Bütün arkadaşlarla bir gün,
güzel işleriyle bizim en ulumuz olan Mevlana’nın huzurunda, damadı Hoca
Şihabeddin’in evinde toplanmıştık.
Dostlar, onun nuruna gark
olmuşlardı.
Birdenbire Mevlana Hazretleri
kalktı ve “ Merhaba ey Tanrı’nın kandili “
Deyip tekrar oturdu.
Biz hiç kimseyi görmedik.
Ondan sonra Çelebi Hüsameddin
ve Sultan Veled kendisinden bunun sebebini sordular.
Mevlana “ Daima ruhanilerin ve
kerimlerinin ruhları Tanrı erlerinin ziyaretine gelirler.
Onlardan biri Tanrı’nın
kandili idi.
Göklerin bütün kandilleri
ondan nur alırlar” buyurdu.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
Perde dediğimiz, bizim
görmemizi engelleyen bir sistemin olduğunu öğrendik.
Tanrı erlerinden ahirete
gitmiş ruhaniyete kavuşmuş (ruhunun kuvveti devam eden) olanların yaşayan Tanrı
erlerini ziyarete geldiklerini öğrendik.
Tanrı’nın kandili: Aydınlatarak
yolcuların semaya çıkanların yolunu ve çevresini aydınlatan, tanıtan, doğru
bilgiye ve hakikate ulaşmaya yardım eden kişi olduğunu öğrendik.
Nur alma: Işık ve kuvvet
anlamında olduğunu öğrendik.
İşte böyle yaren,
Perde olduğundan bizimle aynı
anda yaşayan melekleri, cinleri, şeytanları, ifritleri göremiyoruz.
Bunları görmeye dayanma gücün
ve hazırlığın olmadan bu perde zaten açılmaz.
Ruhumuz içinde barındırdığı,
can, kalp, akıl, nefs, gönül ruhlar âlemine ait olduğundan beden gibi bozulup
dağılmaz, bütünlüğü bozulmaz.
Dünya yaşamında bedenimize
hapsolan ruh ölünce özgürleşir ve ruhlar âlemine gider.
Dünyada yaşarken ruhunu
güçlendiren ahiret yaşamında bun durumuna göre misliyle Tanrı’nın takdiriyle daha
fazla güce erişir.
Kuvvetlendirilmiş ruh
kıyamete kadar özgürce kendi cinslerinin yanına ziyarete gider.
Yaren,
Sanki biri seni izliyormuş,
yanında veya arkanda biri varmış hissi gelirse selam ver.
Sen perdeden göremezsin ama
onda perde olmadığından seni görür.
Bu mübarek günlerde, mübarek
toplantılarda olur.
*
RAVLİ