Bir seher çağı adalet sahibi
Mahmut, Ayaz’ına dedi ki:
Ey gönül güzeli!
Bugün ben avlanacağım.
Sen de gelirsen iyi olur.
Kölesi, ben dedi:
Bir tek av elde ettim. Burada bir ava sahip oldum, bu kâfi bana.
Padişah, avın nerde senin
deyince Ayaz benim avımın adı Mahmut’tur denir.
Padişah, bu çeviklikle burada
avı nasıl ve neyle elde ettin diye sordu.
Kölesi dedi ki:
Ey yüce padişahım! Onu kemendimle avladım ben.
Padişah; kemendini göster
deyince Ayaz, uzun saçlarını çözüp ayaklarına doğru salıverdi.
Kemendim, dedi kararsız sülfümdür.
Âlemin padişahı da, benim kemendime avlanmıştır.
Bu söz, Sultan Mahmut’a çok
dokundu.
Başını öne eğdi, ödağacı gibi
yanıyordu sanki.
Gâh yılan gibi kıvranmadaydı,
gâh akrep gibi derdinden kendi kendini zehirlemede idi.
Birisine o yüce Selvi boylu
sevgilisini başından ayağına kadar kementle bağlanmasını emretti.
Görsen o yasemin bedenli
dilberi bağlatıyor derdin ama içinden de ona eskisinden yüz kere daha coşkun
bir aşkla can feda etmekteydi.
Bağlandıktan sonra Ayaz dedi ki, şimdi iş tamamlandı.
Kementle tutulan hangimiz?
Ayaz dedi ki:
Padişahım, beni baş aşağı bir
kuyuya atsan, ağlatıp inleterek kanımı döksen yine benim ebedi avımsın.
Padişah, tuzağa tutulmuşsun
da hala bana neden av diyorsun dedi.
Kölesi dedi ki:
Beden asıl değildir, gönül
asıldır. Ben senin pak gönlünü tamamıyla elde etmişim.
Bir an için bedenim tuzağına
tutulsa bile gönlün, ebedi olarak benim tuzağıma düşmüş bir kere.
Zülfümü kessen de, yaksan da
gönlün, eline geçmeyecek, bir daha sana kısmet olmayacak ki!
İyice bil ki kargaya benzeyen
zülfüm, senin kanını içecektir ancak.
Bu çaresiz kulun toprak bile
olsa o toprak yine senin kanını içecektir.
İster yok olayım, ister var.
Mahmut’un kanını içerim ben
vesselam.
Gönlün daima benim avım
olduğundan ben, kendimi daima avlanmış saymadayım.
Nazda olgunlaşsan bile
gönlünü elimden kurtarmana imkân yok.
Beni öldürsen de, bilirim,
kendini benim yasımda nasıl öldürürsün sen.
Ben ister olayım, ister olmayayım,
nihayet bu yolda gönül alıcı güzel de benim, başkan da benim, padişah da ben.
Fakat ister yoksul olayım,
ister padişah ne çeşit olursam olayım, ben sendenim.
***
İLAHİNAME. FERİDÜDDİN-İ ATTAR
M.E.B. YAY. 392
*
Yaren. Bu hikâyede büyük sır
veriliyor.Fark etmelisin.
Sultan Mahmut ile Ayaz
hikâyesini Allah ile peygamberimiz arasındaki gönül ilişkisi gibi düşünürsen,
peygamberimizle Ebu Bekir ilişkisini düşünürsen, Şemsi Tebrizli ile Mevlana
ilişkisini düşünürsen.
Gönlün önemini ve gücünü
anlarsın.
Allah peygamberimiz için (habibim) sevgilim
dedi.
Sevginin kıymetini anlamaya
çalış.
Sevgi işlemi gönül verme ile
olduğunu anlarsan, çok şey açıkça anlayışına girer.
Gönlünü sevgiline verdin mi
benlik sıkıntılarından kurtulursun. Belaları bile şeker kabul edersin.
Aşk önerilerini asla
pollianacılık gibi yorumlama hatasına düşme.
Bu akıldan üretilen bir şey
değildir.
Kendini kandırma metodu asla
değildir.
Gerçek olmayanı, doğru
olmayanı gönül kabul etmez.
Evet, aşka layık mısın?
İmtihanında kararlılığın,
erliğin imtihan edilir.
Sıkıntın kabul edilene
kadardır.
Âşık başına gelen bir şeyde,
rabbim hayırlı bir iş yapıyor, ben anlayamadım İnşallah anlarım diye hemen
kabul eder.
Aynı şey başka birinin başına
geldiği zaman cahilliğinden suçlamadık, hakaret etmedik kimse bırakmaz.
Sıkıntıyı katlar ve yayar.
Hazreti Ali dedi ki:
Cahil biriyle cennette bile
komşu olmam.
Hazreti İsa koşarak dağa
giderken sordular, niye kaçıyorsun, arkanda düşmanın da yok, vahşi hayvan da
yok.
İsa dedi ki:
Cahilden kaçıyorum.
*
RAVLİ