1 Aralık 2012 Cumartesi

MEVLANA VE MUM

Talihli arkadaşlar şöyle anlattılar ki:

Bir gece Muineddin Pervane şehrin büyüklerine sema vermiş.
Her biri beraberinde yarım batmanlık bir mum götürmüş, kendi önlerine koymuştu.

Nihayet Mevlana hazretlerini davet etti.
O da bu davete icabet etti.

Çünkü Mevlana Hazretlerinin âdeti, bütün büyükler toplandıktan sonra gelmekti.
Sonra Mevlana Hazretleri dostlara küçük bir mum getirmelerini emretti.

Aziz arkadaşlar o mumun küçüklüğüne şaştılar ve mahcup oldular.

Mevlana Hazretleri Pervane’nin sarayına gelince bir köşeye çekildi, o mumcuğu da önüne koydu.

İleri gelenler ve ulular alttan alta birbirine bakıyor, şaşkınlık gösteriyor ve bir kısmı da bunu Mevlana’nın deliliğine hamlediyorlardı.

(Bir şeye gebe, yani kapalı bir yerden aydınlığa bir şey çıkacak diye beklenmesi).

Mevlana Hazretleri “ Bütün bu mumların canı bizim bu hakir mumcuğumuzdur “ buyurdu.

Sadık arkadaşlar baş koyup onu tasdik ediyorlardı.

Bir kısmı inkârları yüzünden başlarını sallıyor ve doğru olmadığını sanıyorlardı.

Mevlana: “ Eğer inanmıyorsanız…” dedi ve bir “HU “ çekti.
(Hu, ‘O’ demektir ve işaret edilen Allah’tır)

O mumcuk söndü ve o aydın mumlar da hep birden söndüler.
Hepsi karanlıkta kaldılar.

Dostlardan bir feryat yükseldi.
Mevlana onların şaşakaldıklarından biraz sonra “AH” çekti.

Bütün mumlar olduğu gibi yeniden yandılar.
Sema başladı, bütün bilginler ve emirler nara atarak baş koydular.

Seher vaktine kadar sema oldu.

Bütün mumlar yanıp bitti, fakat o küçük mumcuğun yanması, Mevlana’nın nefesinin bereketi sayesinde sabaha kadar devam etti.

Orada bulunanların hepsi Mevlana’nın kulu ve müridi oldular.

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***

KULLUK

Tam bir doğrulukla ve özveri ile bağlanmaya denir.
Kul olmak için:

İnsan etkinliğinin dışında, canlı cansız maddelerden oluşan varlığın tümüne uyum sağlamak gerekir.

İnsan etkinliğinin dışında kendi kendini sürekli olarak yenileyen ve değiştiren, yaradılış ve yapı özelliklerinin tümünün güzelliklerini koruyan, değişmez bir gücün olduğunu bilmek gerekir.

Dengenin ve sürekliliğin, her an yok edilerek tekrar yaratıldığını, güzelliklerin korunduğu gözlemler ve anlarsan kul olmak yolundasın.

Çalışıp çabalamanın sonunda bu kadar uygunluk ve düzenin birbiri ile uyuşmasının rastlantı olamayacağını, bunları bir gücün yaptığını anlayış ve akıl erdirme yoluyla ulaşırsan kul oldun demektir.

MÜRİT

Allah bilgisine ve sırlarına ait bilgiyi ve görünmeyen âlemi bilmek ve öğrenmek ve de yaşamak isteyen kişidir.

Tanrı’ya ulaşıncaya kadar bu yolu bilen ve kılavuzluk yapacak bir şeyhe bağlanır.

Mürit kendisi için Allah’ın irade ettiğinden başka bir şey istemez ve Allah’ın iradesi karşısında kendi iradesini hiçe saymakla yola girer, yol alır.

Bir tarikata (yol) giren ve şeyhe bağlanan, ‘derviş’, ‘bende’ denir.
Bir şeyhe katılıp henüz süluk derecesine varamamış olan kişidir.

Mürit, iradesini şeyh vasıtasıyla Cenab-ı Hakkın iradesine terk etmiş;
Yani kendi iradesini bırakmıştır.

Yani ölmeden önce ölmüştür.
Mürit Tanrı’nın yüzünü görmek ister.

Şeyhi ne emrederse onu yapar.
Başkasına karışmaz.

Tanrı’yı düşünür.
Dini ölçülere göre kendini tartar.

Öz eleştiri yapar.
Dine uygun hareketler yapar.

Dine uymayan, şüpheli dahi olsa yapmaz, kaçınır.

                                   *
İRADE

Bir şeyin yapılmasına veya yapılmamasına da muktedir olan hayat sahibinin bu iki şıktan birine kendi isteği ile hükmetmesidir.

Ya da düşüncenin ortaya koyduğu bir amaca doğru gitme hareketidir.
Allah insanlara, güç, kuvvet ve irade vermiştir.

İnsan iradesinde hürdür, dilediği gibi hareket eder, iman veya inkâr eder, iyi veya kötü fiil işleyebilir.

Bunları yapmak istediği zaman, Allah kuluna izin verir.
Eğer izin vermezse insan hiçbir şey yapamaz.

Kâinat ve insan Allah’ın tasarrufu ve iradesi dâhilinde cereyan eder.

                                   *
MUM

Örnek olarak çok verilir.
Yoğrularak şekil verilebilme özelliği vardır.

Yanarken:
Işık verir.
Bedeni eriyerek yok olur.

Erime sırasında gözyaşı gibi akar.
Biri tarafından ateşlenmesi lazımdır.

Şeyh ateş vererek diğer hazır mumları tutuşturur.
 Yani istekliye mum gibi istenilen şekil verilir Tanrı bilgisine ve sırlarına hazır edilir.

Hazır olduktan sonra fitili ateşlenerek vücudu katı halinden ışık haline dönüştürülür.

Işık olan kişi diğer ışıklarla kolayca kaynaşır.
Herkese aydınlık veren duruma gelir.

                                      *

AH ETMEK

Özlem duyduğuna AH! Dersin.
Kaybettiğine AH! Dersin.

Rahatsız olduğun zaman AH! Dersin.
Acizlerin, koruyucusu Allah bu “AH” ile müracaatı asla ret etmez, gereği yapılsın diye emreder.

Yetimlerin ağlamasın da aynıdır.
Dertli gönlün AH! Etmesine Tanrı’dan çok çabuk cevap gelir.

Yaren,

Gelelim hikâyeye.

Mevlana Hazretlerinin kerametinden, bu olayın gerçekten olduğuna inanmalısın.
Bu olay bir göz boyama değildir.

Bizlere mesaj ve ders vermek için olduğuna inanalım.

Hazretin mumu küçük olmasına rağmen Tanrı kudretiyle ışığının yandığını ve söndüğünü öğrendik.

Bilgilerine ve yaşantına nurdan güç alan ve ışığa dönüşen, ışığı ile çevresini aydınlatan birisini önder (pir) almamız gerektiğini öğrendik.

(Pir. Yaşlı ve bilgili, doğru yolu gösteren kişi)

Hazretin isteğini Tanrının hemen kabul ettiğini öğrendik.
‘HU’ deyince görünmez âlemi görmeye başladığımızı öğrendik.

AH! çekince herkesin aydınlığa kavuşacağını öğrendik.

Küçük veya aza, Allah bereket verirse o küçük ve azın bereketle çoktan daha fazla faydası olacağını öğrendik.

Allah uğraşılarımıza bereket versin.

Amin.

                                         *
RAVLİ

Popüler Yayınlar