7 Aralık 2012 Cuma

MEVLANA VE MUHİDDİN-İ ARABÎ

rkadaşların bazı bilginleri (Fütuhat-ı Mekki’ye ) (Muhiddin-i Arabî’nin meşhur tasavvuf eseri) kitap hakkında bir şeyler söylüyor e  “Garip bir kitaptır, maksadı hiç belli değildir, söyleyenin hikmetinin sırrı bilinmiyor “ diyorlardı.

Birden bire Zeki Kavval (Def çalıp şarkı söyleyen)kapıdan içeri girdi ve sırları açıklamaya başladı.

Bunun üzerine Mevlana “ Şimdi Zekinin fütuhatı (zaferi) Mekki’nin fütuhatından (zaferinden) daha iyidir “ deyip sema’a başladı.

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
MUHİDDİN-İ ARABÎ

Asıl ası Ebubekir Muhammed bin Ali’dir.
Meşhur bir mutasavvıftır.

560 Hicri (1165 M) de İspanya’nın Murcie şehrinde doğmuş, oradan Sevile şehrine gelmiş, bu şehirde 30 sene kadar hadis dersi aldıktan sonra Tunus’a geçmiş, buradan da önce Mekke’ye uğramış, sonra Bağdad’ı, Halebî, Musul’u e Küçük Asya’yı gezmiştir.

En sonunda Şam’a gelerek orada 638 h. (1240 M) de ölmüştür.

Tasavvufta Panteizmi (Tanrı her şeydir, her şey Tanrı’dır) kuvvetle müdafaa edenlerden biridir.

En meşhur eseri Fütuhat-ül Mekki’yedir.

                                 *
Muhiddin-i Arabî hazretlerinin vefatından sonra bazı ehli keşif sahipleri onun kabir âlemindeki haline nazar etmişler e şu vaka ile karşılaşmışlar.

Sorgu melekleri Muhiddin’in yanına gelmişler e herkese sorulan soruyu sormuşlar o:

- Biz bizimde bizde idik, biz bizimle bize geldik, bizi bizimle bizden mi sorarlar!

Deyince melekler bu cevaptan bir şey anlamamışlar.
Tarafı İlahiden bir ses gelmiş.

- Muhiddin’imi rahat bırakın.
Onun sözlerini dünyada bile anlayan azdır.

Sözleri doğrudur.

                                            *
Neler öğrendik:

Herkes için anlaşılan, sevilen bir şarkı anlaşılmayan birçok değerli bir eserden daha kıymetli olduğunu öğrendik.

Eser çok değerli olabilir ancak o değere yaklaşabilenler onun kıymetini anlarlar.

İşte böyle yaren,

Anlayışımızı bilgi ve bilenlerin ışığında düşünceyi geliştirerek geliştirmeliyiz ki anlayabilelim, anlatabilelim.

Anlayana az söz yeterlidir.
Anlamayana ne kadar anlatılsa anlamaz üstelik de kötüler.

Zafer anlamak ve anlatmakla elde edildiğini öğrendik, anladık.

                                        *
RAVLİ

Popüler Yayınlar