Savaşa gitmeyeceğiz ki, kâfirler bıyıklarımızdan korksunlar.
Ama içimizdeki kâfirlerin her
birinde bu kıllar sayısınca birer mızrak çeksen yine korkmazlar, fakat benimki
öyle değil.
Benim nefsimin işi çoktan
beri sona ermiştir.
Biri benden sordu:
"Halkın en
kötüsü, tek başına yiyendir," sözündeki sırrın mânası nedir? Bu manayı halka anlatmak çok güçtür dedim.
Kuran’da sözü geçen secde
edenler acaba hangileridir?
Önce gelmiş geçmiş
peygamberler değildir.
Bunlar, Yüce Peygamberimizin
yoldaşları ve onlara uyanlar da değil. Hatta dört yüz kırk veli de değil.
İçimde bir müjde var, pek
acayibime geliyor.
Bu kimseler ki o müjdeyi almadan sevinç içindedirler, her birinin
başına altın taç giydirseler bile gerektir ki razı olmasınlar.
Biz bunu ne yapacağız? Desinler.
Bize o iç
aydınlığı, gönül sefası gerektir.
Keşke her neyimiz varsa
hepsini alsalardı da ancak hakikatte bizim olanı bize verselerdi, desinler.
Çocukluğumda bana, hep
tasalısın? Diyorlardı.
Sana elbise mi lâzım, yoksa
paran mı yok?
Keşke dedim üstümdeki
elbisemi de alsalar. (M. 298)
Sofunun biri şöyle demişti:
Karnımı üç bölmeye böldüm. Üçte ikisini ekmek, üçte birini nefes için ayırdım.
Başka bir sofu da ben midemi
ikiye böldüm, yarısı ekmek, yarısı da su için, nefes lâtif ve hafif şeydir,
demiş.
Bir üçüncüsü de şöyle demiş:
Ben karnımı ekmekle
doldurayım da, su lâtiftir üstünde kalır. Nefes de ister bunun üstünde kalsın ister kalmasın.
Şimdi bunlar birer sır
söylüyorlar.
Biz ise içimizi sevgi ile dolduralım da başka bir şeyimiz
olmasın, diyoruz.
Vahy, latif (Hoş, güzel) bir
şeydir.
O kendi yerini kendi yapar
eğer ona can lazımsa gelir, dilerse gider.
Acaba bunlar bu Allah sevgisi
yolunda neler-neler biliyorlar?
Allah ki, semaları yarattı,
yeri yarattı, bu âlemi meydana çıkardı.
Onun sevgisini, onunla
konuşuyor ve onu dinliyormuş gibi, kolay zannediyorlar.
Bu tutmaç (Çorba) suyu mudur
ki getiresin de içesin ve bitiresin.
Eyyub Peygamber (Allah'ın
selât ve selâmı ona olsun) bedenini kemiren kurtlara o cihetten sabrediyordu ki, o sayede devlete erişti.
Derler ki, iki yüz bin kurt
ve böcek onu ısırıyordu.
Ben saymadığım için bunların
sayılarını bilmem. Sanki saymışlar da ona göre söylüyorlar!
Kurtlardan biri yere düştü mü
onu alır, tekrar yarasının üzerine koyarmış.
Güneş ışığında vücudunun bir
tarafından bakılınca öteki tarafı görünürmüş.
Calinos hekim bu âlemi bilir
ve tanırdı ama öteki âlemden haberi olmadığı için söz açmazdı.
Eğer ölmezsem, derdi, beni
bir katırın karnına koysunlar ki onun arkasından şu cihanı seyredeyim.
Ama ölmek bana daha hoş
gelir.
Nasıl ki, haydudun biri oğlunu pek üzüntülü
buldu; oğlana üzüntüsünün sebebini sordu, şu cevabı aldı:
Bir delikanlıyı öldürdüm;
belinde bir kemer gördüm içi altın doludur sandım.
Meğerse bir tanecik pul varmış.
Babası yerinden sıçrar, kuvvetli üç tokat vurur.
Onu öldürmek ister.
Ey kancık evlât! Der.
O kendisi ölmek isteseydi onu
bir altına bile öldürmezdim!
Gemiciler de, geminin yükü
ağır olunca, bakarlar ki, kaba saba bir adam var, omuz vurarak denize atarlar.
Bu ne?
Diye aşağıdan bir ses gelince
hiç derler suya bir parça şarap düştü.
Bildiğiniz bütün bu şeyleri
söylemeyin.
İsa'nın sıfatını söyleyin. Hazreti Muhammed'in (S.A.) sıfatını söyleyin.
***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6
***
Neler öğrendik:
1. Nefsin korkusu olmadığını, her an fenalık etmek için
hazır olduğunu öğrendik.
2. Dışarıdaki düşmanı korkutmanın kolay olduğunu, ancak
içteki düşmanı korkutup sindiremeyeceğimiz, bunun da nefsimiz olduğunu
öğrendik.
3. Ben ve ben merkezli davrananların halkın en kötü
kişileri olduğunu öğrendik.
4. İçten gelen bir istekle yaşama sevincine ulaşmak, rahat, sakin
ve eğlenceli yaşamak, sevip istemek, güçlü sevgi duymak, severek bağlanmak,
içten sevmek, birini hoş bir söz veya davranışla sevindirmenin önemli olduğunu,
bunlara sahip olmak için her şeyi feda etmek gerektiğini öğrendik.
5. Allah’tan gelen sözlerin hoş ve güzel sözler olduğunu
öğrendik.
6. Tanrı devletine sabırla ulaşılacağını öğrendik.
7. Bilmediğimiz bir konuda konuşma yapmamızın yanlış
olduğunu öğrendik.
8. Yeme içme ile yaşamaktansa ölmenin daha iyi olacağını
öğrendik.
9. Ölmek isteyeni hiç kimsenin canını almayacağını öğrendik.
10.
Eğitimi ve
görgüsü az olanın hiçbir değeri olmadığını, kaybından üzüntü duyulmadığını
öğrendik.
11.
Bildiklerimizi
değil, güzel insanların özelliklerini anlatmamızın doğru olacağını öğrendik.
İşte böyle yaren,
Yaptığımızın, uğraşımızın, sözümüzün sevinç içermesi
gerektiğini, bu davranışın iki yüzlülükle değil de içten gelen bir aydınlıkla
sevinç içermesini öğrendik, anladık.
İstediğimiz gibi paramız, malımız, mülkümüz ve
yiyeceğin olsa içinde sevinç yoksa ve Allah’tan bir hitap alamamışsak boş bir
uğraşı içinde olduğumuzu anlamamız gerektiğini öğrendik, anladık.
*
RAVLİ