O sırada bu hikâyeyi anlattı:
Belh’te bir derviş vardı.
Müezzinin “Allahü Ekber”
(Tanrı uludur) demesinde ayağa kalkar ve müezzin ezanı bitirinceye kadar Tevazu
ve zillet (Alçak gönüllü olarak boyun eğmek) gösterirdi.
Bu adam, son nefesi gelip de
temiz ruhunu Tanrı’ya teslim edeceği sırada ölüm döşeğinde iken müezzin ezan
okumaya başladı.
Ezanı duyar duymaz yine
Tanrı’nın izni ile eskisi gibi yerinden kalktı, aynı ikram ve tazimde bulundu.
Tanrı, onun yaptığı bu büyük
tazimin bereketi yüzünden ölüm azabını ona tatlılaştırdı.
Onu mezara koydukları vakit
Münker ve Nekir (Sorgu melekleri) geldi,
O fakirin etrafında
dolaştılar, sorgularda bulundular.
Çünkü o, hayat kaydında iken
daima benim aziz olan adımı yüceltir ve bana tevazu (alçak gönüllülük)
gösterirdi” diye bir hitap geldi.
Şiir:
“ Her kim Tanrı’nın dergâhına
hürmet ederse, hürmet görür.Her kim şeker getirirse luzine ( lezzetli tatlı) yer.
Mademki sen hayret ve
şaşkınlığından Tanrı için oldun,
Ben de senin için olurum.
Çünkü hadiste (Kim Tanrı için
olursa Tanrı da onun için olur) buyrulmuştur.”
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Allah’ın adını
duyup saygı gösterirsen ölümün acısız olacağını öğrendik.
2.
Allah’ın adını
duyup saygı gösterirsen kabir sorgusunun rahat olacağını öğrendik.
3.
Allah’ın adını
duyup saygı gösterirsen bilmediğimiz daha ne güzel karşılıklar alacağımızı
öğrendik.
4.
Allah’ın adını
duyup saygı gösterirsen Allah’ın hoşuna gittiğini öğrendik.
5.
Saygı hissetmekle
olacağını, bu hissin görülür şekilde yapılması gerektiğini öğrendik.
6.
Değer vermekle
saygının olduğunu öğrendik.
7.
Tanrı sanatını
görüp hayretler içinde kalırsan Tanrı’ya saygı göstereceğini öğrendik.
HUŞU
Namaz da duruş Allah’ın
huzurunda duruştur.
Saygılı ve huşu içinde olman
gerekir.
Huşu:
Sakin olmak, gözünü ve
boynunu eğmek, sesini kısmak ve alçak gönüllülük göstermektir.
Alçak gönüllü olmalısın,
Kibirsiz olmalısın,
Gösterişsiz sade olmalısın,
Sakin davranmalısın,
Saygılı olmalısın,
Temiz olmalısın,
Gönülden gelen dostlukla
bağlanmalısın,
Samimi bir doğrulukla
bağlanmalısın,
Emre göre davranan olmalısın,
Boyun eğmelisin,
Söz dinlemelisin,
Allah’a karşı gelmekten sakınmalısın,
Allah’tan korkan olmalısın,
Allah’ın sözlerini doğrulayan
olmalısın,
Allah’a tüm varlığınla
yönelmelisin.
Kalp Allah’a boyun eğerse
azalar da boyun eğer.
Bunları yapmak için İman edip
Allah’a saygı duyulması, onu övmesi, anması ve ona karşı gelmekten
sakınmasıdır.
Katı kalplilik, yani dini
değerler karşısında duyarsız, dini öğütler, karşısında vurdumduymaz olması ve
İslami inanç ve düşünceyi savunmamasıdır.
NAMAZDA HUŞU, namazı
Peygamberlerin bildirdiği şekilde, farz, vacip, sünnet ve adabına uyarak,
olgunluk dolu bir terbiye ile Allah’ın huzuruna çıkan gibi edeple ve doğrulukla
bağlanmış bir kalple kılmaktır.
Yani İlahi yasalara uymaktır.
Dünyada kibirlenip Allah’a
boyun eğmeyen, ilahi emir ve yasaklara uymayan, Allah ve peygambere baş
kaldıran kâfirlerin; suçluluğun göstergesi olarak ahirette aşağılanacaklar.
Hadid Suresi 16:
“ İman edenlerin Allah’ı anma
ve O’ndan inen Kuran sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?
Onlar daha önce kendilerine
kitap verilenler gibi olmasınlar.
Onların üzerinden uzun zaman
geçti de kalpleri katılaştı.Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir.”
“Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir.
Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler.”
Haşr Suresi 21:
“Eğer biz bu Kuran’ı bir dağa
indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça-parça olmuş
görürdün.
Bu misalleri insanlara
düşünsünler diye veriyoruz.
(Diyanet İşleri Başkanlığı,
Dini Kavramlar sözlüğü Doç.Dr. İsmail KARAGÖZ çalışmasından alıntı)
*
RAVLİ