1 Aralık 2012 Cumartesi

MEVLANA VE ÖZÜR DİLEMEKTEN KURTULMAK

Bir gün Mevlana arkadaşlara bilgiler saçıyor, vaizlerde bulunuyor, onları Peygamberin sünnet ve farzlarını yerine getirmeye teşvik ediyordu.

Buyurdu ki: Peygamberin (selam onun üzerine olsun) Ashabı (sohbetinde olanlar) Sıddık-ı Ekber Hz. Ebubekir (Tanrı ondan razı olsun) ile beraber gazaya gitmişlerdi.

Bir kalenin kuşatılması ile meşgul oldular ve onu fethetmek için çalıştılar.
Kalenin alınması uzadı.

Sıddık-ı Ekber onlara ibadet konusunda:
“ Dikkat ediniz, farzların ve sünnetlerin en ince şeylerinden bir şey kaçırmış olmayasınız.

Bu muhasara (kuşatma) sizin bunları ihmal etmenizden gecikmiş olmasın?” dedi.

Gerçekten ashap kendilerine gelip düşündükleri vakit akşam namazı için abdest aldıkları zaman misvakı (diş fırçalamayı) unuttuklarını hatırlarına getirdiler.

O sabah, yüzlerini, sabahı aydınlatan Tanrı’ya çevirerek cuş u huruşa (coşup taştılar) geldiler, abdest aldılar ve misvak kullandılar.

Sabah namazı kılındıktan sonra Yahudilerin elinde bulunan bu kaleyi almak için hücuma başladılar.

Kuşluk vaktine doğru kaleyi aldılar.
Ahalisinin bir kısmını esir etti, bir kısmını da öldürdüler.

Sonra Tanrı’ya şükür ve onun nimetlerini zikrederek (söyleyerek) Medine’ye döndüler.

İşte bunun gibi ben de istiyorum ki, takatiniz oldukça tam bir itaatle ibadete rağbet edesiniz.

Peygamberin sünnetlerinden en ufak şeyi bile ihmal etmemeğe çalışasınız.

Ta ki, nefs-i emmare (İsteklerle emredip seni zorlayan nefis) kalesini zapta muvaffak olasınız.

Nefsinize ve şeytana ait vesveseleri esir edip onları öldüresiniz;

Sonunda gönül sultanının şehrini su ve çamur perde araya girmeden mamur bir hale getirmeye muvaffak olasınız.

Sizi kâfirler gibi istila eden (kuşatan) fasit (Kötü, fena, yanlış, bozuk, münafık, fesat çıkaran)  fikirleri ve geceleri sizi kaplayan faydasız hayalleri dağıtasınız ve Tanrı’nın

“ Onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail As.) ile güçlendirdik” (Bakara, 253) buyurduğu vech ile (yüzüyle) bunlara emredici olasınız.

Nitekim buyurmuştur.
Şiir:

“ Nefsini öldürdünse özür dilemeden kurtuldun demektir.
Artık memlekette sana düşman kimse kalmamıştır.”

                                     ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik:

1.   Başarımızın gecikmesinin Allah’ın emrettiklerine ve peygamberimizin gösterdiklerini tam bir samimiyet ve ciddiyetle yapmamamızdan olduğunu öğrendik.

2.   Başarmak istediğimiz bir şey varsa sabah namazını emredilen şekilde kılmalıyız, Al-lah, Al-lah diye coşkunca zikretmemiz gerektiğini öğrendik.

3.   Bunu yaptıktan sonra amacımıza yönelerek çalışıp çabalamayı öğrendik.

4.   Allah’a olan sevgimizi Peygamberimizin öğrettiği gibi titizlikle yapmamızı, gücümüzün son noktasına kadar kullanmamız gerektiğini öğrendik.

5.   İbadet ve itaatti severek ve zevkle yapmamızı öğrendik.

6.   İşi başardıktan sonra da ben yaptım diye sahiplenmeyip, Allah’a bu başarıyı verdiği için şükretmeliyiz.

7.   Düşmanla savaşta verdiğimiz önem ve dikkat kadar nefsimizle ve şeytanla aynı ciddiyetle savaşmamız gerektiğini öğrendik.

8.   İsteklerle emreden nefsimizle mücadele etmemiz, isteklere kendimizi teslim etmemizi öğrendik.

9.   Şeytanın seni tereddüde düşüren, tembelleştiren, vazgeçiren, korkutan, gereksiz bir şekilde kendi yapacağın işi Tanrı’dan bekleyiş içine sokmasına karşı dikkatli ve uyanık olunmasını öğrendik.

10.                  En büyük düşmanımızın isteklerimiz öldürmemiz olduğunu öğrendik.

                                              ***

İşte böyle yaren,

Düşmanı dışarıda arama, isteklerle seni zorlayan nefsin yeter.
Seni perişan eder.

Nefsin etken olursa şeytan için gerekli ortamı sağlarsın ki nefsin bir taraftan, şeytan bir taraftan hata üstüne hata yaptırır, yanlış yaptırır ve de özür dilemekten kurtulamazsın.  

Çaresi: farz ve sünnetleri ciddiye alırsak, Tanrı’ya karşı ibadet ve itaatle bu beladan kurtulabiliriz.

Yaren gönlün Tanrı için bir alandır.
Tanrı oraya bakar, oraya nuru düşer.

Sen isteklerinle, şeytanın vesveseleri ile doldurursan gönül aynan kirlenir, gönlün çer çöp ile dolu olur ki Tanrı senin gönlüne bakmaz.

Temiz olmayan bir gönülden ne beklersin ki.
Temiz olan yere, temiz olanlar gelir, gider.

Sen elinden gelen dikkati sarf ederek kendini temiz tutmaya çalış ki Tanrı o alana saldırıları kendine saldırı kabul eder ve saldıranı perişan eder.

Gönül tahtına Tanrı’yı yerleştirirsen, seversen ve saygı duyarsan oraya uygun olmayan kimse giremez.

Hata yapmazsın.
Özür dilemezsin.
Düşmanın da kalmaz.

Bize tesir edenleri bilip, olan bitenlerin farkında olarak, kontrolümüzü Tanrı’dan başkasına vermemeliyiz.

Bu kontrolü peygamberimizin ve velilerimizin incelikle anlattıklarını öğrenerek ve uygulayarak bu imtihan dünyasından sonraki yaşamımız olan ahirete ter temiz olarak görev ve sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirip giden olmalıyız.

Aklımız karışık, beynimiz bulanık olduğu zaman Tanrı’ya sığınarak, yardım isteyerek bu beladan kurtulmalıyız.

Yüce Rabbim,
Bizi nefis ve şeytan belasından emin eyle.
Bilmeden uyduğumuz nefis ve şeytana karşı bizi koru.

Sana sığınırız.
Senden yardım bekleriz.
Rahmetinle bizi bu belalardan kurtar.

Âmin.

                               *
RAVLİ

Popüler Yayınlar