7 Aralık 2012 Cuma

MEVLANA VE MELAKUT ALEMİNDE GÖRME

Bir gün Muineddin Pervane şeyh Sadreddin hazretlerine gitmişti.

Birçok faydalı sözlerden sonra şeyh Sadreddin “ Bu gece ben melekût âlemine çıktım.

Birçok perdeler kalktı.
Mevlana Hazretlerini şan şerefle dolu olan yüce arşta ayakta durur gördüm.

Ona nasip olan bu yakınlık hiçbir veliye nasip olmamıştır” dedi.

İkinci gün Pervane büyük bir itikatla (gönülden tasdik ederek inanma) şehrin büyükleriyle beraber Mevlana’yı ziyarete geldi, tam bir edeple oturdu.

Pervane o hikâyeyi anlatmadan evvel, Mevlana “ Emir Muineddin, o mana doğrudur ve şeyhin gördüğü gibidir.

Fakat biz şeyhi orada göremedik” buyurdu.
Hemen sema oldu ve bu gazele başladı:

ŞİİR:

“ Eğer benim arkadaşımsan, söyle dün ne idi?
Bu gönülle o şarap satan sevgili arasında ne vardı?”

“ Eğer bizim yüzümüzü dün gözünle gördünse,
Bana o küpeler (söz ve duyuş) arasında ne olduğunu söyle.”

“ Eğer sen benimle aynı tarikatta (yolda) ve sırdaş isen söyle!
O hırka giyen şeyhin şekli ne idi?”

“Eğer fakirsen ve söylenilmemiş bir sır işitmek istiyorsan,
Söyle o sessiz natıkın (söz söyleyenin) işareti ne idi?”

“ Eğer ins ve cinsin aslının nereden olduğunu bilmek istiyorsan, asıl birdir.
O halde bu vahşet (yabanilik) ne idi?”

“ Eğer biz aşkın maksat defterini başı değilsek,
Bu binlerce defterler ve bu haberlerle söylenen sözler ne idi?”

Pervane’nin bu durum karşısında söz söylemeğe mecali kalmadı, baş koyup hemen kalktı.

                                        ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
“MEVLANA VE MELAKUT ÂLEMİ” bloğdan okumalısın.

Neler öğrendik:

1.   Büyükleri yüksek âlemde görebileceğimizi ancak büyüklerimizin de bizi görmeleri için o seviyede görülebilecek bir yere çalışmalarımızla çıkmamız gerektiğini öğrendik.

2.   Büyüklerden sanki arkadaş gibi bahsetmenin doğru olmadığını öğrendik.

3.   Büyüğümüzün şeklini görebileceğimizi ancak Tanrı ile arasında ne olduğunu göremeyeceğimizi öğrendik.

4.   Yakın olarak gördüysek onun Tanrı ile konuşmalarını da duymamız gerektiğini öğrendik.

5.   Kendimizi büyüklere yakın görürsek sırlarından söylememiz gerektiğini öğrendik.

6.   Sır sahibi olduğumuzu söylersek Tanrı’dan aldığımız işaretleri söylememiz gerektiğini öğrendik.

7.   Büyüğü ayrı kendini ayrı büyük görürsek insanların ve cinlerin aynı asıldan olduğunu bilmediğimiz ortaya çıktığını öğrendik.

8.   Aslın bir olduğunu anlayamazsak yabani kalacağımızı öğrendik.

 
İşte böyle yaren,

Melekût âleminde ses, söz, kulakla iletişim yoktur.
Göz göze bakışla konuşulur, iletişim sağlanır.

Bakışla sözü kulağınla duymuş gibi duyarsın, sözünü düşünerek baktığın zaman iletirsin.

Tanrı yüzünü görmek işte budur.
O sana bakar, sen mana ile anlarsın.

Mevlana hazretlerinin ısrarla ‘mana’ demesinin sebebini iyi anlamalısın.
Manayı anlamazsan Tanrı’nın sözünü hiç anlamazsın.

Uzaktan görmek yetmez, yüksel ve yaklaş, soracağını gönlünden geçirdiğin zaman cevap alabilecek duruma gelmelisin.

Melekût âlemindeyim dediğin zaman bu özelliklere sahip olmalısın.

                             *
RAVLİ

Popüler Yayınlar