6 Aralık 2012 Perşembe

MEVLANA VE İNANIP SEVGİYLE BAĞLANMANIN KAZANCI

Konya şehrinde Emire adında itibarlı ve mutekit (dini bütün) bir asilzade vardı.

Mevlana Hazretlerinin âşıklarından, candan dostlarından ve muhiplerindendi (sevgi besleyen dost).

Yüce Kâbe’yi ziyaret etmek maksadıyla Mevlana’dan müsaade ve yardım dileyip hareket etti.

Bu asilzade hikâye etti ki:

Ulaştığım her konakta, her yerde ve her şehirde Mevlana Hazretlerini tecessüm (Cisimlenerek görünme) etmiş görüp şaştım.

Şam’a ulaştığım vakit büyük mescidin damında dolaştığını ve bana işaret ettiğini gördüm.

Ben bu halin heybetinden kendimden geçtim.
İkindi namazına kadar uyumuşum.

Kendime geldiğimiz vakit, kimseyi görmedim.
Şaşkın ve delirmiş bir halde yüce Kâbe’ye doğru hareket ettim.

Kâbe’yi tavafla müşerref olduğum vakit Mevlana Hazretlerinin de tavaf ettiğini ve ayrıca Arafat dağında münacatta (Allah’a dua etmek ve yalvarmak) bulunduğunu gördüm.

Konya şehrine ulaştığım vakit daha üzerimden yol tozlarını gidermeden, durmaksızın elini öpmek şerefine nail olmak üzere Mevlana’ya gittim.

Dostlardan bir gurubun oturmuş olduğunu gördüm.

Mevlana “ Evet Hacı Emire, bil ki Tanrı erleri kudret denizinde bir balık gibi daima dolaşırlar ve istedikleri yerden başlarını çıkarıp yüzlerini gösterirler.

Muhipleri (sevgi besleyen dostları) nerede isterlerse, onları bulurlar” buyurdu.

Bunun üzerine ben baş koydum ve mübarek ayağını öpüp durumu arkadaşlara anlattım.

Mevlana Hazretleri tekrar “ Temiz itikadı ve tam bir doğruluğu olan her mürit, hiç şüphesiz iki dünyada da külli ve cüzi her muradına erer ve itikat ettiği kimse onun önünde suret bağlar, maksadı da ondan hâsıl olur” buyurdu ve bu hususta hoş bir hikâye anlattı:

Geçmiş zamanlarda namuslu ve temiz itikatlı bir genç vardı.
Onun insan şeklinde yapılmış çok güzel mermer heykeli vardı.

O genç, bu taştan heykele âşık olmuştu, ona tapıyordu.
Bu heykelden her istediği oluyordu.

Genç, heykelin bu hoşluğu yüzünden ona bir köşe ayırmıştı.
Heykelin azığını hazırlardı, ona hizmette bulunurdu.

Gencin akranlarından bir gurup onu kıskandı ve “ Bu genç, hiçbir geliri olmadığı halde hadden aşırı masrafta bulunuyor, gelen gideni iyi karşılıyor ve hepsine iltifat gösteriyor.

Bütün insanlar da ondan memnundurlar.
Bu yardım ona nereden? “ Dediler ve söz birliği ettiler ki, her biri bu genci imtihan etmek için bir toplantı ve sema tertip etsin.

Toplantı sırası bu gence geldiği vakit, bu genç tam bir doğrulukla sevgilisi olan mermer heykelin önünde baş koydu ve “ Ey kardeşim, ey sultanım!

Bir cemaat beni imtihan etmek ve küçük düşürmek için misafirim olmak istiyor.
İnayet vakti ve yardım zamanıdır “ dedi.

Onun bu tam itikat (gönülden tasdik ederek inanma) ve niyazı (kendini küçülterek sevdiğini büyütmek) karşısında taş hemen yarıldı ve anlatılamayacak derecede içinden altın döküldü.

Büyük bir ziyafet verdi.
O cemaat bu hali ondan sordular.

Genç hikâyeyi anlattı, hepsi insafa geldiler ve onu kendilerine başbuğ ve kardeş yaptılar.

Şimdi itikat (gönülden tasdik ederek inanma) ve doğruluk sayesinde bir donmuş nesneden, bir taştan ve bir puttan istenilen bir şey elde edilirse

Artık samimiyet, hakiki ve temiz itikadın (gönülden tasdik ederek inanmanın) Tanrı erinden neler vereceğini ve neleri elde etmeği kolaylaştıracağını ve onun bereketiyle, istenilen şeylerin gözükeceğini düşünün.

ŞİİR:

“ Belki o gıdasını taş puttan çıkarır.
Bütün küfrüyle beraber sen onu ibadetten say “

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik:

Kâbe’ye giderken Tanrı erinden izin ve yardım almamız gerektiğini öğrendik.

Yardım istediğin Tanrı eri her nereye gidersek gidelim bize yardım etmek için yakınımızda olduğunu ve kendini belli ettiğini öğrendik.

Tanrı erlerine sevgiyle bağlanıp dost olanı nerede olursa olsun bulduğunu öğrendik.

Sevdiğimizi gönülden tam bir doğrulukla tasdik ederek inanırsak ve kendinizi küçülterek sevdiğimizi büyültürsek yardım alacağımızı öğrendik.

Bir heykelden bunlar geldiğine göre Tanrı erine tam bir doğrulukla bağlanıp dost olursan sana nasıl yardım edeceğini tahmin etmelisin.

 
İşte böyle yaren,

Aşk ile sevip bağlanmanın kazanımları için fikir veren bir hikâye okuduk.

Cansız bir varlıktan aşkla ve tam bir doğrulukla yalvararak ve kâfir olarak istediğin zaman bile elde ediyorsun.

Tanrı erinden isteyişini, Tanrı bende istiyorum diye meydana getirir.

Tanrı erinden isteyiş şirk değildir.
Tanrı eri kendini Tanrı’da yok etmiştir.

O Tanrı erinin adını söylersin ama o Tanrı ile beraber olduğundan dileğin isteğin Tanrı katından cevaplanır.

Tanrı yalvarış ahlakı bahşederse, taşa, toprağa, insana nihayetinde yalvarışın kendine döneceğini bildiğinden bu huylu doğru kişinin yalvarışını ibadetten sayacağını öğrendik anladık.

                                  *
RAVLİ

Popüler Yayınlar