Bir gece büyük bir sema ardı.
Sema’dan sonra şeyhin mübarek
göğsünü ovuyordum Hüdavendiğar hazretleri, Muhaddis (hadis ile ilgilenen) şeyh
Sadreddin hazretlerine çok inayet (yardım ederek iyilikte bulunmak) bulunuyor ve
ona riayette bulunuyordu.
“ Acaba şeyh, hakikatleri
arayan bir kimse mi?
Yoksa mukallit (üstüne takan,
taklitçi) midir?” diye ona sordum.
Mevlana “ Tanrı sırrının
aynası ve kinden arı duru olan sinemin hakkı için şeyh mukallittir.” Buyurdu ve
“ İnsanda iki büyük nişan vardır.
1.
Aşinalık, (Bilen,
tanıyan, bildik, tanıdık olan)
2.
Fedakârlıktır.(Kendini,
çıkarını ya da bir şeyini feda etmekten çekinmeyen, özverili)
Bazısında aşinalık var, fedakârlık
yok.
Bazısında fedakârlık vardır,
aşinalık yoktur.
Her ikisine de malik (sahip)
olana ne mutlu” dedi.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Aşinalık olana da
saygı duyulduğunu, hakikati öğrenmesi için yardım edilmesi gerektiğini
öğrendik.
2.
Hakikati arayanda
fedakârlık özelliği olmasını öğrendik.
3.
Mukallit:
taklitçilik olduğunu, değerli bilgileri aldığını fakat anlamadığını, herkesin
duymaktan hoşlandığı şeyleri öğrenip hafızasına kaydedip geçinip gittiğini
öğrendik.
İşte böyle yaren,
Aşina:
Bilir, tanır, bilgiyi nerede nasıl
kullanacağının farkındadır.
Aşina olan sözün sahibini
zikrederse ve söz kalıbını değiştirmezse saygı görür.
Aşina olan kendine mal ederse
aşağılanır ve hırsızlar gurubundan sayılır.
Hakikati arayan:
Fedakârlık yaparak öğrendiğini
daha da geliştirerek hakikati öğrendikten sonra anlama boyutuna geçmek için
çalışır.
Diğer bir anlatımda bilginin
özünü alarak, yaşamın tüm alanlarında kullanabilmesi için, özü anlaması ve
kavramasını sağlamaktır.
Mukallit:
Hem içgüdüdür hem de öğrenme
yöntemidir.
İnsanın çocukluk zamanında
iyi örneklerle büyük faydalar sağlanır.
Maçta hep beraber bağırmanın
içgüdünün hareketi taklit olduğunu bilmeliyiz.
Gerçeğin kendisine
erişemezler.
Bilgiyi anlamadan hoşlanma
duygusudur.
Başkasının sözü ve gidişini
bilinçli olarak yenilemektir.
Özetlersek:
İnsan çocukluk zamanında
taklit ederek öğrenir ve kendini geliştirerek bilgi ışığında kendine öz söz ve
dadanışlarda bulunarak kişiliğini bulur.
Eğer kişi beğenilen şeyleri
taklit etmekle çıkar ve konum sağlıyorsa bu hareketlere devam eder.
Hakikat arayıcısı, keşif
ruhuna sahip olan bu taklitçilikle ulaştığı aşinalığı geçerek kendini hakikati
anlamaya, gerçeği görmeye, sırlarını öğrenmeye kendini yönlendirerek geçici
çıkarlarını önemsemeyerek arayışına fedakârlıkla devam eder.
Elde edişle durulmaz.
Tanrı’nın hazinesi büyüktür,
yol uzundur.
Kendini geliştirirken
neslinizi ve çarenizi de geliştirdiğimizin farkında olarak öğrenme ve
araştırma, keşif ruhumuzu hep diri tutmalıyız.
*
RAVLİ