1 Aralık 2012 Cumartesi

MEVLANA VE MESTLİK

Neyzen filaneddin mestlik içinde tükenip öldü.
Mevlana “ Şükür ki, o, mestlik içinde tükenip öldü.

Çünkü eğer kalsaydı ve ayıksaydı iyi olmayacaktı.

Nitekim gül mevsiminde bülbül, gülün karşısında kendinden geçecek kadar feryat ve figan ederken yırtıcı bir kedi fırsat bulup kendinden geçen o bülbülü yerse, o bülbül ebediyete kadar mest olarak kalır ve böylece haşr olur.

Nitekim peygamber “ Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz,
Nasıl ölürseniz öyle haşr olunursunuz” buyurmuştur.

Şiir:

“ Bu kadarını ben söyledim,
Gerisini de sen düşün.

Eğer fikir cansızsa,
Git zikret.

Fikri, zikir harekete geçirir.
Zikri bu donmuş olan fikrin güneşi yap.”

                                      ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
MEST

Sarhoş,
Aşkın, aşıkın bütün varlığına hâkim olması, iliklerine işlemesidir.
Sufilerin mestliği, alkolün verdiği mestlik değildir.

Asıl olan sevmektir.
İnsan kendinde bu hissi duyunca, onu artırmak için çalışır.

Kişinin çalışıp çabalayarak, ibadet ederek yüzünü Tanrı’ya çevirerek ve bu âlemden yüzünü çevirerek “yar” ile kavuşmak ve kaynaşmak için kişinin Tanrıya yönelişidir.

Bu farklı bir yoldur.
Bütün arzularına erersin ve her dileğin bu yolda muhakkak gerçekleşir.

Aşkı Tanrı’da sonlanırsa, sonunda Tanrı’yı bulur.
Âşık artık aşktan başka her şeyden uzaklaşır.

Maddi manevi sevgi ve bağların hepsi, gerçekte Tanrı’yı sevmek ve bilmektir.

Gerçek aşığa aşktan başka her şey haramdır.
Bu iş aklın üstünde ve ötesinde olduğundan akılla fazla açıklanamaz.

Aşığın zikir, ibadet ve düşünce de yoğunlaşarak başka boyuta geçmesidir.

Kişi Tanrı’nın ona gösterdiği güzelliklere dalar, adeta bu dünyada yaşamıyormuş gibi davranır.

Onu bu seyirden alıkoyma hareketleri yapana delicesine karşı çıkar.
Gördüklerini akıl ve dil ile anlatması mümkün değildir.

Bir takım şeyler söylerler ama biz onun ne gördüğünü, kimle konuştuğunu bilmediğimiz için sözlerini delice olarak tanımlarız.

Hayret makamının durumlarındandır.
Eğitimli olanlar bu halden çıkıp tekrar normalleşir halka karışırlar.

Diğer bir anlatımla İnsani ruhu Tanrı âlemine gitmiştir.
Hayvani ruhu bedenindedir.

Biz bedenini gördüğümüz için insani ruhunun da bedeninde olduğunu sanırız.

Onun için söz ve hareketlerini anlamlı bulmayız.

Diğer bir ifade ile Allah sevgisinden dolayı ruhun hayret ve sevince kapılarak sanki bedenden ayrı olması durumudur.

Tanrı kulunun insani ruhunu kendine çekmiştir.
Kişi bu durumda heyecana gelir.

Yaren,
Hazır olmadan, kılavuzun olmadan bu yola girmen doğru olmaz.
Ancak Tanrı takdiri gelinceye kadar acele etme.

Yol gösterenin sana neyi ne kadar yapmanı söyleyerek insani ruhunun gelip gitmesini sağlar.

Kendi kafana göre hareket edersen ruhunu bu coşku selinde kaybeder, bedenine geri döndüremezsin.

Bu durumda olanlara MEST olma, insani ruhu geri dönüp aklı ruhunu kontrol edemez hale gelmişse meczup deriz.

Ama bunlar deli değildir.
Divanedirler.

Böyle birini tedavi edeceğiz diye sakın hırpalamayın.
Kendi haline bırakın.

Onun halinden ancak onun gibi olanlar anlar.

                                   *
RAVLİ

 

 

Popüler Yayınlar