Yakınlarından her biri buna
bir mana verirdi.
Nihayet halifelerin sultanı
Çelebi Hüsameddin’den bunun sırrını sordular.
O “ Mevlana o derecede
riyazet (açlıkla nefsi kontrol) ederdi ki, ağzının tatlı suyunun bile
boğazından gitmesini istemez.
Nefsine tat vermemek için
helilenin acılığı ile ağzını da acılaştırmak ister.
Bu onun riyazetinin
kuvvetinin tamlığına delildir.
***
Ariflerin Menkıbeleri Şark
İslam klasikleriAhmet Eflaki. M.E. B. 29
***
Neler öğrendik:
1.
Ağzımızı tatlı
yiyeceklere alıştırmamamız gerektiğini öğrendik.
2.
Açlıkla mücadele
etmek için helile çiğnememiz gerektiğini öğrendik.
3.
Helilenin de sarı
olanını tercih etmemizi öğrendik.
İşte böyle yaren,
Neye alışırsan hep onu
istersin.
Ağzını tatlıya alıştırırsan
hep o arayış içinde olursun.
Acıya alışırsan hayatın tüm
acılıklarını daha kolay kabullenir daha az acı çekersin.
Bu tersine çakılmış nal izi
diye izah edilir.
Acıya alışarak her şeye
rağmen ağız tadı ile yaşamaktır.
Sıkıntı verecekmiş gibi
gözükse de genelde ve devamlı ferahlık veren bir öneri olduğunu bilmeliyiz.
*
RAVLİ