yoldaşlık yapayım mı? diye düşündü; hiç olmazsa şu yalnız yürümek âdetini terk ederim".
Çünkü çok hoş bir arkadaşa benziyor.
Şu iyi arkadaşla Hak rızası için dost olayım.

Sonra görüyorum ki öyle bir arkadaşın yoldaşlığı, yalnız başına yolculuk yapmaktan daha zevkli olacaktır, işte böylece hangi tarafı seçeyim diye kendi kendine hayal kurarken, baktı ki o adam yüzünü geri çevirdi.

Önce, bak gör ki, ben seni arkadaşlığa kabul ediyor muyum? Dedi ve başını önüne eğdi.
Gönlünden geçen gizli düşünceleri anlatan o şahıs acele ile oradan uzaklaştı.

Harzemşah'a dediler ki:
Halk ekmek pahalılığından, kıtlıktan feryat ediyor.
Niçin? Dedi.

Bir okka arpa ekmeği iki akçeye satılıyor.
Bu kadar para kimde var, dediler.

İki akçe nedir ki dedi.
İki akçe şu kadar para eder, dediler.

Şah cevap verdi:
Vah-vah bu ne cimriliktir, utanmıyorlar mı bunlar

Ona göre ucuzdu, ona göre bir açın karnını doyurmak için senin bütün mülkünü veririz demek çok ağır gelecekti.

O bundan korkuyordu, bir kere bütün karınları doyurursam bu kadar mülkü nereden bulayım, uzun ömür gerek ki bunu bir daha elde edeyim, diyordu.

Şimdi din bahsinde de böyle olur.
Bir sıfat, bir makam halka korku verir.

Ama ona göre kolaydır her şey.
Onun yayını semalar bile çekemez.

Nasıl ki Kuran'da "Biz emaneti yerlere ve göklere gösterdik, onu yüklenmekten kaçındılar, insan yüklendi," (Azhab suresi 72) buyrulmuştur.

Bu ilâhî işarete göre, yerler ve gökler bile, bu emaneti taşımak bizim işimiz değildir, dediler.
Çünkü onların (M.293) gözleri başarı kazanmakta değildir.

Bunlar deselerdi ki:
Eğer yay sert ise onu biz nasıl elimize alabiliriz.

Bizim ardımızda biri vardır ki, bunu ancak o çekebilir, işte o görüş ve Hakka dayanma kuvveti, ancak Hazreti Muhammed'e ve ona uyanlarda olabilir.

Şimdi bu insan Muhammed'in veya İsa'nın sıfatını anlatıyor.
Yahut büyüklerden birinin vasıflarından bahsediyor, onların halinden, sırlarından söz açıyordu.

Birine coşkunluk geldi, keşke dedi onu göreydik.
Öteki, ey ahmak! Dedi.

Onların vasıflarından bahseden bu zatı niçin görmüyorsun?
Belki de bu odur, ama yüzünü kapamıştır.

İbrahim Peygamber yüzünü öyle bir şeye çevirmişti ki, Hak yolu değildi.
Ama bizim ilk görüşümüz onu nasıl geçebilir?

Her kimin sıfatı ilk defa gözümüze ilişse o bir şey söylemese bile biz cefa yönünden kendi kendimize o neye yarar, deriz.

Yüzünü rıza yönüne çevirse, henüz rıza mertebesine erişmemiştir. Yüzünü Allaha çevirse henüz Allahın halkasına ulaşamamıştır.

Ama yüzü o tarafa çevirmekle, ulaşmak aynı şeydir.
Halka karşı yavaş-yavaş yabancı ol!

Çünkü Hakkın halk ile hiç bir yoldaşlığı ve ilgisi yoktur.
Bilmem ki onlardan ne elde edebilir?

Bir kimseyi neden kurtarır veya neye yaklaştırabilirler?
Nihayet sen peygamberlerin yolunu tutmuşsun, onların ardından yürüyorsun.

Peygamberler halk ile pek az düşüp kalktılar, onlar Hak ile ilgilendiler.
Gerçi görünüşte halk onların çevresinde toplanmıştı.

Peygamber sözlerinin yorumlamaları, açıklamaları vardır.
Olur ki, git derler ama o git işareti, gerçekte gitme manasındadır.

Eğer biri bir din adamına Âli’cik dese bu küfürdür, o halde dervişçik diyenler hakkında ne söylersin!

Bunlar, "Yoksulluğum benim kıvancımdır," sözündeki hikmetten bir koku almamış olanlardır.

Yoksa nasıl olur da, fakircik dervişçik diye onları küçümserler.
Ne küfürdür bu!

Sonra cehennemin, "Geç ey mümin! Şüphesiz senin nurun benim ateşimi söndürecek," demesi ne kadar ibret vericidir.

                              ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Kendimizin kabul etmesi yeterli olmadığını, karşımızdaki kişinin de bu isteğimizi kabul etmesinin gerektiğini öğrendik.

2.   Kimine göre ucuz olanın kimine göre de çok pahalı geleceğini öğrendik.

3.   Hakka dayanma kuvvetinin iman kuvveti olduğunu, şüphe duymadan kalbiyle inanarak ve güvenerek Allah’tan yardım alacağına inanan insana verdiği eminlikten oluşan kuvvet ve cesaret olduğunu öğrendik.

4.   Hakka dayanana korkudan emin olduklarını, cesaretle doğru kararlar vererek uyguladıklarını, Allah’tan da yardım geldiği defalarca görüldüğünü öğrendik.

5.   Büyüklerin özelliklerinden bahsedenin de büyük olabileceğini, kendini gizlemiş olabileceğini, bunu fark etmemiz gerektiğini öğrendik.

6.    Rıza’nın kaderin acı tecellileri karşısında kabul ederek kalbin huzur ve sükûn halinde bulunması demek olduğunu öğrendik.

7.   Yüzünü rıza yönüne çevirenin Allah’ın halkasına ulaşmış olmadığını ancak her an ulaşacak yakınlıkta olduğunu öğrendik.

8.   Halk ile en az düzeyde ilgilenmek gerektiğini öğrendik.

9.   Alicik, dervişçik, fakircik gibi hitap edilmenin ve o kişiler için söylenmesinin kendini büyük saymak diğerlerini küçük görmek olduğunu öğrendik.

10.           Müminin nurunun cehennem ateşinde daha güçlü olduğunu, cehennem ateşini söndürecek güçte olduklarını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Tanrı inancı olmayanlar veya inancı zayıf olanlar başlarına istemedikleri, beklemedikleri bir fenalık geldiği zaman o olayın acısı ve kargaşası halinden kendilerini kurtaramaz, durumu daha da bulandırarak çok daha fazla zarar görecekleri durum yaratırlar.

Tanrı inancı olanlar bu fenalık gibi gözükenin aslında daha güzel bir hediyenin ambalajı olduğunu, içinden çıkacak hediyenin ne olduğunu merak ederek bu hediyenin görünür olmasına kadar beklerler.

Yaren kabul et ve sonra ne yapılması gerekiyorsa onları düşün ve gereğini yapmalısın.

Neden benim başıma geldi?
Neden ben?

Ne yaptım ki cezalandırıldım?
Başkasının günahını ben niye çekeyim?
Benim hatam yok ki?

Diye sorgulamaya, yargılamaya başlarsan senin aklın ve bilgin buna yetmez bunalıma girer yanlış işler yaparsın, çok daha fazla zarara uğrarsın.

Her şeyin Allah tarafından yapılması emredildiğinden, biz kullara çok az bir seçme ve seçtiğimizi uygulama yetkisi verildiğini ve bu yetkiyi kullanmaktan dolayı hesap vereceğimizi bilirsek, kabul eder, rahat eder, daha fazla zarara girmeyiz.

Büyüklerimiz rıza yolunda olanların yani Nedeni, sebebi belli olmayan veya anlayamadığımız olayları sabırla bir müddet beklersek faydalar ve müjdeler olduğunu göreceğimizi öğrendik, anladık.

                            *
RAVLİ

Popüler Yayınlar