Bu çocuk fazilet ve ilimle
dolu edip, fakat terbiyesiz, kendini beğenmiş ve veliler âleminden habersiz bir
adamdı.
Bu zat Muineddin pervane’ye “
Kadılık makamını üç şartla kabul ederim:
Rebabı (altı telli kemençe) halk
arasından kaldıracaksın.
Mahkemenin cellâtları gibi
olan eski mübaşirleri kovacaksın.
Yeni mübaşirlere halktan bir
şey almamaları için dolgun maaş vereceksin “ dedi.
Pervane “ Her iki şartı taahhüt
ediyorum ve bunları yapabilirim, fakat rebabı kaldıramam;
Çünkü o hayli büyük bir
padişahın eseridir “ dedi.
Bu yüzden vezir Taceddin’in
oğlu kadılığa razı olmadı.
Bu hikâye Mevlana
Hazretlerinin kulağına eriştiği vakit buyurdu ki:
“ Aferin mübarek rebaba!
Tanrıya hamdolsun ki rebaba
onun elini tuttu da kaza-nın hükmü pençesinden onu kurtardı “
Sonunda onun ( Muineddin
Pervane’nin) bütün evladı Mevlana hanedanının müridi oldu.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
Terbiyesizin beğenilmediğini
öğrendik.
Kendini beğenmişin
beğenilmediğini öğrendik.
Veliler âleminden habersiz
bir kişinin beğenilmediğini öğrendik.
Büyük insanın sevdirdiği,
faydası olan bir şeyin korunması gerektiğini öğrendik.
Kime saygı gösterirsek o aile
tarafından kabul edilip sevileceğimizi öğrendik.
Bir güzelliğin korunmasına,
devam etmesine her ne sebep olmuşsa “Mübarek ve aferin” almıştır.
Bir güzellik bir sebeple
korunduysa Tanrı’ya hamd etmek gerektiğini öğrendik.
İşte böyle yaren,
Bu hadisede Hazreti
Mevlana’nın büyüklüğünü küçültmek, bütünlüğünü bozmak ve bir parçasını koparmak
için rebabı bahane etmesini anladık.
Vezirin oğlu Konya’da tam bir
otorite kurmayı planladığını ve dergâhın buna engel olacağını anladığı için bu
şartları ileri sürdüğünü anladık
*
RAVLİ