Bir gece Muineddin Pervane
şehrin büyüklerine sema vermiş.
Her biri beraberinde yarım
batmanlık bir mum götürmüş, kendi önlerine koymuştu.
Nihayet Mevlana hazretlerini
davet etti.
O da bu davete icabet etti.
Çünkü Mevlana Hazretlerinin
âdeti, bütün büyükler toplandıktan sonra gelmekti.
Sonra Mevlana Hazretleri
dostlara küçük bir mum getirmelerini emretti.
Aziz arkadaşlar o mumun
küçüklüğüne şaştılar ve mahcup oldular.
Mevlana Hazretleri
Pervane’nin sarayına gelince bir köşeye çekildi, o mumcuğu da önüne koydu.
İleri gelenler ve ulular
alttan alta birbirine bakıyor, şaşkınlık gösteriyor ve bir kısmı da bunu
Mevlana’nın deliliğine hamlediyorlardı.
(Bir şeye gebe, yani kapalı
bir yerden aydınlığa bir şey çıkacak diye beklenmesi).
Mevlana Hazretleri “ Bütün bu
mumların canı bizim bu hakir mumcuğumuzdur “ buyurdu.
Sadık arkadaşlar baş koyup
onu tasdik ediyorlardı.
Bir kısmı inkârları yüzünden
başlarını sallıyor ve doğru olmadığını sanıyorlardı.
Mevlana: “ Eğer
inanmıyorsanız…” dedi ve bir “HU “ çekti.
(Hu, ‘O’ demektir ve işaret
edilen Allah’tır)
O mumcuk söndü ve o aydın
mumlar da hep birden söndüler.
Hepsi karanlıkta kaldılar.
Dostlardan bir feryat
yükseldi.
Mevlana onların
şaşakaldıklarından biraz sonra “AH” çekti.
Bütün mumlar olduğu gibi
yeniden yandılar.
Sema başladı, bütün bilginler
ve emirler nara atarak baş koydular.
Seher vaktine kadar sema
oldu.
Bütün mumlar yanıp bitti,
fakat o küçük mumcuğun yanması, Mevlana’nın nefesinin bereketi sayesinde sabaha
kadar devam etti.
Orada bulunanların hepsi
Mevlana’nın kulu ve müridi oldular.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
KULLUK
Tam bir doğrulukla ve özveri ile bağlanmaya denir.
Kul olmak için:
İnsan etkinliğinin dışında,
canlı cansız maddelerden oluşan varlığın tümüne uyum sağlamak gerekir.
İnsan etkinliğinin dışında
kendi kendini sürekli olarak yenileyen ve değiştiren, yaradılış ve yapı
özelliklerinin tümünün güzelliklerini koruyan, değişmez bir gücün olduğunu
bilmek gerekir.
Dengenin ve sürekliliğin, her
an yok edilerek tekrar yaratıldığını, güzelliklerin korunduğu gözlemler ve
anlarsan kul olmak yolundasın.
Çalışıp çabalamanın sonunda
bu kadar uygunluk ve düzenin birbiri ile uyuşmasının rastlantı olamayacağını,
bunları bir gücün yaptığını anlayış ve akıl erdirme yoluyla ulaşırsan kul oldun
demektir.
MÜRİT
Allah bilgisine ve sırlarına
ait bilgiyi ve görünmeyen âlemi bilmek ve öğrenmek ve de yaşamak isteyen
kişidir.
Tanrı’ya ulaşıncaya kadar bu
yolu bilen ve kılavuzluk yapacak bir şeyhe bağlanır.
Mürit kendisi için Allah’ın
irade ettiğinden başka bir şey istemez ve Allah’ın iradesi karşısında kendi
iradesini hiçe saymakla yola girer, yol alır.
Bir tarikata (yol) giren ve
şeyhe bağlanan, ‘derviş’, ‘bende’ denir.
Bir şeyhe katılıp henüz süluk
derecesine varamamış olan kişidir.
Mürit, iradesini şeyh
vasıtasıyla Cenab-ı Hakkın iradesine terk etmiş;
Yani kendi iradesini
bırakmıştır.
Yani ölmeden önce ölmüştür.
Mürit Tanrı’nın yüzünü görmek
ister.
Şeyhi ne emrederse onu yapar.
Başkasına karışmaz.
Tanrı’yı düşünür.
Dini ölçülere göre kendini
tartar.
Öz eleştiri yapar.
Dine uygun hareketler yapar.
Dine uymayan, şüpheli dahi
olsa yapmaz, kaçınır.
*
İRADE
Bir şeyin yapılmasına veya
yapılmamasına da muktedir olan hayat sahibinin bu iki şıktan birine kendi
isteği ile hükmetmesidir.
Ya da düşüncenin ortaya
koyduğu bir amaca doğru gitme hareketidir.
Allah insanlara, güç, kuvvet
ve irade vermiştir.
İnsan iradesinde hürdür, dilediği
gibi hareket eder, iman veya inkâr eder, iyi veya kötü fiil işleyebilir.
Bunları yapmak istediği zaman,
Allah kuluna izin verir.
Eğer izin vermezse insan
hiçbir şey yapamaz.
Kâinat ve insan Allah’ın
tasarrufu ve iradesi dâhilinde cereyan eder.
*
MUM
Örnek olarak çok verilir.
Yoğrularak şekil verilebilme
özelliği vardır.
Yanarken:
Işık verir. Bedeni eriyerek yok olur.
Erime sırasında gözyaşı gibi
akar.
Biri tarafından ateşlenmesi
lazımdır.
Şeyh ateş vererek diğer hazır
mumları tutuşturur.
Yani istekliye mum gibi istenilen şekil
verilir Tanrı bilgisine ve sırlarına hazır edilir.
Hazır olduktan sonra fitili
ateşlenerek vücudu katı halinden ışık haline dönüştürülür.
Işık olan kişi diğer
ışıklarla kolayca kaynaşır.
Herkese aydınlık veren duruma
gelir.
*
AH ETMEK
Özlem duyduğuna AH! Dersin.
Kaybettiğine AH! Dersin.
Rahatsız olduğun zaman AH!
Dersin.
Acizlerin, koruyucusu Allah
bu “AH” ile müracaatı asla ret etmez, gereği yapılsın diye emreder.
Yetimlerin ağlamasın da
aynıdır.
Dertli gönlün AH! Etmesine
Tanrı’dan çok çabuk cevap gelir.
Yaren,
Gelelim hikâyeye.
Mevlana Hazretlerinin kerametinden,
bu olayın gerçekten olduğuna inanmalısın.
Bu olay bir göz boyama
değildir.
Bizlere mesaj ve ders vermek
için olduğuna inanalım.
Hazretin mumu küçük olmasına
rağmen Tanrı kudretiyle ışığının yandığını ve söndüğünü öğrendik.
Bilgilerine ve yaşantına
nurdan güç alan ve ışığa dönüşen, ışığı ile çevresini aydınlatan birisini önder
(pir) almamız gerektiğini öğrendik.
(Pir. Yaşlı ve bilgili, doğru
yolu gösteren kişi)
Hazretin isteğini Tanrının
hemen kabul ettiğini öğrendik.
‘HU’ deyince görünmez âlemi
görmeye başladığımızı öğrendik.
AH! çekince herkesin
aydınlığa kavuşacağını öğrendik.
Küçük veya aza, Allah bereket
verirse o küçük ve azın bereketle çoktan daha fazla faydası olacağını öğrendik.
Allah uğraşılarımıza bereket
versin.
Amin.
*
RAVLİ