5 Aralık 2012 Çarşamba

MEVLANA VE DEĞİRMEN

Bir gün şeyh Sadreddin hazretleri kadı Sıraceddin ve diğer bilginler, fakirler ve arifler hep birlikte Meram Mescidini ve bağlarını gezmek üzere şehirden dışarı çıkmışlardı.

Mevlana Hazretleri de o cemaatin arasında bulunmakla onlara şeref vermeği layık görmüştü.

Bir müddet sonra Mevlana kalkıp değirmene girdi.
Orada bir hayli durdu.

Bu cemaatin beklemekte sabrı haddi aştı.
Şeyh Sadreddin Hazretleri ve Kadı Sıraceddin onu aramak üzere değirmene girdiler.

Mevlana’nın değirmen taşı karşısında raks ettiğini gördüler.
Mevlana:

 “ Tanrı hakkı için bu taş Subbuh, kuddus diyor” buyurdu.

Şeyh Sadreddin:

 “ Ben ve Kadı Sıraceddin o anda hissedilir bir şekilde değirmen taşından Subbuh, kuddus sesinin kulağımıza geldiğini duyduk.

Mevlana da bu gazele başladı”
Şiir:

“Gönül buğday tanesi gibidir, biz de değirmeniz.
Değirmen bu dönüşün neden olduğunu nasıl bilir.

Vücut taş, düşünceler de onu çeviren su gibidir.
Taş “ Macerayı su bilir der.

Su ise “ Değirmenciye sor” der,
Çünkü bu yukarıdan değirmene salıveren, O’dur.

Değirmenci sana “ Ey ekmek yiyen,
Eğer bu dönmezse ekmekçi ne yapar” der.

Macera uzun olacak sus!
Tanrıdan sor da o sana bunu söylesin.”

Biz bu ululuk tasarrufunun derecesinden kendimizden geçmiştik.
Kendimize geldiğimiz vakit, Mevlana Hazretleri kaybolmuştu.

                                       ***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark İslam Klasikleri 29,
Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489

                                      ***
Hz. Aişe'den gelen bir rivayette şöyle denir:
Rasulullah (s.a.v.) rükû ve secdesinde şöyle derdi:

"Subbuh un, kuddus ün, Rab bul melâiketihî ve'r-rûh."
(Ebu Davud, II, 28-35).
Anlamı: "Münezzehsin (temiz, arı, uzak), Mukaddessin (mübarek, kutsal, temiz), meleklerin ve Ruh'un Rabbisin."

                                    *
 Neler öğrendik:

Değirmenden çıkan sesi Tanrı’ya zikir olarak kabul edip hislendiğini öğrendik.

Tanrı sanatını ve buğdayın öyküsünü öğrendik.
İnsanın değirmen gibi gönlüne gelenleri ezip parçaladığını öğrendik.

İnsanın gönlüne karşı yaptıklarını bilmediğini öğrendik.
Düşüncelerin taş gibi olan vücudu hareketlendirdiğini öğrendik.

İnsana ne yapıyorsun diye sorduğunda başkasının üstüne attığını öğrendik.
Başkasına sorduğunda da Tanrı’ya sor ben bilmem diyeceğini öğrendik.

İşi yapanlarında bu işten kazançlı çıkanlara sor dediğini öğrendik.
 
İşte böyle yaren,

Mevlana hazretlerine değirmenin işleyişinin tanrı sanatını ve macerasını hatırlatınca coştuğunu anladık, öğrendik.

Def çalındığı veya ritmik seslerin insanı kolayca manevi âleme taşıdığını bir defa daha hatırladık.

                         *
RAVLİ

Popüler Yayınlar