31 Aralık 2012 Pazartesi

ŞEMSİ TEBRİZİ 35

Gördüm ki, ev ve bütün şehir halkı onun çevresinde dolanıyorlar, çarh vuruyorlar (Sema ediyorlar).

Kerametleri arasında bir nur gördüm ki hiç bir dille tasvir ve tavsif edilemez.

Yukarı baktım, evin tavanını göremedim, bana o sırada babam ah ey oğul!
Dedi ve gözlerinden iki ırmak gibi kanlı yaşlar boşandı.

O hal içinde başka bir şey de söylemek istedi, ama ağzı kilitlendi. Dudakları uçukladı, oradan gitti.

Onun aş evinde çuvallarla tuz sarf olunurdu.
Artık üst tarafını hesap et.

Ama bu saltanata rağmen zembil (Örme sepet) satar, toprak üstünde otururdu.
Bir kaç yoksulu yanına alarak onlarla birlikte yerdi.

Yarabbi!
Derdi, ben yoksulum yoksullarla düşer kalkarım, iş o iştir ama herkes bu cinsten olsaydı!

Ben şöyleyim ben böyleyim diye benlik davasına kalkışanlar beyinsiz kişilerdir.

Bu yermelerden, sert sözlerden maksadım şudur ki:
O sertlik ve kabalık onların içlerinden dışlarına çıksın da onlara bir ziyanı dokunmasa daima incinen ve hiç incitmeyen biri varsa o da ancak eşektir, derler.

Onda katlanma ve hoş görme son kertesindedir (Sınırında).
Benim için de incinmenin hiç yeri yoktur.

Çünkü varlığım kalmamıştır, incinme varlıktan olur.
Benim bedenim ise hoş duygularla doludur.

Niçin dış sıkıntılarını kendime mal edeyim.
Karşılık verme, sövüp sayma, kınama gibi duyguları atar, içimden kovarım,

Nasıl ki Hazreti Peygamber (S.A.) savaş dönüşünde "Artık küçük savaştan döndük, büyük savaşa başladık," buyurmuşlardır.

Büyük savaş nedir?
Oruç değildir, namaz değildir.

Bu topluluğun büyük savaşı, toplu geçinmektir.
Köpeklere birer kemik atarsın uğraşsın dursunlar.

Yani senin konuşman boştur, sen yemeğini ye.(M. 325)

Biri geldi, ah! Dedi:
Tatar akıncıları yetişti, ne fena olay!
Utanmıyor musun? Dedim.

Bu kadar zamandır kurbağalık davası güdüyorsun.
Tufan'dan niçin bu kadar titriyorsun?
Ördek olabildinse keyfine bak!

Üç oğlu olan o Padişah, onlara, aman sakının, olmaya ki, falan kaleden gecesiniz!
Diye öğüt vermişti.

Eğer o öğüdü vermeseydi onların da oraya uğramak hatırlarından bile geçmeyecekti.

Şehzadeler gittiler.
Orada anlatılması imkânsız olan bir dilber sureti gördüler.

Altında falan Padişahın kızı diye adı yazılı.
Biri geldi, ondan kızı istedi.

Padişah benim kızım yoktur dedi.

Hem kim onu ister de ondan bir nişan getirmezse kafasını uçururum, iki şah zade bu yolda başlarını verdiler.

Kızı isteyenlerin başları bir hendeğe atılmış, bu hendek tamamıyla dolmuştu, iki şehzadenin başı da aynı hendeğe atıldı, ötekilerine karıştı.

Bütün bu hikâyelerle huzurunuzu bozmayayım.
Yoksa bu nükte ilgili ayetler de vardır.

Bunların açıklanmasında ve Peygamber sözlerinin anlatılmasında, hele, altın öküz heykeli, dadı ile kız ve nihayet nişan göstermek gibi fıkralarda, şu anlamdaki ayette buyrulan,

"Sen sevdiğini doğru yola yöneltemezsin. Ancak Allah dilediğini hidayete eriştirir."
(Kasas suresi, 56) anlamındaki hitapta da bir işaret vardır.

O bir bahane buluyor ve istemiyor?
"Fakat birçokları bilmezler." (K. 63/7) anlamındaki ayete göre de o Müslüman’dır.

                  ***
MAKÂLÂT. Şems-i Tebrizi.
Çeviren Mehmed Nuri Gençosman.
 ATAÇ yayınları Tasavvuf 6

                    ***
Neler öğrendik:

1.   Yoksullarla birlikte olmanın değerini ancak olgun kişiliğe ulaşmış olanların anlayabileceğini öğrendik.

2.   Ben ve ben merkezli davrananların kendine özgü düşünce ve görüşle gerçek düşünceden gittikçe uzaklaşan, sersemlemiş, doğruyu düşünemez olduklarını, düzgün düşünemeyen kişiler haline geldiklerini öğrendik.

3.   Dış sıkıntılardan kurtulmak için karşılık vermemek, sövüp saymamak, kınama gibi duyguları içimizden atıp kovmamız gerektiğini öğrendik.

4.   Büyük savaşın toplu geçinmek olduğunu, ahlaklıların bir araya gelip iyi toplumu oluşturabileceğini öğrendik.

5.   Genel konularda konuşmanın dinlenmeyeceğini, değer verilmeyeceğinin bilincinde olarak konuşmalarımızın boş olacağını, kendimizi geliştirmek için uğraşmamız gerektiğini öğrendik.

6.   Doğru yola ancak Allah’ın yöneltebileceğini öğrendik.

7.   Tehlikeler ve problemler karşısında boğulup gitmeyecek kadar kendimizi hazırlayıp güçlü olmamız gerektiğini öğrendik.

8.   Sevdiğimizi doğru yola yöneltemeyeceğimizi, dua ederek doğru yola gelmesi için Allah’tan yardım istememiz gerektiğini öğrendik.

9.   Aklı az olanın tehlikeye doğru inatla gittiğini öğrendik.

10.        Önerilen doğru yola gidenlerin ancak Müslüman olanların olduğunu, diğerlerinin bir bahane bularak öğüdü dinlemediklerini öğrendik.

11.        Ördek olmanın hem uçabilir hem de su üstünde kalabilir olmak olduğunu öğrendik.

12.        Kurbağanın yalnız su altına ve az bir mesafe inebildiğini öğrendik.

13.        Kendi emeği ile rızkını kazanmanın doğru, beğenilen ve övülen bir davranış olduğunu öğrendik.

14.        Alçak gönüllü olanları olgun kişilerin beğendiğini öğrendik.

15.        Dünya mal ve para çokluğuna bağlamış olanların bunları kaybetme korkusuyla sinirlendiklerini, sakin bir yaşayıştan elde edecekleri güzellikleri kaçırdıklarını öğrendik.

16.        İncinme, incitme, katlatma ve hoşgörü davranışları ile karşılaşmanın hayatın bir parçası olduğunu öğrendik.

17.        Tanrı’nın bilmeyenler gurubunda tuttuğu  insana her ne kadar uyarsan, inceliğiyle anlatsak o kişinin yine aynı hataya düşeceğini öğrendik.

İşte böyle yaren,

Gelişmen, yücelmen, olgunlaşman, iyi bir hedefe ulaşman sevdiğin ve bağlandığına bağlı olarak kuvvet bulur.

Eğer uyarılara ve önerilere dikkat edip tercihini düzeltmiyorsan hatta inatla yanlış tercihinde ısrar ediyorsan sen bilirsin, sonuçlarına sen katlanacaksın.

Peygamberimiz bile zorlama yakmamış uyarı ve yönlendirme ile bize yol gösterip yolumuzu aydınlatmıştır.

Yaklaş kulum hitabını almayanlar elbette ki nasipsizdirler.
Yaklaş kulum hitabını alanlar bu rahmetin neresinde olursa olsunlar bir şekilde denize ulaşırlar.

Bu satırları okuduysan ey yaren senin de nasibin var demektir.
Aman bu yoldan ve bu yoldan gidenlerden ayrılma.

Bu yolun zorluğunu duyarsın ama bu zorlukları sevgiyle çok kolay ve hızla aşarak kendine yeni bir kimlik ve kişilik kazandırırsın.

Halka kendini beğendirmek için uğraşmak boş bir davranıştır.
Allah’ın beğenisini kazanırsan seni halk da sever beğenir.

                                               *
RAVLİ

Popüler Yayınlar