Mevlana 9 yaşında iken
bilginler ve nükte söylemeyi seven danişmentlerle münakaşalar yapar, onlara
cevap veremez bir hale gelirdi.
Fakat tekrar bir lütuf
göstererek kendisini susturulmuş gibi gösterirdi.
Tam bir lütufla sualler
sorar, cevaplar verirdi.
Fakat konuşma ve
münakaşalarda hiçbir kimseye asla “ Senin bu fikrini kabul etmiyorum “ demezdi.
Onlar ise, kendisine hücum
ederler ve “ Senin bu fikrini kabul etmiyoruz” derler ve ona mani olurlardı.
Ben kendisini azarlardım, “
Niçin sen de onların fikirlerini kabul etmediğini söylemiyor ve karşı
koymuyorsun “ derdim.
O cevabında “ Onlar benden
yaşça büyükler, ben onların yüzüne karşı nasıl böyle bir söz söyleyebilirim”
derdi.
Ben çok defalar düşmanlarının
mahcup olmaları için kendisini mahsus cevap veremez bir hale sokulmuş gibi
gösterdiğini gördüm.
Din ulularına son derecede
riayet ederdi ve dostlara “ Eğer dostlarınızın kötülüklerini size naklederse,
sizin onları yetmiş kere hayırla ve hüsnüniyetle (iyi niyetle) tevil (Sözü
çevirerek, söze ayrı mana vermek) etmemiz gerekir.
Onu tevil etmek ve
açıklamaktan aciz kaldığınız vakit, “ Bunun sırrını o bilir “ diye tevil ediniz
ve meseleyi kapatınız ki, dünyada dostsuz kalmayasınız.
Çünkü ayıpsız dost arayan,
dostsuz kalır diye vasiyet ederdi.
Şiir:
“ Dost insanın hüzünlü
zamanında canının aynasıdır.Ey can, sen aynanın yüzüne doğru hohlama “
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
Bilgin veya yaşlı birisine
yüzüne karşı “Senin bu fikrini kabul etmiyorum “ dememiz gerektiğini öğrendik.
Eğer dostlarınızın
kötülüklerini bize aktarırsalar, biz sözü çevirerek, söze ayrı mana vererek
hayırla ve iyi niyetle iyiliklerini anlatmamız gerektiğini öğrendik.
Bize fena gözüküyor ama bunun
sırrını o bilir diyerek konuyu değiştirmemiz gerektiğini öğrendik.
Bize aktarılan dostlarımızın
kötülüklerini anlatan sözleri kapatmamız gerektiğini, kapatmaz üzerinde
durursan dostsuz kalacağımızı öğrendik.
Dostumuzun değeri; gamlı,
kederli, sıkıntılı, tasalı, kaygılı zamanımızda belli olacağından küçük
şeylerle bozmamamız gerektiğini öğrendik.
Yaren,
Dostumuzun kötülüklerini bize
aktaran aslında onunla olan dostluğu bozmak istemesindendir.
Eğer dostunun fenalıklarını
sana anlatıyorsa senin fenalıklarını da ona anlatıyor demektir.
Fenalıkların üstünü örtme
yerin, tam onun dostuna aktaran kişiyi fena huyundan anlattıklarını iyiliğe
çevirirsen o da farkında olmadan düzgün davranmaya başlar.
Sana aktarılana öfkelenirsen
artık seni yönlendirmek için tüm dostlarının hatalarını öğrenmeleri için
yönlendirmiş olursun.
Ruh sağlığını korumak ve
ayakta tutmak için dostlarını olduğu gibi kabul etmek, küçük hatalarını
görmemezlikten gelmek gerekir.
Dostların hakkında
söylenenleri iyiye doğru yönlendirmek ve yöneltmek gerektiğinin önemini
anladık, kabul ettik ve uygulamaya çalışmaya başladık.
*
RAVLİ