Dünya fazılları (erdemli, üstün kişiler) da o mecliste hazırdılar.
Birdenbire Mevlana Hazretleri
kapıdan içeri girdi.
Şeyh o günkü dersi vermesi
için Mevlana’dan ricada bulundu.
Mevlana Hazretleri, her
hadisi anlatırken o kadar garip hadisler şahit getirdi, garip manaları
açıkladı, hadislerin varit olması (meydana gelmesi) sebeplerini söyledi ve o kadar derinlere
daldı ki, mecliste bulunanlar şaşakaldılar.
Şeyh Sadreddin’in içinden
“ Acaba bu hadisin manası Mevlana’nın söylediği gibi midir?
Yoksa başka bir manası mı vardır?
Çünkü biz bu manaları hiçbir
büyükten dinlememiş ve bu tarzı işitmemişiz “ diye içinden geçti.
Hemen o gece Sadreddin,
Mustafa Hazretlerini (Tanrının selat ve selamı onun üzerine olsun) rüyasında
gördü:
Peygamber Hazretleri
hanikahın (tekkenin) başköşesinde oturmuştur.
Şeyh Sadreddin onun önüne
gider ve Tanrı elçisinin elini öper.
Peygamber “ O hadisin manası
ve benim maksadım, Mevlana’nın buyurduğu gibidir.
Ona ilave edilmiş değildir “
der.
Şeyh sevincinden uyanır,
rüyasını dervişlere anlatmadan önce Mevlana Hazretleri hanikahın kapısından
içeri girip sofanın başköşesinde oturdu ve
(Biz seni şahit olarak ve
sırrımızın hakikatini müjdelemen için gönderdik) (Azhab suresi 45) (Fetih
suresi 8) ayetini okudu.
“ Yani öyle adil şahidin
şahitliği, kullar hakkında makbuldür (beğenilen, geçerli, hoş karşılanan).
Çünkü yüce Tanrı isterse
kabule mazhar (şereflenme) olur “ buyurdu.
Sadreddin hemen kalktı, ona
olan itimadı (güveni), itikadı (gönülden tasdik ederek inanması) ve birliği
(Konulara hâkim olarak bir yerde toplaması) bir iken bin oldu.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
Mevlana Hazretleri’nin
hadislere hâkim olduğunu öğrendik.
Bilgili kişilerin de rüya yoluyla Hazreti Mevlana’nın bu işin ustası ve doğru söylediğini bizzat hadisi söyleyen, yaşayan Peygamberimizce onaylandığını öğrendik.
Âlimlerin anlatımlarını ve
gönlünde birbirine karşı güveni, inanması ve konulara hâkimiyetlerinde şüphe
olmaması için Peygamberimizin dinlediğini ve olaya karışarak doğru olanı
söylediğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Lafı ortaya attık sonra yok
oldu sanma.
Lafta kimin adı geçtiyse o
bir şekilde haberdar olur.
Ve bir şekilde seni sever
veya sana öfke duyar.
Onun için ağzını sıkı tut.
Hiçbir neden yokken bana
soğuk davranıyor dediğine bir düşün daha önce hakkında neler düşündüğünü.
Onun için düşmanına bile o
yokken iyi şeyler söyle ki bir şekilde duyduğu iyi şeylerden ötürü düşmanlığına
devam etmesin.
*
RAVLİ