Dostlar Mevlana’nın işareti üzerine birbirlerinin hizmetiyle meşgul oldular.
Mevlana kalkıp bir halvete
(hamamdaki en sıcak oda) girdi, orada uzun zaman kaldı.
Arkadaşların uluları Çelebi
Celaleddin Feridun’u Mevlana’nın orada kalmasının sebebini anlamak vazifesiyle
vazifelendirdiler.
Celaleddin Feridun o halvete
ne göreceğim diye halvetin kapısına geldi.
Bir de halvetin ta tavanına
kadar, Mevlana’nın mübarek vücudu ile dopdolu olduğunu gördü.
Bütün vücudunu bir titreme
kapladı.
Öyle bir nara attı ki
müritlerin hepsi kendinden geçtiler.
Mevlana Hazretleri
yavaş-yavaş dışarı çıktı, sema ederek medreseye kadar gitti.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
Tanrı erlerine kalp gözü ile
bakarsak göründüğünden çok daha büyük olduğunu göreceğimizi öğrendik.
Tanrı erlerinin etrafında onu
koruyan bir nurla kaplı olduğunu öğrendik.
Tanrı velisine bakanların
kimisi yanında kılıçlı büyük kişiler olduğunu, kimisi aslanların yanında
bulunduğunu görürler ve korku ve hayretlerde kalırlar.
Baş gözüyle bakanlar ulu
kimseleri göremezler, hele ele bakanlar (hayatı ticari alış veriş sananlar) hiç
göremezler.
Veliyi gerçek olarak göremezsin
amma sana bir fikir verecek şekilde görünürler.
Ve sendeki hassasiyet ve önemsemene bağlı
olarak görünürler ve sendeki zan olan her ne ise onu yok ederler.
Kendini kör etmiş, hayatı ve gerçekleri zannına veya ona
öğretilen gerçek denen şeylere inanmışlar bakarlar ama sadece görmek
istediklerini görürler.
Mevlana Hazretleri ve diğer
veliler görmek istediğini görmek değil de hakikati görmen için sayısız
işaretlerle, hikâyelerle, yaşanmışlarla seni uyarmaya çalışırlar.
Sen derin uykudaysan veya
kendi gerçeğini kendin arıyorsan kendine yazık edersin.
Sana sunulan gerçeklerle,
gerçeğin nasıl arandığını ve bulunduğunu ve kabul edilerek yaşantına nasıl katılmasını;
bilen ve güvenilen, çıkar ve taraf olmadan hür olarak öğretenden öğrenmelisin
ve kazanmalısın.
Sonuçta sen kazanacaksın,
kazanımların senin olacak
*
RAVLİ