Hâlbuki bizim dostlar hiçbir
sebep yokken birbirleriyle dövüşüyor, geçinmiyorlar.” Dedi.
Mevlana “ Evet Bahaeddin eğer
bin tavuk bir kümeste olsa birbirleriyle geçinirler, fakat iki horoz bir yerde
beraber geçinemez.
Bizim arkadaşlar horoz
gibidirler.
Bundan dolayı birbirleriyle
kavga ediyorlar” buyurdu.
***
Şeyh Mahmud Sahip Kıran
anlatmıştır:
Bir gün bir şahıs Mevlana
Hazretlerine “ Müritler birbirleriyle daima kavgadadırlar” diye şikâyette
bulundu.
Mevlana “ Kardeş kardeşle
kavga ederse de babanın her ikisiyle arası hoştur “ dedi.
***
Bir gün dostlar Mevlana’nın
huzurunda sofilerin aralarındaki birlikten bahsettiler ve “ Birbirleriyle hoş
geçinmek suretiyle dereceleri başkalarının derecesinden yükseliyor “ dediler.
Mevlana “ Hayır, hayır bu
yükselme değil alçalmadır.
İnsanoğlunun yükselme
alameti, Tanrı erleri ve yüce velilerle sohbet etmesindedir.
Yoksa dünya ehlinin
yükselmesi alçalmanın ta kendisidir.
Nitekim gübre ve pislik
içinde bulunan kurt yukarı doğru çıkmak isterse de aşağı düşer” dedi.
Ondan sonra “ Şeyh Mahmud,
bir güneştir, onun eteğine yapışınız ve kendinizi ona teslim ediniz.
O yükselirse, siz de
yükseleceksiniz.
O alçalırsa, siz de
alçalacaksınız.
Ona uymada tam bir teslimiyet
ve itaat ile sabitkadem olun” buyurdu.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Sabitkadem: Değişmez, devamlı, ayağına sağlam, yerinde veya sözünde duran.
*
Şeyh:
Tarikat (yol)
aşamalarında olgunlaşan, yeni girenlere yardım eden ve yol gösteren kişi.
Şeyh olgunluğunun en yüksek
derecesine ulaşır ve bu olgunluğundan tam bir tok gözlülük gösterirse “ Kutb”
adını alır.
*
Sofi:
Tasavvuf ehli.
Bazıları bu kelimenin ‘suftan’
yani yün kelimesinden meydana geldiğini, sofilerinde yün hırka giydikleri için
yüne nikbetle kendilerine sofi adı verildiğini söylerler.
Bazıları ise, Peygamberin
mescidinin sofasında yatıp kalkan ve sofa halkı manasına gelen eshab-ı ‘suffe’
gibi yoksulluğu kendilerine şiar (ayırıcı işaret) edindiklerinden bu adı
aldıklarını kabul ederler.
Bazılarına göre de bu kelime
yunanca hikmet manasına gelen ‘sofos’ kelimesinden geçmiştir.
Bu son düşünce akla daha
yakın görünmektedir.
Çünkü ‘sof’ kelimesinden
yapılmış olan tasavvuf sözüne peygamberin zamanında rastlanmamaktadır.
*
Neler öğrendik:
Cinsi erkek olanların kavga
etmelerinin yaradılış gereği olduğunu öğrendik.
Cinsi dişi olanların miktara
bağlı olmaksızın boyun eğenler olduğunu öğrendik.
Kardeşin kardeşle kavga
etmesinin yaradılış gereği olduğunu öğrendik.
Evlatları arsındaki
kavgalarda, babanın taraf tutmadan her iki tarafa hoş yaklaşım gösterdiğini
öğrendik.
Hoş geçinmenin insanı
alçalttığını öğrendik.
İnsanın yüce velilerle sohbet
ederek yükseleceğini öğrendik.
Din ve dünya işlerini
önemseyenlerin yükselemeyeceğini öğrendik.
Dünya işlerine önem veren, yükselme
istese bile dünya işleri onu aşağıya düşüreceğini öğrendik.
Güneş özelliğine sahip birini
bulursak ona tam bir doğruluk ve itaatle ilişkiyi kurmamız gerektiğini
öğrendik.
İşte böyle yaren,
Yüce veliler yaşamıyorsa onun
kitabını okuyarak, yaşanmış hikâyesini okuyarak, medyada yayınlananı dinleyerek,
kabrini ziyaret ederek sohbetine katılmış oluruz.
Anlatılanları ciddiye alırsak
ve doğru kabul edersek yükseleceğimizi anladık.
Yani kiminle ilgileniyorsan,
kimin yanına gidiyorsan, kime değer veriyorsan, kimin dediğini doğru kabul edip
yapıyorsan o topluluktansındır.
Isıtan, aydınlatan birini
bulursak ilişkiyi hiç kesmeden tam bir doğrulukla gönlümüzü bağlamamızı ve
değişmez bir sağlam duruşla eteğine yapışmamız gerektiğinin önemini anladık.
*
RAVLİ