11 Aralık 2012 Salı

TANRI ŞARABI

Bir gün zamanın ariflerinden bir gurup Mevlana Hazretlerine ziyarete gelmişlerdi.
Onlardan biri:

Tanrı’nın bir şarabı vardır ki, Tanrı onu veliler için hazırlamıştır.
Veliler onu içince sarhoş olur, sarhoş olunca hoş bir hal alırlar.
Hoş hal olunca da kendilerinden geçerler İLAH…)

Hadisinin sırrını sordu ve:
O nasıl şaraptır ?“ dedi.

Mevlana Hazretleri buyurdu ki “Muhammed Hazretleri (Tanrının selat ve selamı onun üzerine olsun)

(Araları iki yay kadar veya daha yakındı)(Necm suresi 9) ayetindeki yakınlıkla hususi olarak şereflendi ve hakikat şerefelerine  (Hakikatin en yüksek yerine) baktı.

Tanrı birliğinin Celal ve Cemalini basiret gözü ile müşahade buyurdu.
(Tanrının bir olduğunu, büyüklüğünü gerçeklik yüzünü, hakikati görmeye yarayan kuvvetli idrak gözüyle, doğruyu olduğu gibi gördü)

İlahi latifelerin keşfinden ve rabbani hazinelerin remizlerini (işaretlerini) takipten sonra aziz olan Tanrı tarafından nurdan dünyayı gösteren iki kadeh geldi.

Birisi halis şarap, diğeri ise içimi kolay bir süt ile dolu idi.
Bu iki kadehten birini seçmesi için Peygambere işaret edildi.

Peygamber Hazretleri “ Sütü kendim için tercih ettim, şarabı da ümmetimin hayırlı insanları için sakladım “ dedi.

Çünkü bu devir, şeriat kanunları hükümlerinin başlangıcı ve tarikat emirlerinin ve amelinin kuvvetlendiği bir devirdi.

Peygamber, hakikat dünyasını gösteren kadehi kendi ümmetinin arifleri ve dininin hasları için sakladı.

O şarabın güzel kokusuyla dır ki kâmil velilerin bir kısmı kendilerinden geçerler ve sırları keşfederler.

Nitekim demiştir. Şiir:

Ethem’in oğlu hangi şaraptan içti de sarhoş olup kendi saltanat ve memleketinden nefret etti.

O nasıl bir sarhoşluktu ki, (onun tesiri ile) kimi “ benim şanım ne kadar da büyük oldu “ dedi.

Kimi de ben Tanrı’yım deyip darağacına gitti.”

Bunun üzerine orada bulunanların hepsi söz birliğiyle aferinler deyip mürit oldular.

Mevlana Hazretleri de öyle hoş ve içimi güzel şarabın vasfında ne kadar çok söz söylemişlerdir.

Şiir:
Eğer insanların akılları üzerine bundan (bu şaraptan) bir damla damlarsa, ne dünya, ne bilgin, ne mecburiyet ve ne de serbestlik kalır.”

Yine bir gazelinde buyuruyor:
Şiir:

“ Benim riyazet sahibi zahidimin (Gündüz oruç, gece namaz kılan)

Başı ve ayağından haberi olmayacak bir hale gelmesi için güzel yüzlü can sakisi ona testi-testi şarap veriyor.

Tanrı benim hem hâkimim, hem kethüdam (İşlerimi gerçekleştiren) olsun diye ihtiyarımı (Karar vererek seçme) bırakıp şarap küpünün dibine oturmuşum.”

Ondan sonra “ Vecit nedir?” diye sordular.
O “ Şevkin galebesini (Neşe ve sevincin zapt edilemeyecek dereceye gelmesi) yüklenmekten ruhun huzursuzluğudur” dedi.

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Neler öğrendik:

Velilere hazırlanmış Tanrı şarabı olduğunu öğrendik.

Tanrı şarabının insanı sarhoş ettiğini, hoş bir hale getirdiğini ve kendini kaybettirdiğini öğrendik.

Bu şarabın Peygamberimize ikram edildiğini, Peygamberimiz de ümmetinden hayırlı insanlarına ayırdığını öğrendik.

Şarabın tesiriyle kendinden geçiş ve sonra keşifler yapıldığını öğrendik.

Şarabın bir damlasını içende kişide ne dünya, ne bilgin, ne mecburiyet ve ne de serbestlik kalmayacağı öğrendik.

İbrahim Ethem hazretlerinin sultanlığı bırakıp fakir bir hayat sürmesinin sebebinin o şaraptan içtiği için olduğunu öğrendik.

Hallac-ı Mansur’un Tanrı şarabından içtiğini öğrendik.
Mevlana Hazretleri o şaraptan bolca içtiğini öğrendik.

Hiç şüphe yok ki sarhoşa aman vermek gerek.
Sen şimdi gönüller okşayan sevgilinin aşkıyla sarhoşsun; kimi zaman kendinden geçmedesin, kimi zaman başın yücelmede.

Onun has mahmurlarının şarabı gerek ki seni, varlığından tamamen kurtarsın.

Seni varlığından uzaklaştıran şaraptır.
İçeceğin şarap; üzüm şarabı değil.

Tam sarhoş olan kişi, her ne varsa hepsinden de geçer.

Sarhoş olup da yokluğa ulaştın mı?
Kendinden geçtin demektir; yokluktan baş çekip yücelmeye kalkışma artık.

                                 *
Allah ikisine de rahmet etsin Şeyh Yahya bin Muaz’la Beyazıd 202
Muazoğlu Yahya’dan, o İslam mumundan Beyazıt-ı Bistami pirine bir mektup geldi.

Diyordu ki: Kutlu, tertemiz şarap içen kişi hakkında din şeyhi ne buyurur?
Otuz yıldır gece gündüz mahmurluğa düşmüş olan baş ne hale gelir?

Beyazıd’dan ona şöyle cevap geldi:
Burada öyle şarap içen var ki

Bir solukta denizi de, arşı da, Kürsiyi de içip sömürdü; artık ne soruyorsun ona?

İşti de daha da var mı diye bağırıyor; o kişiyi bilmiyorsan bil; Beyazıd’dır o.

Şarap içmeden ne diye elden çıktın?
Aklı başında geldin, sarhoş olup gidiyorsun.

Eli boş görünüp durmadasın; boş kadehle sarhoşluk satmadasın.

Bu âlemde has canların içmesi için baştanbaşa dolup coşmuş binlerce sır denizi var.

Bir kadeh şarapla sarhoş olduktan sonra denizi nasıl içebilirsin?

Sen gönülleri aydınlatan sevgilinin aşkıyla sarhoşsan, onun buyruğuyla yanar gidersin.

Böyle yapamazsan, varlık, benlik şarabınla sarhoşsun; hani şu sarhoşlar gibi; sarhoşlar nerden yola düşecekler de nerden menzil alacaklar?

Bir makama sahipsen buyruğu uy da yürü; ama sarhoşsan, bir adım bile atamazsın.

Buyruğa uymayan aşıkın derdi olsa bile dermanı yoktur.

                                    ***          
Yaren,
Şarap: içerken ağzında burukluk tadı vererek yüzünü ekşitir, yutunca sarhoşluk verir.

Sofi anlatımlarında bunun etkisini anlatmak için kullanılır. Bahse konu olan üzümden yapılan şarap değildir.

Yani seni eleştiren bir sözü duyunca yüzün buruşur, bu söz doğru ise yutarsın, sonra bu sözün faydasını görür zevklenirsin.

Yani ilahi âlemden bir bilgi, bir anlayış, bir görüş bir buyruk gönlüne düşüp ağzına geldiği zaman bunu başkasına söylemeyip yutarsın ya o şarap içmedir.

Peygambere ait bir öyküyü ballandırarak anlatmak boş kadehle sarhoş gibi davranmaktır.

Peygambere ait öykünün manasını anladıysan kendinden geçersin, yani sarhoş olursun.

Sarhoşçasına anlatırsın ki bu anlatımın gönüllere olur. Kulaklara değil.

Kulağına bir günde binlerce anlatım gelir ki ilahi olanı bile değersizlerinin arasında kaybolur gider.

İlahi memeden süt emenler doymazlar.
Ağızlarını o memeden çekmezler.

Layık olmayan bu memeden emmesin diye şeriat’tan geçinen adamlara şarap diye bahsederler.
Onlar da haram diye yanaşmazlar.

Ey yaren, bu şarap sevgiliden söz kadehiyle sunulan şaraptır.
Âşık olanlara sunulan şaraptır.

Her din yolundaki bilmez bu şarabı, bu aşk şarabıdır sunan da sevgilidir.

Benlikten, varlıklı olmaktan sarhoş oluyorsan Tanrı’ya gidiş yolunda bir adım dahi atamazsın.

Sevgili, seni senden geçirdikten sonra kucağına alır. 
                                                  *
 RAVLİ

Popüler Yayınlar