Mevlana Hazretleri ona ”
Dünyanın bütün can sıkıntısı bu dünyaya gönül verme sonucundadır.
Bu dünyadan hür olduğun,
kendini garip bildiğin, baktığın her renk ve tattığın her zevkle kalmayacağını,
başka bir yere gideceğini bildiğin an. Can sıkıntısından kurtulursun.
Ne mutlu o insana ki fıkıh (din
şeriat bilgini) ve hikmet ehli (bilgili, ibadet eden, farklılıkların
değerlendirmesini yapan, gerçeği görebilen, görünmeyeni görmeye çalışan kişi) ile
oturur, zillet (istememeği isteyen) ve miskinlik ehli (dünya işlerinden
sıyrılmış) ile düşer kalkar” dedi ve yine buyurdu ki:
Hür er başkasının kendisini
incitmesinden incinmeyen kimsedir.
Yiğit, incinmeyi hak edeni,
incitmeyen kimsedir.
Nitekim demiştir ki:
Şiir:
“ Bu hırka içinde olduğumuz
müddetçe ne kimseden incinir,
Ne de kimseyi incitiriz”
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
MİSKİN
Varlıktan sıyrılan, bütün
anlamı ile yok olan, kendisinde hiçbir varlık tanımayan, mahiyet sahibi dervişe
denir.
Peygamberimiz “ Allah’ım,
beni miskin olarak yaşat, miskin olarak öldür ve miskinler zümresiyle haşret
(topla)!” diye buyurmuştur.
*
Neler öğrendik:
Birinin sözünden,
davranışından üzüntü duymanın incinme olduğunu öğrendik.
Can sıkıntısının dünyada ki
davranışları önemser ve seversek olacağını öğrendik.
Dünya işlerine kendimizi
bağlayarak çok önem vermememiz gerektiğini öğrendik.
Dünya işlerinden elde
edeceğimizin kalıcı olmadığını öğrendik.
Dünya da kazanımımızın her an
el değiştirdiğini sonra yok olduğunu öğrendik.
İsteklerini azaltmış
kişilerle oturmamız gerektiğini öğrendik.
Dünya isteklerini istemeyen
kişi ile oturmamız gerektiğini öğrendik.
Din ve şeriat bilgini ile
oturmamız gerektiğini öğrendik.
Bilgili, ibadet eden,
farklılıkların değerlendirmesini yapan, gerçeği görebilen, görünmeyeni görmeye
çalışan kişi ile oturmamız gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren doğru
tercihlerimizle bizleri etkileyen kişiye yakın olmamızın önemi anladık.
Dünya işlerinin her an el
değiştirdiğini, kullanılıp yok edildiğini, dünyada misafir olduğumuzu, elde
ettiklerimizin emanet olduğunu kabul edersek olan bitenlerden üzülmeyiz.
Kendimizi dünyaya ait sevgi
bağlarından kurtarırsak hür düşünür, hür görür, hür olarak değerlendirir, hür
kararlar veririz ki bu davranışımızda ne incitiriz ne de inciniriz.
Elbette ki yaşıyorsak belirli
bir dünyaya mecburi bir bağımız vardır.
Yanlış olan sevgiyle
kendimizi bağlamamızdır.
Bu düşünceyi kendimize hırka
edersek içinde kalırsak ne inciniriz ne de incitiriz.
*
RAVLİ