Isfahan şehrinde insanlara
iyilikte bulunan, insanların iyiliklerini dileyen güzel sesli bir müezzin
vardı.
O şehirde ulu bir kişinin
yattığı bir kubbe vardı ki, yücelikte şu dönen gök kubbeye varmıştı.
O yüce müezzin, o kubbeye
çıkıp farz olan namazı halka bildirmek için ezan okumaya başladı.
Tesadüf bu ya, yoldan bir
meczup geçiyordu.
Birisi, ona ey sırlar bilen
dedi:
Müezzin, bu kubbenin üstünde
ne diyor?
Meczup şöyle cevap verdi:
Ey ihsan sahibi Tanrı’nın
dostu!
Bu kubbe bir ceviz.
Onun kubbe üstünde saçtığı
şey de baştanbaşa kabuktan ibaret!
*O hakiki bir doğrulukla
dilini oynatmıyorsa iyice bil ki bağırması kubbede ceviz durdurmaya çalışmaktır
adeta.
Sen de dikkatsizliğin
yüzünden ona benzersin.
Tanrı’nın doksan dokuz adına
sayar durursun.
Hâlbuki sende hiçbir addan
eser bulunmaz.
Bu yüzden bir eksik adın
yüzde birinden bile haberin yok.
O, sana binlerce nimet
verdiği halde bunları sayıp dökmedi.
Sen de sarraflar gibi onun
adlarını, vasıflarını sayıp durma.
Tanrı, kendi adını gizledikten
sonra artık onu anmaya imkân mı var?
Onun özünden bahsetmeye
kudretim yok.
Bari hiç kimseden dem vurma.
***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR
M.E. B. YAY. 392
*
Yaren, Akıllı ol. Allah’ın
sana gönderdiği Kuran’ı ona okuman için göndermedi.
Öğren, bil, anla, kavra ve
bilinçli olarak emredilenleri yap, diye gönderdi.
Görerek öğren, anlamadığını
sor diye peygamber görevlendirdi.
Kuran’ı anlayarak oku,
peygamberimizin sözlerindeki işaretle gösterdiği ve aydınlattığı hedefleri
görmeye çalış.
Elinden geldiği kadar azimle çalış.
Allah’ın isimlerini belirli
miktarda söylersen o frekansa girersin.
O frekansa girdin, oradan
sana aktarılan görüntülerin ne manaya geldiğini bilmiyorsan ne fayda sağlarsın
ki!
Saf, temiz, yaşayışla Allah’a
gönül bağlanıp hizmete yönelmişlerin durumunu akıl anlatamaz, kişiye özeldir.
Kabuğu kır, içini aç gıdan
içe yerleşmiş olduğunu gör.
Tadına bak. Ye.
Faydalan.
Akıl bize ne için verildi.
Bülbül gibi aynı şeyleri
söylemek için değil.
*
RAVLİ