Kul gerektir ki Allah'ı görsün, görsün ki nasıl olur, ne türlü aşk oyunları oynar.
Sanki göklerin ve yerin Allah
ile sevişir, onu görür.
Şu halde biz ne iş yapalım?
İhlâs (Temiz ve saf) perdesi
arkasından bir ışık sıçradı, duvarda yansılandı.
Gönüle vuran ışık başkadır, duvara
vuran ışık daha başka.
Hakkın nefesi beliriyor;
elbette secdeye kapanır.
Bıçak öylesine keskinlik
gösterir ki, Hint kılıcı bile ona yetişemez, Hümameddin daima insanlar
nazarında hoş görünür.
Yüzünden saçılan o niyaz (Yalvarma, yakarma) ve ihlâs (Temiz ve saf) ışığı beni doyurmuyordu.
Ona bakarken birçok engel
araya giriyordu.
Anladım ki, o ötekilerin
tarafındandır, onun tarafından değil. Nihayet o engeller aradan kalktı.
Aradan epeyce bir zaman geçti.
İşte insan böyle bir zamanda
ondan ayrılıp gitmenin neler kaybına sebep olacağını bilemez. "Allah onlara azap vermedi, sen de onlarla birliktesin"
hikmeti gereğince bu kadar azap ve ayrılık içinde olunca Allah nasıl seninle
birlikte olur?
Meğerse surette seninle nifak
halinde olsun.
Yoksa bu gönül karanlığı azapların en beteridir.
İsfahan'da ekmeği demir
çivilerle satarlar.
Akıllı olan satıcılar, ekmeği
ye, çiviyi pabucuna vur, derler.
Zır zır deliler de, çiviyi
alnına çakmalı, ekmeği de tabutla beraber satmalı, derler.
Tabutu ne yapayım?
Diyenlere de bir gün ölecek
değil misin, lâzım olur, derler. Aşırı konuşurlar, çünkü orada ekmek pahalıdır.
Ulu Allah, "Bizim yolumuzda savaşanlara elbette yollarımızı
gösteririz" (K. 29/69) buyurmuştur.
Bu ayeti ister başından
sonuna kadar oku, istersen sonundan başına doğru. Nasıl okursan oku.
Yani yollarımızı kendilerine
göstermiş olduğumuz müminler, bizim yolumuzda savaşanlardır, şeklinde de
okuyabilirsin; netice aynıdır. Maksat Allah yolunda
savaştır.
Yoksa bu yolda savaşanlar,
gerektir ki bizim kılavuzluğumuz olmadan yürüsünler.
O zaman bizim onlara yol
göstermemiz nasıl olur?
Derler ki; Peygamberin
dilinden söylenmemiş doğruca Allah yönünden söylenmiş olan, "Bizim yolumuzda savaşanlar," denilmesinden maksat bedenimizin görünürdeki savaşı ve hizmetidir.
Onlara yollarımızı gösteririz
buyrulmasından kasıt da ruhlarımızın veya gerçek
inancımızın yollarıdır.
Biri sırasız oruç tutar;
Pazar, Perşembe ve karışık günlerde aç durur. Nefsin sırtına bin ki, oruç
tutuyorum diyebilesin.
Nefsine şiddetli davran ki,
onu günün birinde Müslüman edesin!
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Allah’ı tanımak, bilmek ve yakın olmak ve onunla aşk
oyunu oynayabilecek duruma gelmemiz gerektiğini öğrendik.
2. Göklerin ve yerin Allah ile ilişkisini, yapılan
işlerin nasıl, kimler tarafından ve hangi ilişkilerle sonuçlandırıldığına
ilişkin bilgimizin olması gerektiğini öğrendik.
3. Allah’ın Nurunun dünyaya vurduğunu, güzellikler
oluştuğunu öğrendik.
4. Gönlümüze düşen ışığın değerinin çok güzel olduğunu,
bunu farkında olanın şükür için secdeye kapandığını öğrendik.
5. Temizlik, saflık, Allah’a yalvarış hoş bir davranış
olduğunu, bu davranış halktan bekleyiş içinde ise doyurucu olmadığını, engeller
oluşturduğunu öğrendik.
6. Allah’tan ayrı kalmanın kişiye şiddetli ve büyük
sıkıntılar verdiğini öğrendik.
7. Kıymetli olanın gönüle vuran ışığın olduğunu, halka
söylediği parlak sözlerden çok daha değerli olduğunu öğrendik.
8. Allah şiddetli
ve büyük sıkıntılar vermez ama Allah’tan ayrı kişiler arasında olursak Allah’ın
bizimle olmayacağını bilmemiz gerektiğini öğrendik.
9. Mecburiyet karşısında ikiyüzlü davranmamıza ruhsat
verildiğini, yani halk ile beraber ama gönlün Allah ile birlikte olması
olduğunu öğrendik.
10.
Allah’tan
habersiz olanların gönül karanlığında olduğunu, hiçbir şeyi net görüp doğru
yapamayacaklarını öğrendik.
11.
Akıllı olanların
ne durumla karşılaşırla karşılaşsınlar faydaya doğru yöneleceklerini öğrendik.
12.
Deli olanların ne
durumla karşılaşırsa karşılaşsınlar ileride olacak kötü günler için lazım
diyerek aşırı konuştuklarını öğrendik.
13.
Gerçek maksadın
Allah yolunda savaşmak olduğunu öğrendik.
14.
Allah yolunda olan müminlere Allah’ın ruhuna
ve gerçek inancına yol gösterildiğini öğrendik.
15.
Orucun aç kalmak
olmadığını, nefsi kontrol altına alabiliyorsan o zaman oruç olduğunu öğrendik.
16.
Nefsimizi de
Müslüman etmemiz gerektiğini, isteklerimizi bir Müslüman da olması gereken
duruma getirilmesi için şiddetli davranmak gerektiğini öğrendik.
İşte
böyle yaren,
Neye
ne kadar önemsememiz, kime nasıl davranmamız gerektiğini incelikleri ve önem
dereceleri ile hem farkında olmamız hem de daha iyi ve doğru yolu tutmamız
gerektiğini öğrendik, anladık.
Bize
Allah gerektiğini, yaklaşmak için duyuş ve düşüncelerimizi odaklamamız ve
kararlı olarak uğraşmamız gerektiğini öğrendik, anladık.
Yol
uzun, yapacaklar çok ama bu uğraşı bitmek tükenmek bilmeyen aydınlık içinde
güzellikleri görmemize ve tanıyıp yararlanmamıza olanak sağlamakta olduğunu
öğrendik, anladık.
Gönlümüzün,
ruhumuzun, aklımızın, kalbimizin sahibini tanımaktan daha güzel ne olabilir.
*
RAVLİ