6 Aralık 2012 Perşembe

MEVLANA VE İMTİHAN

Kadı Sıraceddin-i Urmevi (Tanrı rahmet etsin) akli ve nakli ilimlerde ikinci bir imam Şafii idi.

Birkaç muteber fenden zor meseleler ve parlak nükteler çıkarmıştı.
Bu kadı bir gün hafızasına güvenerek talebesine dedi ki:

Emirlerin ve fazılların (erdemli) bulunduğu bir mecliste Mevlana’ya tesadüf edersem, âlimliğin ne olduğunu bilmesi için, ona kendi fazilet ve maharetimi göstermek istiyorum.

Bahis hareketlendiği ve benim de en önemsiz bir şeyde yanıldığım zaman her taraftan bana yardım ediniz.

Mevlana Hazretleri bir sabah Kadı’nın odasına girer, selam verir, büyük bir heybetle ona bakar ve çabucak dışarı çıkar.

Kadı Sıraceddin onun arkasından dışarı koşar, hiç kimseyi görmez.
Bunun üzerine mahkemenin adamlarından sorar, fakat kimse ona bir iz veremez.

Bir an sonra Mevlana Hazretlerinin Kadı’nın evinin üst katından aşağı inip gittiğini görür.
O cemaatin şaşkınlığı bir iken bin olur.

Kadı hazretleri sabah namazını kılmak üzere yukarı kata çıktığı vakit, bu katın camları üzerinde (Mevlana’ya sormak istediği) mesele ve nüktelerin hepsinin birer-birer yazılmış olduğunu,

Her meselenin ve nüktenin altına da cevaplarının yazıldığını ve onun tahkiki için anlatılmayacak kadar gaybı (görünmeyen) ve ayni latifeler (gözle görünen hikâye) de ilave edildiğini görür.

Kadı derhal bir nara atar, elbiselerini yırtar.
O soğuk imtihandan ve münasebetsiz tasavvurdan (zihninde şekillendirdiğinden)

Tövbe edip koşarak medreseye gelir, Mevlana Hazretlerinden özür diler, ona candan bir muhip (sevgi besleyen dost) olur, büyüklerin ve şeyhlerin huzurunda bu meseleyi tekrar anlatır.

Bu hikâyedeki hadise, Kadı’nın “ hal” inin başlangıcında olmuştur.

Bu sebepten ötürü Mevlana’nın ölümünden sonra, rebabı (6 telli kemençe) men etmek için ve semaı haram saymak için bir gurup kimseler gayretler sarf edip Kadı Sıraceddin’den yardım istedikleri vakit, o buna asla razı olmadı.

                                            ***
Bir gün Çelebi Hüsameddin Hazretleri (Tanrı onun sırrını kutlasın) Mevlana Hazretlerinden “ Hemşerimiz Kadı Sıraceddin nasıl bir kimsedir” diye sordu.

Mevlana “ İyi adamdır.
Havuzun etrafında dönüyor, bir tekmelik işi kalmıştır.

Ümitsiz olmayacağını umarız.
Belki de ümitleri tazelenecek” buyurdu.

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik:

Başkasından kendimizin bilgili ve büyük olduğunu göstermek için önceden hazırlık yaparak hedef kişiyi hazırlıksız yakalayıp zor düşürmek istemenin yanlış olduğunu öğrendik.

Başkası hakkında zihnimizde (anlama, bilme, unutmama) şekillendirme yapmamızın doğru olmadığını öğrendik.

Yanlış yapacak olanı utandırmadan hatasını gösterirsek onu dost kazanılacağını öğrendik.

Yaşanmışımızı ve mahcubiyetimizi anlatarak “yiğidin hakkını yiğide vererek” yiğitlerden olacağımızı öğrendik.

Yanlış düşüncemizden dolayı hata yaparsak o kişiden özürler dileyerek af istememizi ve böylece kul hakkından temizlenmemiz gerektiğini öğrendik. Dost olanın, dostluk gereği dostu öldükten sonra dostunun yaptıklarına sahip çıkıp devamını sağlayan olduğunu öğrendik.

Havuz latifesi: Rahmet dolu olan havuza (topluluğa) girmek için boğulurum endişesi taşıdığını ancak cesaretini toplayıp bir itişle rahmete kavuşacağını öğrendik.

İşte böyle yaren,

Karşılaştığımız kişileri olduğu gibi kabul etmez isek davranış bozukluğuna ve ilişkilerin bozulmasına neden oluruz.

Kendimizin üstünlüğünü kabul ettirmek için yaptığımız her davranış ile utanacak durumlara düşeceğimizi bilmeliyiz.

Bırak herkes senden üstün olsun.
Sen Tanrı’ya yakınlaşmaya bak.

                                        *
RAVLİ

 

Popüler Yayınlar