Kimya fenninde ve simya
sanatında da Ebu Ali Sina gibi idi.
Filozofların felsefesinde de
ikinci Sokrates ve Yunanlı Eflatundu.
Konya başkentine ulaştığı
vakit mukaddes türbeyi yapan emir Alameddin-i Kayser (Tanrı onun ruhunu
rahatlandırsın), onu Sultan Veled Hazretlerine götürdü ve onun maharetini arz
edip dedi ki:
Bu şeyh (Bedreddin-i Tebrizi)
her gün bin sultani diremi müritlere tedarik edebileceğini iddia ediyor.
Arkadaşlar daha çok, yaşama
imkânları ise daha azdır.
Bütün arkadaşların, emirlerin
ve adap ehlinin mürebbisi (terbiye eden) olan Sultan Veled Hazretleri bu
meseleyi babasına arz etti.
Mevlana hazretleri hiçbir şey
söylemedi.
Bunun üzerine Bedreddin-i Tebrizi
tam bir edeple baş koydu içten gelen bir doğrulukla halis Mürid oldu.
*
Yeryüzünde Tanrı’nın veliyesi
ve bizim şeyhimiz,
Ariflerin sultanı Çelebi
Celaleddin Arif’in (Tanrı her ikisinin sırrını kutlasın) annesi,
Şeyh Selahaddin’in (Tanrı
ondan razı olsun) kızı,
İkinci Meryem ve ilahi bir
sıddika olan Fatma Hatun haber verdi ki:
Ben, Hüdavendiğar bu kimyager
hakkında (Şeyh Bedreddin-i Tebrizi) ne buyuracak diye kapının aralığından
bakıyordum.
Mevlana “ Süphan Allah, bu
tuhaf bir haberdir.
Biz fitne tozunun dinmesi ve
hanedanımız üzerinden bulanıklık dumanının kalkması için, altını toprak yapmaya
çalışıyoruz.
Fitne:
Denemek, imtihan
etmek, yakınmak, bir şeyden çok hoşlanmak, görüş ayrılığı,
kargaşa, delilik, dalalet, sapıtmak, şaşırtmak, aldatmak, şiddet, işkence,
öldürmek, bela, musibet, kötülük, mihnet
anlamına gelir)
Şimdi de biri gelmiş “ Ben
toprağı altın yapıyorum “ diyor.
Bununla fitne çıkartacak.
Yoksa bu adam “ Fitne uykudadır,
onu uyandırana Tanrı lanet etsin “ sözünü duymamış mıdır?
Bu işi büyütmektir.
Benim fazla (şey) istemeyi sevmediğimi bilmiyor mu?
Hakikaten Tanrı’nın öyle
kulları vardır ki, taş veya kerpice baksalar, bu kerpiç veya taş durduğu yerde
altın ve yakut olur” diyordu.
Yine bu sırada Mevlana kalkıp
mübarek elini bir mermer sütununun üzerine koyar koymaz bu mermer sütununun
güneş gibi gözleri kamaştıracak kadar parlayıp altın olduğunu gördüm.
Arkadaşlar ve Bedreddin-i
Tebrizi bağırarak hepsi birden kendilerinden geçtiler.
Benim de aklım başımdan
gitmişti.
Kendime geldiğim vakit
Mevlana Hazretleri
“ Bahaeddin, Bedreddin
hazretlerini zamanın Cüneyd’i ve Tanrının halifesi Çelebi Hüsameddin’in yanına
götür de onlara hizmet etsin” buyurdu.
Şiir:
Bilsin ki biz altına tamah
(aç gözlülük) edici değiliz,
Biz altını, altını yaratandan
getirmişiz.
Tanrı eğer isterse, bütün
yeryüzünün toprağı altın ve kıymetli inci olur.
Biz altına doymuşuz.
Çünkü biz o kadar tok bilgi
sahibiyiz ki,
Bütün toprağa mensup olanları
baştanbaşa altın yaparız.
Ben sizden nasıl altın
isterim.
Ben sizi altın yapan kimyager
yaparım.
Saltanat ve altın,
Öldüğün vakitte senin canının
yoldaşı olmaz.
Altını ver, basiret gözün
için sürme al ”
Bu günden sonra Bedreddin
meşgul olduğu her hüneri ve kullandığı her sanatı dostlara vakfediyordu.
Nihayet Mevlana’nın ölümünden
sonra Alameddin Kayser onu mübarek türbenin mimarı yaptı.
***
ARİFLERİN MENKIBELERİ, Şark
İslam Klasikleri 29, Ahmet Eflaki, M.E B. YAYINLARI 489
***
Neler öğrendik:
1.
Altının dünyada
satın alma gücü sayesinde istediğin gibi yaşamak, hükmetmek kuvveti verdiğini
ve yalnız dünyada geçerli olduğunu öğrendik.
2.
Dünya hayatında
ve sonrası ebedi yaşamı elde etmek için basiret gözü (kalp gözü) ile görmekle
ulaşılabildiğini öğrendik.
*
RAVLİ