24 Aralık 2012 Pazartesi

ŞEMSİ TEBRİZİ 22

Dışarı çıkalım, şu bıyıkları kestirelim.
Savaşa gitmeyeceğiz ki, kâfirler bıyıklarımızdan korksunlar.

Ama içimizdeki kâfirlerin her birinde bu kıllar sayısınca birer mızrak çeksen yine korkmazlar, fakat benimki öyle değil.

Benim nefsimin işi çoktan beri sona ermiştir.

Biri benden sordu:
 "Halkın en kötüsü, tek başına yiyendir," sözündeki sırrın mânası nedir?
Bu manayı halka anlatmak çok güçtür dedim.

Kuran’da sözü geçen secde edenler acaba hangileridir?
Önce gelmiş geçmiş peygamberler değildir.

Bunlar, Yüce Peygamberimizin yoldaşları ve onlara uyanlar da değil. Hatta dört yüz kırk veli de değil.

İçimde bir müjde var, pek acayibime geliyor.
Bu kimseler ki o müjdeyi almadan sevinç içindedirler, her birinin başına altın taç giydirseler bile gerektir ki razı olmasınlar.

Biz bunu ne yapacağız? Desinler.

Bize o iç aydınlığı, gönül sefası gerektir.

Keşke her neyimiz varsa hepsini alsalardı da ancak hakikatte bizim olanı bize verselerdi, desinler.

Çocukluğumda bana, hep tasalısın? Diyorlardı.
Sana elbise mi lâzım, yoksa paran mı yok?

Keşke dedim üstümdeki elbisemi de alsalar. (M. 298)

Sofunun biri şöyle demişti:
Karnımı üç bölmeye böldüm.
Üçte ikisini ekmek, üçte birini nefes için ayırdım.

Başka bir sofu da ben midemi ikiye böldüm, yarısı ekmek, yarısı da su için, nefes lâtif ve hafif şeydir, demiş.

Bir üçüncüsü de şöyle demiş:
Ben karnımı ekmekle doldurayım da, su lâtiftir üstünde kalır.
Nefes de ister bunun üstünde kalsın ister kalmasın.

Şimdi bunlar birer sır söylüyorlar.

Biz ise içimizi sevgi ile dolduralım da başka bir şeyimiz olmasın, diyoruz.
Vahy, latif (Hoş, güzel) bir şeydir.

O kendi yerini kendi yapar eğer ona can lazımsa gelir, dilerse gider.
Acaba bunlar bu Allah sevgisi yolunda neler-neler biliyorlar?

Allah ki, semaları yarattı, yeri yarattı, bu âlemi meydana çıkardı.
Onun sevgisini, onunla konuşuyor ve onu dinliyormuş gibi, kolay zannediyorlar.

Bu tutmaç (Çorba) suyu mudur ki getiresin de içesin ve bitiresin.

Eyyub Peygamber (Allah'ın selât ve selâmı ona olsun) bedenini kemiren kurtlara o cihetten sabrediyordu ki, o sayede devlete erişti.

Derler ki, iki yüz bin kurt ve böcek onu ısırıyordu.
Ben saymadığım için bunların sayılarını bilmem.
Sanki saymışlar da ona göre söylüyorlar!

Kurtlardan biri yere düştü mü onu alır, tekrar yarasının üzerine koyarmış.
Güneş ışığında vücudunun bir tarafından bakılınca öteki tarafı görünürmüş.

Calinos hekim bu âlemi bilir ve tanırdı ama öteki âlemden haberi olmadığı için söz açmazdı.

Eğer ölmezsem, derdi, beni bir katırın karnına koysunlar ki onun arkasından şu cihanı seyredeyim.
Ama ölmek bana daha hoş gelir.

Nasıl ki, haydudun biri oğlunu pek üzüntülü buldu; oğlana üzüntüsünün sebebini sordu, şu cevabı aldı:

Bir delikanlıyı öldürdüm; belinde bir kemer gördüm içi altın doludur sandım.

Meğerse bir tanecik pul varmış.
Babası yerinden sıçrar, kuvvetli üç tokat vurur.
Onu öldürmek ister.

Ey kancık evlât! Der.
O kendisi ölmek isteseydi onu bir altına bile öldürmezdim!

Gemiciler de, geminin yükü ağır olunca, bakarlar ki, kaba saba bir adam var, omuz vurarak denize atarlar.
Bu ne?

Diye aşağıdan bir ses gelince hiç derler suya bir parça şarap düştü.

Bildiğiniz bütün bu şeyleri söylemeyin.
İsa'nın sıfatını söyleyin.
Hazreti Muhammed'in (S.A.) sıfatını söyleyin.

                 ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Nefsin korkusu olmadığını, her an fenalık etmek için hazır olduğunu öğrendik.

2.   Dışarıdaki düşmanı korkutmanın kolay olduğunu, ancak içteki düşmanı korkutup sindiremeyeceğimiz, bunun da nefsimiz olduğunu öğrendik.

3.   Ben ve ben merkezli davrananların halkın en kötü kişileri olduğunu öğrendik.

4.   İçten gelen bir istekle yaşama sevincine ulaşmak, rahat, sakin ve eğlenceli yaşamak, sevip istemek, güçlü sevgi duymak, severek bağlanmak, içten sevmek, birini hoş bir söz veya davranışla sevindirmenin önemli olduğunu, bunlara sahip olmak için her şeyi feda etmek gerektiğini öğrendik.

5.   Allah’tan gelen sözlerin hoş ve güzel sözler olduğunu öğrendik.

6.   Tanrı devletine sabırla ulaşılacağını öğrendik.

7.   Bilmediğimiz bir konuda konuşma yapmamızın yanlış olduğunu öğrendik.

8.   Yeme içme ile yaşamaktansa ölmenin daha iyi olacağını öğrendik.

9.   Ölmek isteyeni hiç kimsenin canını almayacağını öğrendik.

10.           Eğitimi ve görgüsü az olanın hiçbir değeri olmadığını, kaybından üzüntü duyulmadığını öğrendik.

11.           Bildiklerimizi değil, güzel insanların özelliklerini anlatmamızın doğru olacağını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Yaptığımızın, uğraşımızın, sözümüzün sevinç içermesi gerektiğini, bu davranışın iki yüzlülükle değil de içten gelen bir aydınlıkla sevinç içermesini öğrendik, anladık.

İstediğimiz gibi paramız, malımız, mülkümüz ve yiyeceğin olsa içinde sevinç yoksa ve Allah’tan bir hitap alamamışsak boş bir uğraşı içinde olduğumuzu anlamamız gerektiğini öğrendik, anladık.

                                    *
RAVLİ

Popüler Yayınlar