Bir gün, bu tacirler
Celaleddin Feridun’dan Mevlana Hazretlerine mürit olmaları için ricada
bulundular.
Dünyadan tamamen çekilip
derviş olmaları için kendi mallarının hesabını yazıp dostlara şükrane olarak
Celaleddin Feridun’a teslim ettiler ve
“ Bizim mürit olacağımızı
Mevlana Hazretlerine bildir.
O ne buyurur ve bu malların,
ne tarzda sarf edileceğini uygun görür “ diye ısrar ettiler.
Çelebi Celaleddin tacirlerin
bu arzularını Mevlana’ya olduğu gibi arz ettiği vakit, O, hiddetle yerinden
kalktı, ibriği alıp ayakyoluna (tuvalete) gitti, bir müddet orada kaldı.
Tacirler beklemekten
sabırsızlandılar.
Sıraceddin Tatari’ye
şikâyetlerde bulundular ve bu gecikmenin sebebini incelemesini ondan rica
ettiler.
Sıraceddin ayakyoluna girdiği
vakit Mevlana’nın bir köşeye oturmuş olduğunu gördü.
Mevlana Sıraceddin’i görünce
ona:
“ Ey Sıraceddin, biz nerde?
Dünya nerede?
Dünya ne zaman bizim ve
peygamberimizin malı olmuştur.
Onun eshabı ne zaman dünyayı
sevmişlerdir.
Hakikatte bu pisliğin kokusu,
benim burnuma bütün dünyadan, dünya ehlinin (dünya nimetlerini seven) mal ve
mülkünden daha hoş gelir.
Lütfet, onlardan özür dile.
Onlar mallarını kendi elleriyle gönül sahiplerine ve müstahak (hak sahibi) olanlara dağıtsınlar.
Eğer hakikaten onlar riyasız
(ikiyüzlü olmadan), hak yolunun sadık erleri iseler, onların mükâfatı bizlerin
ve bizim müritlerimizin çekeceği zahmetten daha çok olur.” Diyerek bu maldan
bir çöp bile kabul etmedi.
Bu tacirler de bütün
mallarını, mülklerini dervişlere ve dostlara dağıtıp sema’lar tertip ettiler,
mürit oldular.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
Pazarlıkla ve malın değeri
ortada ve etken iken (Kişi mala, paraya bağlı iken) müritlik kabulü
olmayacağını öğrendik.
Helâ kokusunun dünya malını
sevenlerin ve bağlananların kokusundan daha katlanılabilir olduğunu öğrendik.
Malını terk edip derviş
olanın mükâfatının hiç malı olmadan derviş olandan daha çok olacağını öğrendik.
Kendimiz kazandıysak yine
kendimiz paramızı doğru yolda harcamamız gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Hak yolunda dünya sevgisinin
(mal, para, makam) yol kesen olduğunu bilirsen bu mantığı anlarsın.
Tanrı kendisinin sevmesini
ister.
Başka sevgilerle karışık olmasını
istemez.
Önce Tanrı’yı seveceksin,
sonra O’nun sevdiklerini, sonra da yarattıklarını seveceksin.
Burada önemsenen sevgidir.
Malın da olur, paran da olur
bunları doğru yolda kullanırsın.
Ama sevgin Tanrı’ya bağlanarak
olmalıdır.
Bunu anladıysan anlatılanları
rahat anlarsın.
Mesela:
Çocuğunu severken “ Allah ne
güzel yaratmış, seni veren Allah’a kurban (yaklaşmak) olayım denmelidir.
Yani, Allah adından sonra ne
söyleyeceksen söyle.
*
RAVLİ