Birkaç gün sonra ona açlık
galebe etti (üstün geldi);
Çünkü Mecdeddin naz ve rahat
içinde yaşamaya alışmıştı.
Yanında da kendinin bir dert
ortağı ve sırdaşı vardı.
Bunlardan her ikisi açlığa
bir çare bulmak için konuştular.
Bir gece hücrelerinden çıkıp
dostlarından birinin evine gidip ona açlıklarını anlattılar.
O da bunlar için yağlı bir
ördek ve biberli bir pilav hazırladı.
Bunlar yemeklerini yedikten
sonra kalkıp gittiler, yine hücrelerine girip kapandılar.
Sabahleyin Mevlana Hazretleri
adetleri üzerine hücrenin kapısına gelerek mübarek parmaklarını kapıya
koyduktan sonra kokladı ve:
“ Tuhaf şey!
Bu hücreden ördek ve pirinç
kokusu geliyor, riyazet (açlıkla nefsi terbiye) kokusu gelmiyor.
Müridin kendini kâmil şeyhe
teslim etmesi lazımdır ki şeyh her halde onun her derdine göz kulak olsun ve
onu maksadına eriştirsin “ buyurdular.
Bunun üzerine bu iki arkadaş
hücreden çıkarak Mevlana’nın ayağına kapandılar ve günahlarının bağışlanmasını
dileyerek:
“ Böyle bir bast deryası ve
rahmet okyanusu varken insanın vücudunu halvet köşesinde pastırmaya çevirmek
bedbahtlıktır.” Dediler.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Terbiye edilmesi
istenen kişinin Olgun şeyhe tamamen teslim etmesi gerektiğini öğrendik.
2.
Kişinin kendi
kafasına ve düşüncesine göre hareket etmeyip, derdini şeyhine anlatarak verdiği
reçeteye göre davranması gerektiğini öğrendik.
3.
Bir taraftan şeyhe
boyun eğmiş gözüküp diğer taraftan kendi kafamıza göre hareket etmenin yanlış
olduğunu, ikiliğe sebep olduğunu, istenen amacın gerçekleşemeyeceğini öğrendik.
4.
Açlıkla kendini
terbiye ederken düşüncen açlığa yoğunlaşırsa açlığa dayanamayacağımızı
öğrendik.
RİYAZET
Terbiye etmek, eğitmek, ıslah
etmek, boyun eğdirmek, idman anlamına gelir.
Tasavvufta, nefsin çekici
ancak zararlı olan isteklerinden uzak kalmaya, faydalı ama zor olan şeyleri
yapmaya kişinin kendisini alıştırması demektir.
Sufiler, az yemeye, az
konuşmaya, az uyumaya, yalnız kalmaya, sürekli zikir ve tefekkür etmeye alışan
nefsin kurtuluşa ereceğine inanırlar.
Nefsi terbiye için bazen onu
ağır ve zor işlere koşarlar.
Nefis, ancak mücadele ve
riyazetten sonra arınır.
“Nefsini eğiten kurtulur,
kirlerden hüsrana uğrar”
(Şems91/9) ayeti bu hususa
işaret etmektedir.
Çile çekmek, erbain çıkarmak
(dervişlerin çile çıkarmak için kapandıkları 40 gün), inzivaya çekilmek
(yalnızlığa), sefere çıkmak riyazet şekilleridir.
Riyazet yapanlara EHL-İ
RİYAZET denilir.
Kişi riyazet yoluyla içindeki
kibir ve kendini beğenme duygusunu kaldırıp atar, halkı hakir görmeyi onulmaz
bir illet olarak görür, nefse uymayanın Allah’a giden yolda en büyük engel
olduğu bilincine ulaşır.
Riyazet sayesinde kul nefsine
hâkim olur, bayağı arzularını dizginler, aşırılıkları bertaraf ederek kendisini
disiplin altına sokar.
Riyazetten maksat güzel
ahlaka sahip olmaktır.
(Dr. Mehmet CANBULAT. D.İ.B. Dini Kavramlar
sözlüğü. Alıntı)
1. AVAMIN RİYAZETİ:
(Avam: Herkes, kaba ve cahil halk, ayak
takımı)
İlimle ahlakı, ihlâs ile
ameli süsleyip Hak ile halk ile iyi geçinmek,
Hakk’a da halka da karşı
vazifesini yapmak.2. HAVASS’IN RİYAZATI:
(Saygın olanlar, muhterem
olanlar)
Batını tefrikayı kesmek (İçimizde barış yapmak),
Kendi içindeki boğuşmaları
barışa çevirmek,
Hakk’a ibadete huzur-ı kalple
yönelmek,
Ulaştığı makamların
iltifatını bırakmak,
Daha yüksek makamlara ulaşmak
için gayret sarf etmek.
(Allah’ı mutlak bir varlık
olarak kabul eden ‘Vahdet-i vücut’a inanan )
Gören, görülen ikiliğinden
kurtulmak,
Yalnız onu görmek,.
Canının istediği şeyi
yapmaması,
Nefsi ile savaşa girmesidir.
*
RAVLİ