Mevlana Hazretleri “ Arif
hiçbir keder temiz olan meşrebini (yaradılış, tabiat, mizaç, huy, ahlak)
bulandırmayan kimsedir.
Çünkü arif değişmez ve ona
gelen her bulanıklık durulur” buyurdu.
Nitekim demiştir ki:
Şiir:
“Akan suda çerçöp nasıl
bulanabilir?
Ey can!Canda ve ruhta kin (gizli düşmanlık) nasıl yer edinebilir?”
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Arif olanın
tuttuğu yol sayesinde sağlam bir karaktere sahip olduğunu öğrendik.
2.
Arifin dünya
yaşamı karşısında sağlam durduğunu, fikir ve düşüncelerinin değişmediğini
öğrendik.
Ariflerin sözleri daha
lezzetli yaşamının tüm dönemlerinde yaşamına ışık tutacak sözlerdir.
Arif olursan gelecekte ne
olacağını söylersin.
Allah’ın nuruyla bir olursun.
O nurla yaşarsın.
Onurla görürsün, O nurla
söylersin.
Arif odur ki, hiçbir iş ve
faaliyet, onu Allah’ı ile meşgul olmaktan alıkoyamaz ve bir an bile Allah’ın
huzurunda dikkatsiz davranmaz.
Arif odur ki, Kendisi susar
ve Hak, onun sırlarından söyler.
Arif odur ki, Allah’tan başka
her şeyi bırakarak yalnız Allah’la meşguldür.
Arif odur ki, kendi tedbirini
bırakır Hak’kın tedbirine sarılır, onu bekler ve ona önem verir.
Arif odur ki, hiçbir şeyle
üzülmez.
Her ne olsa sevinir.
Üzüntüsü kalmaz.
Arif odur ki, bu geniş dünya
onun başına dar gelir, halktan kaçıp Allah’a varır ve onun huzur ve
arkadaşlıkta rahatı bulur.
Arif odur ki, derin ve
devamlı düşüncesiyle melekler âlemini aşar.
Arif odur ki; bilmeyi ve
anlamayı mutluluğun sermayesi bilir ve onu usta olmayan, anlamayan kimselere
söylemekten çekinir.
Arif odur ki, Allah’tan başkasına
ısınmaz ve başkasını hatırından bile geçirmez.
Arif odur ki, kendi
özelliklerini Allah’ın özelliklerinde yok eder.
Ta ki ondan gayrisini
bilmeyip, onunla söyleyip ondan işite.
Arif nasıl üzülebilir ki,
onun kalbi sevinçle dolu ve canı, huzur içinde bulunmaktan memnundur.
Abidi yaşatan su ve ekmek,
Arifi yaşatan ise irfan nurudur ( Kâinatı anlama, bilme sırları).
Arif hakkı Hak ile bilir ve
Hakkın nuru ile âleme ayakta durur, onun sırlarını bilir.
Arife huzur veren uygunluk
doğruluk, sevinç veren muhabbet (sevgi) tir.
Arifin zevk aldığı şey,
tevhit nurunun hakikatidir.(Birlik gerçekliğine ulaşıp sırları bilmesi)
Arif odur ki, gönül
bahçesinde gezer, can havuzunda yüzer ve tanıdığına (Allah’ına) kalbiyle dua
ederek yalvarır ve diliyle söyler.
Arif odur ki, Hak’tan
başkasını düşünmez, Hak olmayanı konuşmaz ve nefsi için Hak’tan başkasını
koruyucu bilmez.
Arif, marifetle sevinci,
vahdetle ünsü bulur, şiddet ve felaket anlarında sabır ve sebat onun özelliği
olur.
(uygunluk ve doğrulukla
sevinci bularak sevinçli olursun.
Birliği bulup birlikte düşüp
kalkarak Allah’ı gönlünde görür.Zor zamanlarda isyan ve şikâyet etmez)
Arifler konuşunca Allah’ı
söylerler, işlerini ve ibadetlerini onun için yaparlar.
Dileklerini ondan dilerler,
arzuladıklarını ondan isterler.
Özü ve sözü doğru manevi
yolda öndedirler.
Arifin dalkavukluğu, Allahtan
uzak olanın samimiyetinden Allah’ın yanında daha çok beğenilir ve sevimlidir.
Arif Allah’a saygı göstermede
dikkatli, ona hürmet etmede titizdir.
Farzlarını kılmak ve
yasaklarından sakınmakla da ona olan derin saygısını gösterir.
Arif odur ki, Allah’ın
sırlarını, usta olmayana, anlamayana açıklamaz.
Sevinç ve acısını kimseye
söylemez.
Arifin alameti şudur:
Allah ile olduğu zaman
öğünür, nefsi ile kalınca kendini aşağı görür.
Manevi zevk ve şenlik
içindedir.
İstemekten vazgeçmiş olarak
Allah’ın över.
Arif:
Bakışı Tanrı’yadır, Tanrı’nın
ne yaptığına bakar.Dileği gayreti rabbinedir.
Sarhoşluğu, Tanrı ululuğuna
dalışından olur.
Yeri arştadır, ebediliktedir.
Aşk inancı, inanışların
dışındadır.
Ne inkâr vardır, ne şeriat.
Zahit:
Kendi yaptıklarına bakar.
Dileği gayreti nefsinedir.
İyilik eder, kötülükten
kaçınır.
Korku ve ümit arasında yaşar.
*
RAVLİ