Bir gece Mevlana hazretleri
aramızdan kayboldu.
Ben medresenin evlerinin
içini dışını her tarafını birer-birer aradım bulamadım.
Hâlbuki bütün kapılar da
kapalı idi.
Biz hepimiz buna şaşakaldık,
sonra uyuduk.
Birden bire uyandıktan sonra
Mevlana’nın Teheccüd (gece) namazı kıldığını gördüm.
Mevlana namazı bitirinceye
kadar bir şey söylemedim.
Namazı kılmaktan ve virtleri
okumaktan boşaldıktan sonra kalktım, yanına giderek baş koydum, mübarek
ayaklarını kucağıma aldım yavaş-yavaş onları ovmağa başladım.
Bir de baktım ki, mübarek
ayakları toz içinde.
Parmaklarının arasında renkli
kumlar buldum.
Ayakkabısının da kumla dolu
olduğunu gördüm.
Tam bir korku içinde bu hali
kendisinden sordum.
Mevlana “ Kâbe-i Muazzama’da
daima bizim sevgimizden bahseden gönül sahibi bir derviş vardı.
Bir müddet onunla görüşmeye
gittim ve bu da Hicaz kumudur, onu sakla kimseye söyleme” dedi.
İçimden “ Bu ne korkunç
seferdir” diye geçti ve hayretler içinde kalmıştım ki, buyurdular.
Şiir:
“ Erenler, gönüller gibi
ufukları gezerler,Onlar konaklara ve deve semerine bağlı değildirler”
Ben bu kumların hepsini
topladım, bir miktarını bir kâğıt içerisine koyup melikelerin melikesi
Mevlana’nın müridesi olan Gürcü Hatun’a gönderdim ve bu korkunç seyahati ve mekân
tayy’ini ona bildirdim.
Gürcü Hatun’un itikadı bir
iken bin oldu ve bunun için o kadar bahşişler verdi ki parmakla sayılmaz.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Mevlana
hazretlerinin mekân dürülmesi yapabildiğini öğrendik.
2.
Mevlana
hazretleri kendisini sevgiyle bağlananlara ziyarete gittiğini, görüştüğünü
öğrendik.
3.
Erenlerden
olursak istediğimiz yere araca bağlı olmadan gidebileceğimizi öğrendik.
4.
Gönül sahibi
olursak kimi iyilikle anarsak o kişinin haberdar olacağını öğrendik.
İşte böyle yaren,
Erenler zaman ve mekân
kaydına tabi deyilerdir.
İstedikleri zaman istediklere
yere vücuduyla gidebilirler, görüşebilirler, oradan bir şey getirebilirler, bir
şey götürüp verebilirler, savaşabilirler yani her şey yapabilirler.
Peygamberimizin Miraç’a çıktığı
zaman yaşadığı giysiler ve vücuduyla aynen çıkmış ve Tanrı ile görüşüp
dönmüştür.
Bu ilimden bilgisi olmayanlar
sadece ruhu görüşmüştür derler.
Keşif sahiplerine açık olan
bir bilgidir, herkes bu bilgiye ulaşamaz.
Anlaşılması için biraz daha
açıklayayım:
Gönlün isteğinle kime ve
nereye isterse gider.
Gönlün gidince de aklın
vücudunu oraya götürür.
Orada gönlünü tekrar içine
alarak bütünlüğünü tamamlar normal hayata devam edersin.
Şayet gönlünü verdiğin yere
gitmesen veya gidemesen bir parçan orada kalacağından eksik olarak yaşamına
devam edersin.
Aklın hep gönlünü geri almak
istediğinden, bunu sağlamadıkça bunalıma girer.
Diyelim ki gönlünü birine
verdin, o da başka birine vermiş, öbürüde başka birine vermiş olursa gönlünü
bulup alamazsın.
Şaşkın bir şekilde yaşarsın.
Tanrı gönlünün esas
sahibidir.
Tanrı’ya gönlünü verirsen
hiçbir problem olmaz.
Gönlün Tanrı’da olursa
gönlünün başka yerlere gidip gelmesi sana zarar vermez.
*
RAVLİ