Buyurdu ki: Peygamberin (selam
onun üzerine olsun) Ashabı (sohbetinde olanlar) Sıddık-ı Ekber Hz. Ebubekir
(Tanrı ondan razı olsun) ile beraber gazaya gitmişlerdi.
Bir kalenin kuşatılması ile
meşgul oldular ve onu fethetmek için çalıştılar.
Kalenin alınması uzadı.
Sıddık-ı Ekber onlara ibadet
konusunda:
“ Dikkat ediniz, farzların ve
sünnetlerin en ince şeylerinden bir şey kaçırmış olmayasınız.
Bu muhasara (kuşatma) sizin
bunları ihmal etmenizden gecikmiş olmasın?” dedi.
Gerçekten ashap kendilerine
gelip düşündükleri vakit akşam namazı için abdest aldıkları zaman misvakı (diş
fırçalamayı) unuttuklarını hatırlarına getirdiler.
O sabah, yüzlerini, sabahı
aydınlatan Tanrı’ya çevirerek cuş u huruşa (coşup taştılar) geldiler, abdest
aldılar ve misvak kullandılar.
Sabah namazı kılındıktan
sonra Yahudilerin elinde bulunan bu kaleyi almak için hücuma başladılar.
Kuşluk vaktine doğru kaleyi
aldılar.
Ahalisinin bir kısmını esir
etti, bir kısmını da öldürdüler.
Sonra Tanrı’ya şükür ve onun
nimetlerini zikrederek (söyleyerek) Medine’ye döndüler.
İşte bunun gibi ben de
istiyorum ki, takatiniz oldukça tam bir itaatle ibadete rağbet edesiniz.
Peygamberin sünnetlerinden en
ufak şeyi bile ihmal etmemeğe çalışasınız.
Ta ki, nefs-i emmare (İsteklerle
emredip seni zorlayan nefis) kalesini zapta muvaffak olasınız.
Nefsinize ve şeytana ait
vesveseleri esir edip onları öldüresiniz;
Sonunda gönül sultanının
şehrini su ve çamur perde araya girmeden mamur bir hale getirmeye muvaffak
olasınız.
Sizi kâfirler gibi istila
eden (kuşatan) fasit (Kötü, fena, yanlış, bozuk, münafık, fesat çıkaran) fikirleri ve geceleri sizi kaplayan faydasız
hayalleri dağıtasınız ve Tanrı’nın
“ Onu Ruhu’l-Kudüs (Cebrail
As.) ile güçlendirdik” (Bakara, 253) buyurduğu vech ile (yüzüyle) bunlara
emredici olasınız.
Nitekim buyurmuştur.
Şiir:
“ Nefsini öldürdünse özür
dilemeden kurtuldun demektir.
Artık memlekette sana düşman
kimse kalmamıştır.”
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Başarımızın
gecikmesinin Allah’ın emrettiklerine ve peygamberimizin gösterdiklerini tam bir
samimiyet ve ciddiyetle yapmamamızdan olduğunu öğrendik.
2.
Başarmak
istediğimiz bir şey varsa sabah namazını emredilen şekilde kılmalıyız, Al-lah,
Al-lah diye coşkunca zikretmemiz gerektiğini öğrendik.
3.
Bunu yaptıktan
sonra amacımıza yönelerek çalışıp çabalamayı öğrendik.
4.
Allah’a olan
sevgimizi Peygamberimizin öğrettiği gibi titizlikle yapmamızı, gücümüzün son
noktasına kadar kullanmamız gerektiğini öğrendik.
5.
İbadet ve itaatti
severek ve zevkle yapmamızı öğrendik.
6.
İşi başardıktan
sonra da ben yaptım diye sahiplenmeyip, Allah’a bu başarıyı verdiği için
şükretmeliyiz.
7.
Düşmanla savaşta
verdiğimiz önem ve dikkat kadar nefsimizle ve şeytanla aynı ciddiyetle
savaşmamız gerektiğini öğrendik.
8.
İsteklerle
emreden nefsimizle mücadele etmemiz, isteklere kendimizi teslim etmemizi
öğrendik.
9.
Şeytanın seni
tereddüde düşüren, tembelleştiren, vazgeçiren, korkutan, gereksiz bir şekilde
kendi yapacağın işi Tanrı’dan bekleyiş içine sokmasına karşı dikkatli ve uyanık
olunmasını öğrendik.
10.
En büyük
düşmanımızın isteklerimiz öldürmemiz olduğunu öğrendik.
***
İşte böyle yaren,
Düşmanı dışarıda arama,
isteklerle seni zorlayan nefsin yeter.
Seni perişan eder.
Nefsin etken olursa şeytan
için gerekli ortamı sağlarsın ki nefsin bir taraftan, şeytan bir taraftan hata
üstüne hata yaptırır, yanlış yaptırır ve de özür dilemekten kurtulamazsın.
Çaresi: farz ve sünnetleri
ciddiye alırsak, Tanrı’ya karşı ibadet ve itaatle bu beladan kurtulabiliriz.
Yaren gönlün Tanrı için bir
alandır.
Tanrı oraya bakar, oraya nuru
düşer.
Sen isteklerinle, şeytanın
vesveseleri ile doldurursan gönül aynan kirlenir, gönlün çer çöp ile dolu olur ki
Tanrı senin gönlüne bakmaz.
Temiz olmayan bir gönülden ne
beklersin ki.
Temiz olan yere, temiz
olanlar gelir, gider.
Sen elinden gelen dikkati
sarf ederek kendini temiz tutmaya çalış ki Tanrı o alana saldırıları kendine
saldırı kabul eder ve saldıranı perişan eder.
Gönül tahtına Tanrı’yı
yerleştirirsen, seversen ve saygı duyarsan oraya uygun olmayan kimse giremez.
Hata yapmazsın.
Özür dilemezsin.Düşmanın da kalmaz.
Bize tesir edenleri bilip,
olan bitenlerin farkında olarak, kontrolümüzü Tanrı’dan başkasına vermemeliyiz.
Bu kontrolü peygamberimizin
ve velilerimizin incelikle anlattıklarını öğrenerek ve uygulayarak bu imtihan
dünyasından sonraki yaşamımız olan ahirete ter temiz olarak görev ve
sorumluluklarımızı hakkıyla yerine getirip giden olmalıyız.
Aklımız karışık, beynimiz
bulanık olduğu zaman Tanrı’ya sığınarak, yardım isteyerek bu beladan
kurtulmalıyız.
Yüce Rabbim,
Bizi nefis ve şeytan
belasından emin eyle.Bilmeden uyduğumuz nefis ve şeytana karşı bizi koru.
Sana sığınırız.
Senden yardım bekleriz.
Rahmetinle bizi bu belalardan kurtar.
Âmin.
*
RAVLİ