“ Sa’ineddin-i Mukri zamanın Ebu Hafs’ı ve Kalunudur.
Her gece Kuran’ı hatmetmeden yatmaz “ dediler.
Bunun üzerine Mevlana “ Evet,
sadece cevizleri iyi sayıyor, onun özünden bir haz almıyor.
Tanrının kitabı 4 esas
üzerine kurulmuştur:
İbare, (Cümle ve paragraflar,
satırlar)
İşaret, (Bir şeyi gösterme,
iz, alamet, nişan, doğrudan doğruya değil de hatırlatmak)
Latifeler, (Tuhaf ve güzel
söz, hikâye, şaka)
Hakikatler. (Bir şeyin aslı,
esası, mahiyeti, gerçekliği, doğruluğu, bağlılığı, neyi anlatmak için
konulmuşsa onun manada kullanılması)
İbare avam (herkes, kaba ve
cahil halk, ayak takımı) içindir.
İşaret haslar (İyi nitelikleri
ve niyetleri kendisinde toplamış kimse) içindir.
Latifeler veliler (Allah’ın
sevgili kulları) içindir.
Hakikatler peygamberler
içindir.
O aziz daima ibareyi tamirle
meşgul (satırlar arsından çıkamamış), onun sırlarından mahrumdur.” Buyurdu.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
Hangi topluluk içindeysek
Kuran’ı kerimden o yönüyle faydalandığımızı öğrendik.
Kuran’ı Kerim’i sadece okumak
değil manasını anlamaya çalışmakla avamdan çıkıp haslar arsına girebileceğimizi
öğrendik.
İşte böyle yaren,
Bir işi güzel yapabilirsin,
halkın beğendiği de olabilir ama yeterli görme,
Daha güzeli daha yararlısını
aramalısın ve uygulamalısın.
Kuran’ı Kerim’i Tanrı güzel
okuyun diye göndermedi ki,
Okuyup anlamamız ve bu anlam
ışığında yaşamımızı emrediyor ve istiyor.
Bu emir ve istekler kendi
faydamızı önermekten öte değildir.
Anlamını bilmediğimiz bir
şeyi okumak kişinin kendisine istenilen ve beklenilen faydayı sağlamaz.
Halkın aferin demesiyle oldum
dememeliyiz.
Hatta neyiz, ne olduk
dememeliyiz.
Yol uzun, yola devam
etmeliyiz.
*
RAVLİ